Yemen bombardımanını durdurun
Yemen’de her gün evler masum insanların başına yıkılıyor ve enkazın altında kalan masum çocukların inlemeleri zar zor duyulmasına rağmen yürekleri parçalıyor. Enkazı, taşı toprağı bir kenara ittiğinde karşında zaten enkazın altında kalmamış olsaydı açlıktan öleceği kesin olan zayıf bir çocuğun cansız bedenine ulaşıyorsun.
Evet, yıllardır Yemen savaş ateşinde yanıyor, üstelik asla eşit şartlarda olmayan bir savaşla kasıp kavruluyor. Yerden ve gökten savunmasız kadınların ve çocukların başına yağmur yerine mermi ve füze yağıyor, hatta denizlerden de füze ve roketler Yemen halkının başına yağmaya devam ediyor ve nereye ulaşabilirlerse, evleri sahiplerinin başına yıkıyor ve enkazın altında kalan masum çocukların inlemeleri zar zor duymasına rağmen yürekleri parçalıyor. Enkazı, taşı toprağı bir kenara ittiğinde karşında zaten enkazın altında kalmamış olsaydı açlıktan öleceği kesin olan zayıf bir çocuğun cansız bedenine ulaşıyorsunuz.
Yemenli masum çocuklar uluslararası kurum ve kuruluşların haim sessizliği devam ederken, rüzgara maruz kalan mum gibi sönüp gidiyor ve inlemelerinin sesi hiç bir zaman duyulmuyor. Yemen’de artık evlerde bir tek genç bulunmuyor. Bu gençler ya babaları ile birlikte vatanını savunmaya gitmiş ya da Suud rejiminin başını çektiği ayıp ittifakın füzeleri yüzünden şehit düşmüştür.
Bugün Yemen’de ne yiyecek bir şey bulunuyor, ne de ülkeyi saran kolera salgınına karşı ilaç. Yemen’de durum artık facia boyutunu da aşmış bulunuyor. Bu ülkede ne yakacak var, ne sağlıklı içme suyu. İnsan ister istemez iletişim ve teknoloji çağında ve bunca insanseverlik iddiaları ortalıkta dolaşırken kendi kendine neden Yemenli savunmasız masum kadınlar ve çocuklarla ilgili bu haberlerin uluslararası kurum ve kuruluşlara ulaşmıyor? Şeklinde sormadan edemiyor. Hakikaten BM nerede?! Bunca insan hakları ile ilgili güzel laflar edilirken, dünyanın dört bir yanından insan hakları oturumları düzenlenirken, acaba bu oturumlarda Yemen’den söz edilmiyor mu?
14 Ocak 2011’de Yemen’de tamamen Yemen milletinin gerçekleştirdiği bir inkılap yaşandı. Yemen halkı Yemen’in dönem Cumhurbaşkanı veya daha doğrusu diktatörü Ali Abdullah Salih’in despot yönetimine karşı geniş çaplı protesto eylemleri düzenlemişti. Sonunda Yemen diktatörü Salih Yemen milletinin İslamî uyanışına karşı direnemedi ve Ocak 2012 tarihinde Yemen’de kaçtı. Daha sonra düzenlenen seçimlerde Mansur Hadi Şubat 2012’de Yemen Cumhurbaşkanı oldu. Ancak İngiltere, Mısır ve eski sovyetler birliğinde eğitim gören Mansur Hadi Yemen’in devrik lideri Ali Abdullah Salih’in yardımcısıydı.
Yemen halkı %60 oranında katılımın gerçekleştiği bir seçimde Mansur Hadi’yi Cumhurbaşkanı seçmişti. Ancak ülkelerinde hakiki demokrasi ve fesatla mücadele edilmesini isteyen Yemen halkı çok çabuk Mansur Hadi’nin de aslında devrik lider Salih’in despot ve demokratik olmayan yolunu izlediğini farketti.
Mansur Hadi yönetiminin fesadı ve lıyakatsizliği ve özellikle Suud rejiminin kuklası ve uşağı olduğu anlaşılınca Yemen milleti bir kez daha sokaklara dökülerek Mansur Hadi’nin görevden alınmasını istedi.
