Kanada'nın Quebec kentinde G7 Liderler Zirvesi Hezimeti
Dünyanın en büyük ekonomisine sahip gelişmiş yedi ülkeden oluşan G7 Grubu'nun Kanada'nın Charlevoix bölgesinde düzenlenen Liderler Zirvesi büyük bir başarısızlık ve hezimetle sona erdi.
Zirvenin kapanışını düzenlediği basın toplantısı ile duyuran ve aynı zamanda G7 Dönem Başkanı da olan Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Kanada heyetinin son dakika lobicilik çabaları sonrası, tüm liderlerin ortak bir zirve tebliğini kabul ettiklerini söyledi.
Trudeau, G7'nin bazı üyelerinden temiz okyanusları teşvik etmek ve yoksul ülkelerdeki kız çocukları için eğitime daha iyi erişim sağlamak amacıyla sağlam taahhütlere işaret ederek, liderlerin yalnızca beşinin bu konulara destek verdiğini, ABD ve Japonya'nın da bu hususu, imza atmadan kabul ettiklerini söyledi.
Kanada Başbakanı Trudeau, ABD ile aralarındaki gümrük tarifeleri konusunda daha önce söylediklerinin aynen geçerli olduğunu yineleyerek, "Biz Amerikalı işçiler zarar görsün demiyoruz ama Kanada da zarar görmesin." diye konuştu.
Öte yandan Almanya Başbakanı Angela Merkel'in zirve sonrası Instagram hesabından paylaştığı fotoğraf zirvenin atmosferini özetler nitelikteydi. Henüz zirvenin yapılacağı Kanada'ya hareket etmeden önce, "Rusya da orada olmalıydı" sözleriyle gündem yaratan ABD Başkanı Donald Trump, Kanada Başbakanı Justin Trudeau'nun zirvenin kapanışında yaptığı basın toplantısında ABD'nin çelik ve alüminyuma getirdiği ek vergilerle ilgili eleştirilerini gerekçe göstererek sonuç bildirgesine imza atmayacağını söyledi.
Trump, Trudeau için 'ikiyüzlü ve zayıf' ifadelerini kullandı. Trump tarafından yapılan Rusya'nın G8'e dönmesi önerisi ise Avrupa ülkeleri tarafından pek sıcak karşılanmış gibi görünmüyor.
Tüm bunlar, kanada başbakanının iyi geçti demesine rağmen zirvenin hiç de iyi geçmediğini ve bir çok konuda zirve üyeleri arasında temel anlaşmazlıkların var olduğunu gösteriyor. Özellikle Trump'ın zirveden erken ayrılması ve daha sonra kapanış bildirisine attığı imzayı geri çektiğini açıklaması mevcut anlaşmazlıkların ne boyutta olduğunu gözler önüne seriyor.
Daha önce de 2017 yılında İtalya'da bir araya gelen G7 zirvesinde Amerika ile öteki üyeler arasında baş gösteren anlaşmazlıklar, bazı gözlemci ve uzmanların, G7 grubu yerine 6+1 ifadesini kullanmasına sebep olmuştu ve bu yılki oturum bu meselenin slogandan daha ziyade gerçekleşmek üzere olduğunu göstermiştir.
G7 zirvesine katılan, liderler toplantısı öncesinde konuşan Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk, ABD’nin kurallara dayalı uluslararası düzene meydan okunmasından kaygı duyduğunu belirterek, “Trump ile G7 grubunun geriye kalanının ticaret, iklim değişimi ve İran nükleer anlaşması konularında anlaşamadıkları ortada. Bu meydan okuma şaşırtıcı bir şekilde olağan şüpheliler tarafından değil, ana mimarı ve kefili ABD tarafından yapılıyor. Ancak tüm farklılıklara rağmen, bizi birleştiren konular ayıranlardan daha fazla.” ifadesini kullanmıştı.
Tüm bunlar Washington'un kanun ve uluslararası düzenin savunucusu olması gerekirken bizzat kendisi uluslararası kanun ve kuralların ve sorumlulukların ihlalcisi konumuna geldiğini gösteriyor. Vu bunun en açık örneği ise Amerika'nın tek başına ve her hangi bir makul gerekçe göstermeyerek Kapsamlı Ortak Eylem Planı KOEP'ten çıkması ve başka ülkeleri de bu hususta İran'a karşı baskı yapmaları ve kendi sorumluluklarını yerine getirmemeleri konusunda tehdit etmesi ve baskı altına almasıdır. Halbuki İran ile 5+1 grubu arasında imzalanan nükleer anlaşma ardından İran'ın kendi tüm sorumluluklarını yerine getirmesine ve bunun UAEA tarafından yayınlanan 12 raporda özenle vurgulanmasına rağmen Amerika anlaşmanın icrasının ilk başından itibaren kendi sorumluluklarını yerine getirmemiş ve başkalarına da engel çıkarmaya çalışmıştır.
KOEP anlaşmasının imzalanmasında Amerikan adına direkt rol ifa eden dönemin ABD dışişleri bakanı John Kerry, Trump'ın siyasetlerini eleştirerek, Trump'ın İran liderlerinin tüm kaygılarını haklı çıkardığını ve yapıcı olmayan, bozguncu bir siyaset izlemekte olduğunu söyledi.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau, zirvenin ardından yaptığı açıklamada, ABD başkanını uyardığını ve kendi tutumunu sürdürmesi durumunda Kanada'nın da benzer misilleme girişimlerinde bulunacağını bildirdi.
Bu açıklamalar ise ABD başkanı Trump'ın küplere binmesine yol açmış ve G7 zirvesinde bulunan ABD temsilcilerine, kapanış bildirisini imzalamamaları direktifini vermiştir.
Trump'ın, "ilk önce Amerika" sloganı, Amerika'nın kendi en yakın müttefikleri ile bile arasının açılmasına ve inzivaya itilmesine sebep olmuştur. Özellikle Amerika'nın uluslararası çok yönlü bir anlaşma olan nükleer anlaşmadan tek taraflı çıkması Amerika'nın artık ahdini kıran ve güvenilmeyen bir ülke olarak gündeme gelmesine yol açmıştır.