Rejim Krizleri | Komuta Yapısının Çöküşünden Netanyahu’nun Siyasi Oyununa
Parstoday – İsrail rejimi, eşi benzeri görülmemiş bir iç çöküşün eşiğinde bulunuyor. Savunma Bakanı ile Genelkurmay Başkanı arasındaki güç mücadelesinin yoğunlaşması, ciddi bir personel krizi nedeniyle “ordu çöküşü” uyarılarını güçlendiriyor.
Bu sefer İsrail rejimi, dış sınırlar yerine kendi yönetim kurumlarının kalbinde tarihte benzeri görülmemiş bir fırtınayla karşı karşıya. Çok katmanlı bir kriz, aynı anda orduyu, hükümeti ve siyasi meşruiyeti hedef alıyor. Askeri kriz derinleşirken, Başbakan Binyamin Netanyahu, gelecek seçimlerin zamanlamasını manipüle ederek ve savaş kışkırtmalarına devam ederek siyasi varlığını garanti altına almaya çalışıyor ve tüm rejimi daha büyük bir istikrarsızlık girdabına sürüklüyor.
Komuta Hiyerarşisinde İç Savaş; Ordunun Çöküşü Fısıltıları
İsrail ordusu kaynakları, Savunma Bakanı Yisrael Katz ile Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir arasındaki açık çatışmanın ordunun çöküşüne yol açabileceği konusunda uyarıda bulundu. Şu anda ciddi bir personel krizine göğüs geren bu güvenlik kurumu, yapısal bir çöküşün eşiğinde.
İsrail’in “i24” televizyonu, bu gerginliğin Zamir’in Savunma Bakanı Katz’i sert bir şekilde eleştirmesinden sonra doruğa çıktığını bildirdi. Zamir, “yenilgiyi kabul eden ve değişimi yöneten cesur bir liderlik” istedi; bu ifade doğrudan Katz ve siyasi liderliğe yönelik eleştiri olarak yorumlandı. Katz’e yakın kaynaklar ise, Genelkurmay Başkanı’nın “kırmızı çizgileri aştığını ve siyasi otoriteyi zayıflattığını” ve hatta bilgileri gizleme ihtimalini gündeme getirdiğini belirtti.
Stratejik Çatışma; Yeni Savaş mı, Çatışmayı Önleme mi?
İsrail gazetesi Maariv, krizin giderek derinleştiğini ve çözülmeye dair bir işaret olmadığını bildirdi. Çatışmanın kalbinde stratejik bir ayrılık bulunuyor: Katz yeni savaş kışkırtmalarını istiyor, oysa ordu komutanları rejimi içine çekebilecek her türlü savaş senaryosunu önlemek gerektiğini düşünüyor. Bu çatışma, personel krizinden “acı çeken” (İsrail Kanal 13’e göre) orduyu uçurumun kenarına getiriyor.
Netanyahu’nun Hayatta Kalma Oyunu; Seçimler, Savaş ve Yolsuzluk
Bu askeri krizin arkasında daha derin bir siyasi kriz var. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, son üç yılda rejimi bir “siyasi cehennem”e sürükledi. Netanyahu liderliğinde İsrail, çok sayıda savaş, yaygın iç protestolar ve eşi görülmemiş siyasi gerilimler yaşadı. Yaklaşan parlamento seçimleri (yasal olarak Ekim 2026’ya kadar) Netanyahu’nun hayatta kalma oyunu için bir saha haline geldi.
Çifte Strateji; Seçimleri Öne Alma veya Erteleme
Netanyahu, iki zıt stratejiyle seçim zamanlamasını manipüle etmekle suçlanıyor. İlk olarak, geçici desteklerden yararlanmak için seçimleri öne almak (muhtemelen Haziran 2026’ya kadar), örneğin Donald Trump’ın desteği veya Suudi Arabistan gibi Arap ülkeleriyle olası normalleşme ilerlemeleri. İkinci olarak, güvenlik gerekçeleriyle seçimleri ertelemek: Gazze Şeridi’ndeki savaş ve Lübnan’daki Hizbullah gerilimini, seçimleri geciktirmek ve 7 Ekim’deki başarısızlıkla ilgili araştırma komisyonu kurulmasını önlemek için bir “kalkan” olarak kullanmak. Her iki stratejinin de tek amacı, Netanyahu’yu seçimlerde kesin bir yenilgiden kurtarmak. Aralık 2025 anketleri, Netanyahu liderliğindeki sağcı koalisyonun sadece 51–52 sandalye, Yair Lapid ve Benny Gantz liderliğindeki muhalefetin ise 58–60 sandalye aldığını gösteriyor. Hatta eski ABD Başkanı Bill Clinton, Netanyahu’yu “güçte kalmak için İran’la kavga çıkarıyor” diye suçladı.
Karanlık Görünüm; Halkın Öfkesi ve Oy Sandığına Bekleyiş
İsrailli analistler, son üç yıldaki olaylar, güvenlik başarısızlıkları, sonuçsuz savaşlar, yolsuzluk ve toplumdaki ayrışmaların halkı Netanyahu ve sağcı akımlar karşısında öfkelendirdiğini, memnuniyetsiz ve umutsuz hale getirdiğini kabul ediyor. Analistlere göre, seçimler ne zaman yapılırsa yapılsın, mevcut durumda Netanyahu’nun kazanma şansı yok. Bu seçim, “paradigma değişikliğine” ve aşırı sağın iktidarının sonlanmasına, ılımlı bir hükümete geçişe yol açabilir.
Sonuç
İsrail rejimi, kendi yarattığı krizler girdabına kapılmış durumda. Bir yandan, askeri komuta hiyerarşisi kişisel ve stratejik anlaşmazlıklar nedeniyle iç çöküşün eşiğinde. Öte yandan, siyasi lideri, kaçınılmaz düşüşünden kurtulmak için tüm sistemi daha fazla savaş ve iç istikrarsızlığa sürüklüyor. Bu döngü, rejimin varlığını benzeri görülmemiş tehditler karşısında savunmasız hale getiriyor; bu tehditler artık sadece sınırların dışından değil, güvenlik ve siyasi yapının derinliklerinden kaynaklanıyor. İşgal altındaki toprakların sakinleri, savaş ve yolsuzluktan yorulmuş olarak, bu kötü döngüyü durdurmak umuduyla yalnızca oy sandıklarına bakıyor.