Yemen’de halkın muhalefetinin bayraktarlığını yapan ve Yemenli diktatörlerle mücadelede en ön saflarda yer alan Ensarullah hareketi sonunda Ocak 2015’de cumhurbaşkanlığı sarayını fethetti. Bu gelişmenin ardından Mansur Hadi görevinden resmen istifa etti ve daha sonra da Aden kentine kaçtı. Mansur Hadi Aden’e varır varmaz aniden istifasını geri aldığını ve Yemen’in tek meşru lideri olduğunu iddia ederek Aden kentini de kendi yönetiminin geçici başkenti ilan etti.
Öte yandan ta eski zamanlardan bu yana Yemen topraklarına ve doğal zenginliklerine göz diken Suud rejimi bu fırsattan Yemen topraklarına tecavüz etmek için yararlandı. Aslında Suud rejimi çok öncelerden Aden körfezi karasuları ve Yemen’in Babul Mendeb boğazını ele geçirme hayalini yaşıyordu ve bu konular Suud hanedanının en büyük arzularından sayılırdı.
Suud rejimi ayrıca Yemen’de şii hareket olan Husilerin hareketinin güç kazanmasından korkuyor ve bu yüzden Husileri zayıflatmak için elinden geleni ardına koymuyor, fakat şimdiye kadar da bu konuda başarılı olamadığı gözleniyor. Bu yüzden Arabistan savunma Bakanı küstahça bir açıklama yaparak Batılı devletlerin sessizliği ve hatta ona eşlik etmesi ile birlikte açıkça Yemen’in bazı eyaletlerini Arabistan topraklarına ilhak etmekten söz etti ve bu konuyu Yemen topraklarına tecavüz etmelerinin esas hedeflerinden biri olarak ilan etti.
Suud rejiminin bazı Arap ülkeleri de yanına alarak Yemen topraklarına tecavüzü 25 Mart 2015 tarihinde ve kararlı fırtına adlı bir operasyonla başladı. Suud rejimi bu tecavüzü için Mansur Hadi’ye desteği bahane etti. O sıralarda Arabistan’a kaçan Mansur Hadi de açıkça Suud rejimi ve başını çektiği ittifakın Yemen kentlerine ve Yemen milletine saldırılarını desteklediğini ilan etti.
Şimdi ise tüm uluslararası yasalara ve konvansiyonlara aykırı olan bu tecavüzün üzerinden üç yılı aşkın bir süre geçiyor. Sivillerin amansız katliamı, ülkenin tüm altyapı tesislerinin çökertilmesi ve El-Kaide gibi tekfirci terör örgütlerinin güçlenmesi, Suud rejiminin Yemen tecavüzünün en önemli sonuçları oldu. Bundan başka Yemen’de hastanelerin, okulların, üniversitelerin ve diğer önemli tesislerin yıkılması Yemen topraklarına düzenlenen zalimane ve barbarca tecavüzünün diğer bazı sonuçlarıdır.
Suud rejimi ve habis müttefikleri hatta Yemen’e insani yardımların ulaştırılmasına da engel oluyor. Arabistan rejimi ve başını çektiği ittifak güçleri Amerika, İngiltere ve korsan İsrail’in destekleri ile Yemen’e havadan, karadan ve denizden kuşatma uyguluyor ve Yemen milletine hiç bir türlü insani yardımın ulaştırılmasına müsaade etmiyor. Nitekim Yemen’den gelen raporlar, Suud rejimi ve müttefiklerinin Yemen topraklarına tecavüzünün dördüncü yılında bu ülkede insani facia çok vahim boyutlara ulaştığını gösteriyor.
Öte yandan Yemen sağlık bakanlığı yetkilileri Yemen’de şimdiye kadar bu savaş yüzünden binlerce sivil hayatını kaybettiğini belirtiyor. Gerçi hayatta kalanların durumu da asla iyi olmadığı anlaşılıyor. Zira Yemen’de kolera gibi epidemik hastalıkların ve yine açlığın ve yiyecek kıtlığı Yemen halkı arasında can almaya devam ediyor. Bu şartlarda hiç bir uluslararası kurum ve kuruluş da ortaya çıkıp “Yemen bombardımanlarını durdurun” dememesi gerçekten düşündürücü bir durumdur.
Yine ilginçtir ki uluslararası af örgütü geçenlerde Suud rejiminin Yemen’de işlediği bu cinayetleri ve sebebiyet verdiği insani faciayı Riyad liderliğindeki ittifakın muhtemel savaş suçu olarak adlandırmıştır.
