Katar’ın Dış Siyasetinin 2011 Öncesine Dönmesi
Katarlı makamların açıklamaları ve davranışları bu ülkenin dış siyaset alanında 2011 yılına geri döndüğünü gösteriyor.
Küçük Arap ülkelerinden olan Katar, ancak Ortadoğu’nun önemli aktörlerinden sayılır. Katar’ın dış siyasetini ise 2011 öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayırmak gerekir.
2011 öncesi Katar’ın dış siyaseti daha çok, iç gerilimlerde veya bölge ülkeleri arasındaki ihtilaflarda arabuluculuk yapmaya dayanmasından dolayı bu ülkenin bölgedeki ve uluslararası çevredeki görüntüsünü olumlu yönde etkilemişti.
2011 sonrası dönemde ise Katar’ın dış siyaseti, Arap ayaklanmalarını desteklemek ve protestolar ve ayaklanmalara sahne olan ülkelerin içişlerine olumsuz müdahale yapmaya dayalı idi. Bu da eski Katar emiri Şeyh Hamed bin Halife’nin yerini oğlu Şeyh Tamim’e vermesine sebep olurken, bu ülkenin Ortadoğu düzeyindeki itibarını da zedelemişti.
Katar’ın son iki yıldaki tavırları ise 2011 yılından bu yana Arap dünyasındaki gelişmeleri yanlış kavradığını kabul ettiğini ve bundan sonra 2011 öncesi dış siyasetine geri döndüğünü ortaya sermektedir. Böylece Katar bundan sonra barışın yayılması ve bölge ülkelerinin içişlerine olumsuz bir müdahalede bulunmaması yönünde hareket edecektir.
Bu doğrultuda Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamed Âlı Sani 23 Ocak günü Sudan Cumhurbaşkanı Ömer El Beşir ile görüşmesinde Doha’nın Sudan’ın toprak bütünlüğünü ve istikrarını desteklediğine vurgu yaptı.
Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdürrahman Alı Sani ise İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen “ Çok Kutuplu Dünyada Barış” başlıklı oturumda şöyle bir açıklamada bulundu:”İran coğrafyamızın bir parçası olarak bizim de komşu ülkemizdir. Bütün Fars Körfezi İşbirliği Konseyi ülkelerinin İran ile olumlu diyaloglar içerisinde olmasını umut ediyoruz. “
Ancak Katar neden dış siyasette tekrar geçmişteki tutumlarına geri döndü?
Katarlı devlet adamları, fiile geçebilen potansiyel tehditlere uygun bir şekilde dış siyaset yürütülmesi gerektiğini anlamış oldular. Katar’ı tehdit eden en önemli potansiyel tehditlerden biri de bölgesel güçler veya rakipler tarafından bu ülkeye yapılan müdahaleler ve baskılardır.
Katar Suriye krizinde Suudi Arabistan ile aynı yönde hareket etmesine rağmen Suriye’deki gruplar konusunda Riyad ile anlaşmazlıklar yaşayarak bir yandan da Mısır ve Libya krizlerinde de Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler ile ihtilaflar yaşadı. Bu ihtilaflar ve anlaşmazlıklar ise eski Katar emiri Şeyh Hamed bin Halife’nin kurban olmasına neden oldu. Gerçekte Katarlılar, dış siyasette arabuluculuk ve barışçıl yaklaşımdan uzaklaştıkları zaman kendi ülkelerine yönelik müdahalelere zemin oluşturduklarını anlamış oldular.
Zaten Katar son bir buçuk yıl süresince de Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır gibi ülkeler ile sorun yaşayarak bu ülkeler tarafından kuşatılıp yaptırıma tabi tutuldu. Bu gerilim Katarlılara, Ortadoğu’da her hangi bir kaosun yol açacağı sonuçlar konusunda daha dikkatli davranmaları gerektiğini göstermiştir. Bu yüzden Doha bir kez daha bölgede barışın sağlanması için adım atmak istiyor.
Başka bir konu da Katar’ın 2011 öncesi barışçıl ve arabuluculuğa dayanan dış siyasetine geri dönmek sureti ile hali hazırda ciddi bir baskı altında olan bölge ülkelerinin içişlerine en çok olumsuz müdahalede bulunan Suudi Arabistan’a meydan okuyup bölgesel ağırlığını gözler önüne sermek istemesidir.