Lübnan Hizbullah genel sekreterinin Arap Birliği yalanlarına tepkisi
Lübnan Hizbullah’ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, yapmış olduğu açıklamada, Arap Birliği'nin son oturumunda İran ve Lübnan Hizbullah’ına karşı iddialara tepki olarak, " Hizbullah’ı terörist olmakla suçlamak ve İran’ı teröristlere destek vermekle itham etmek, yeni bir hareket değil ve her zaman düşman tarafından iddia edilmiştir" şeklinde konuştu.
Lübnan Hizbullah’ı Genel Sekreteri bazı Arap ülkelerine hitaben, Lübnan'da iç savaş başlatma çalışmalarından vazgeçmeleri ve bu ülkede kışkırtıcı girişimlerine son vermelerini istedi.
Arap Birliği dışişleri bakanları pazar günü Suudi rejiminin isteğine dair, üstelik bazı Arap ülke yetkililerinin bulunmamasına rağmen, kahire'de bir araya gelerek, siyonizmi ve tekfirci terörizm ile savaşta anahtar rölü olan Hizbullah’tan, bir terör örgütü olarak söz ettiler. Fakat Lübnan cumhurbaşkanı Michel Aoun ve Lübnan Dışişleri bakanı Cebran Basil, Hizbullah'ın ve direnişin Lübnan'ın önemli bir parçası olduğunu belirttiler.
Arap Birliği'nin diğer gelişmeleri, söz konusu işe yaramaz birliğin, Vahabi düşünceleri olan Arabistan'ın dikte ettiği siyasetleri gizlemeye çalıştığı ve Siyonistlerin bölgedeki açgözlü siyasetleri gündemi getirme tribününe dönüştüğünü gösteriyor. Bu gerçeği Lübnan Hizbullah’ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah özellikle aydınlatmaya çalışıyor. Bu çerçevede, Arap Birliği'nin olağanüstü Kahire oturumunda, İran ve Lübnan Hizbullah’ı kınayan bildirinin yayınlanmasından neredeyse hemen sonra, siyonist rejimin askeri Güvenlik Kurumu eski başkanı ve eski savaş bakanı Moşe Yalon yaptığı açıklamada açıkça şu cümleyi kullandı: bölgenin Arapları, İran ve Hizbullah’a karşı Arapça söyledikleri, bizim İbranice beyan ettiğimiz cümlelerin aynısıdır. Yalon Ayrıca, " İran ve Hizbullah’a karşı Arapların ve İsrail’in görüşleri ve cümlelerini aynı olması tesadüf değil” dedi. Bu da Arap yetkilileri ve İsrail'in perde arkasındaki ilişkilerini gösteriyor.
Başka bir ifade ile Moşe Yalon'un sözleri Kahire’de söylenenlerin İsrail'in sözü olduğunu gösteriyor. İsrail ve bazı Arap yetkililerinin söz ve görüşlerindeki bu benzerlik, Siyonistlerin Arapların resmi kurumlarındaki nüfuzunun derinliğini gösteriyor. Arap birliği ve İsrail'in paralel hareket etmesi öyle ki son günlerde "el-Kudüs el-Arabi" dergisinin baş editörü Abdulbari Atvan eleştirel bir yaklaşımda şöyle dedi: Eğer bir gün bir siyonistin Arap Birliği Genel sekreterliğine seçildiğini duyarsanız şaşırmayın.
Al-ı Suud rejimin dayatmaları nedeni ile oluşan böyle zehirli bir oramda, 6 Arap ülke dışişleri bakanlarının manidar bir hareketle katılmadığı Arap Birliği dışişleri bakanları olağanüstü oturumu, Kahire’de düzenlendi. Arap birliği oturumunun ekseni, İranofobi ve genel olarak direniş korkusundan oluşuyordu. Fakat Arap dünyasının karşı karşıya olduğu sorunlar listesini ve de Suriye ve Irak‘ta hızla gelişen olaylara bakıldığında, Arap Birliği'nin olağanüstü oturumunun, bölge halkının terörizme karşı Kader belirleyici zaferleri ile ilgili olması bekleniyordu. Suriye ve Irak'ta IŞİD’in son üssü sayılan Ravi ve Bukemal'in işgalden kurtarılması ile birlikte nefret dolu sultalarının son bulmasına göre, dünya kamuoyu Arap ülkelerinin bu zaferleri kutlayarak Irak ve Suriye halkının sevinci ile ortak olduğunu bildirmesini bekleniyordu. Fakat Suudiler ve bölgede terörizmin başka destekçilerinin rol almasıyla, Arap Birliği'nin gelişme süreci de ters yönde oldu ve onlar büyük bir küstahlıkla İran ve direniş eksenine karşı bildiri yayınladılar.
Aslında Kahire'deki olağanüstü oturumu, terörizme destek verenlerin yas merasimi olarak değerlendirmek mümkün. Suudiler Tahran, Beyrut ve genel olarak bölgedeki direniş gruplara karşı tüm kapıların yüzlerine kapandığını görüyorlar; bu da onların dış politikadaki beceriksizlikleri ve tecrübesizliklerini gösteriyor./