Örgütün web sitesinde yer alan bu raporda Arabistan’ın başını çektiği ittifakın BM’ye ait olan ve insani yardım taşıyan gemileri Yemenli inkılapçıların kontrolünde bulunan limanlara ulaşamadan durdurdukları veya türlü bahanelerle aylarca açıklarda beklettikleri belirtiliyor.
Uluslararası af örgütü bu raporunda şöyle diyor: Bazen bu teftişler Yemen’e insani yardımların ve temel ihtiyaçların ulaşmasını ciddi derecede aksatıyor. İşte bu yüzden biz yorumumuzda bu uygulamadan muhtemel toplu cezalandırma şeklinde söz edilmiştir ki bu tür cezalandırmalar savaş suçudur.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei ise kesin bir tavırla bu tecavüzü cinayet, soykırım ve uluslararası mahkemelerde takibe alınabilecek cinayetler niteleyerek şöyle diyor: çocukları katletmek, evleri yıkmak, altyapıları ve bir ülkenin milli servetlerini tahrip etmek büyük bir cinayettir. Ayetullah Hamanei Suud rejiminin bu tecavüzünü her şeye rağmen hezimete uğramış bir tecavüz niteleyerek Yemen milleti Suud rejiminin burnunu yere sürdüğünü vurguluyor.
Bugün Yemen’de açlık, gıda maddeleri yokluğu ve sağlık sıkıntıları özellikle savaşzede kentler olmak üzere Yemen’in çeşitli bölgelerinde en çok masum çocukları hedef aldığı gözleniyor. UNICEF bir açıklama yaparak bu kurumun tarihinde ilk kez bu kuruma insanlara yardım ulaştırmak üzere uçaktan yararlanmasına izin verilmediğini belirtti.
Hali hazırda Yemen’de iki milyonu aşkın çocuk kötü beslenme şartlarından acı çekiyor ve her dakikada bir çocuk önlenebilecek hastalıkların yüzünden can veriyor.
Bundan başka kolera hastalığının yayılması da Yemen’de binlerce çocuğun hayatını ciddi bir şekilde tehdit ediyor. UNICEF’in Ortadoğu ve Kuzey Afrika masası Başkanı Hayret Kabalari bir basın açıklaması yaparak Yemen’de bir tek ayda 70 bin kolera vakası rapor edildiğini ve bu hastalardan 600 kadarı da hayatını kaybettiğini belirtti. UNICEF yetkilisi Yemen’de kolera salgını yüzünden bu hastalığa yakalananların sayısı da gelecek iki hafta içinde 130 bine ulaşmasını beklediklerini kaydetti.
Yemen’de halâ ayakta kalan seyrek sayıda hastanelerden birini ziyaret ettikten sonra açıklama yapan UNICEF’in Ortadoğu ve Kuzey Afrika masası Başkanı Hayret Kabalari bu hastanede ömürlerinin son anlarını yaşayan çocukların yürekleri parçalayan halini gördüğünü, bazıları bir kilogramdan daha zayıf olan bebeklerin ölümle pençeleştiğine ve bir çokları aynı günde hayatını kaybettiğine şahit olduğunu belirterek Yemen’de savaş sanki çocukların aleyhinde bir savaş olduğunu ifade etti.
Yemen uluslararası camianın sessizliği ve duyarsızlığına rağmen direnmeye devam ediyor. Yemen milleti eli boş olduğu halde boş oturmuyor ve düşmanla çarpışıyor ve zillete boyun eğmiyor.
Bu arada Ensarullah hareketi sözcüsü geçen gün bir açıklama yaparak Yemen füzelerinin menzili her geçen gün arttığını belirterek eli kanlı Suud elebaşılarını uyardı. Bundan bir süre önce de Arabistan’ın başkenti Riyad’da kraliyet sarayı çevresinde duyulan silah sesleri Suud rejiminin ham ve deneyimsiz hükümdarlarının yüreğine korku salarken, Yemenli çocukların yüreğinde umut ışığını yaktı.
Evet, Yemen’de hiç kuşkusuz ilahi zafer yakındır, zira Allah teala Kur'an'ı Kerim’in Araf suresinin 128. ayetinde şöyle buyurmuştur:
Musa, kavmine dedi ki: "Allah'ın yardımını ve lütfunu isteyin ve sabır gösterin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah'ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar. Sonunda kurtuluş müttakilerindir."