Umman'dan Arap Yönetimlerine Tepki
(last modified Wed, 20 Feb 2019 14:53:01 GMT )
Şubat 20, 2019 16:53 Europe/Istanbul
  • Lavrov-Alevi
    Lavrov-Alevi

Umman Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alevi Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ile görüşmesinde Suriye'nin Arap Birliğine dönmesi ve kimi Arap ülkelerinin buna karşı çıkmaktan vaz geçmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Arap Birliği 2012 yılında Suriye krizinin patlak vermesi ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'ın baskıları neticesinde Suriye'nin bu birlikteki üyeliğini askıya alıp birliğe üye çoğu ülkeler Suriye'deki büyükelçiliklerini kapatıp Şam ile diplomatik ilişkilerini kestiler.

Suriye'deki kriz Amerika, Batılı ve Arap ortaklarının desteğini arkasında gören terör gruplarının bölgesel denklemleri Siyonist İsrail Rejimi lehine değiştirmek amacı ile yaptıkları geniş çaplı saldırıları ile başladı.

Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad  bu konu ile ilgili şunları kaydetti: "Kimi Arap ülkeleri Suriye'yi yok etmek için teröristlere 137 milyar dolar kadara varan  mali yardımda bulundular."

Suriye krizi ile ilgili çeşitli ifşaatlar, kamuoyunu Suriye krizinin aslında Batılı ve kimi bölge Arap ülkelerinin müdahaleleri ve fitnelerinin sonucu olduğu konusunda daha da aydınlatmaktadır.

Amerika ve Suudi Arabistan ile BAE gibi kimi gerici bölge Arap ülkelerinin Suriye'ye müdahalesi, Suriye'deki protestoların yapıcı yönde hareket edip siyasi reformlar çerçevesinde halk ile hükümet arasında barışın sağlanması yerine yıkıcı bir savaşa gidilmesine neden oldu.

Suriye'deki protestoların barışçıl niteliğini kaybedip çığırından çıkmasının yanı sıra terör örgütlerinin bölgeye akın etmesi, ayrıca desteklenmeleri sonucunda ülke 8 yıllık uzun bir kriz sürecine girmiş oldu.

Toplamda Suriye aleyhindeki komployu, bu ülkeyi bölerek bölge ülkelerini zayıflatmak ekseninde yapılan yabancı müdahaleler çerçevesinde değerlendirmek mümkün.

Bu süreçte ise Suudi Arabistan ve BAE gibi kimi Arap ülkeleri de Amerika'nın garazkâr ve terör projelerinin askeri teçhizat, güç ve mali destek tedarikçileri haline gelmiştir.

Böyle bir ortamda Arap Birliği de Suriye krizinin çözümü için gelişen küresel ve bölgesel girişimleri baltalamak, Batılı ve Arap hakimlerinin dikte ettiği siyasetler çerçevesinde adım atmak için zaten bu birliğin kurucularından olan Suriye'nin bu birlikteki üyeliğini askıya aldı. Böyle akılsızca bir girişim Arap Birliğinin zayıflamasına ve bu birlikte bulunan üye ülkeler arasındaki ihtilafların derinleşmesine yol açtı.

Bu yanlış adımın yanı sıra Arap hakimleri özellikle de Suudi Arabistan ve BAE, Yemen'e saldırarak  büyük bir hataya daha imza attılar.

Suudi rejimi ve BAE başlattıkları kampanyalar ile Yemen saldırısını Arap Koalisyonuna ilişkilendirmek sureti ile bu saldırgan tavrın başka Arap ülkeleri tarafından da kabul gördüğünü göstermeye yeltendiler.

Ancak 9 ülkeden oluşan Suudi Arabistan'ın iddia ettiği koalisyon da hiçbir zaman bir koalisyon işlevine sahip olmadı. Suudi Arabistan ise sadece BAE'nin tam desteği ile Yemen saldırısına devam etti.

Suudi Arabistan'ın iddia ettiği bu koalisyonda adı geçen diğer 6 ülkenin sembolik varlığı ise ya sadece ekonomik çıkarlar ve avantajlar sağlamak için ya da Sudan gibi yoksul vatandaşları Yemen savaşında ölüme terk etmek için yapıldı.

Suudi Arabistan ve BAE'nin Yemen'e yönelik günden güne artan müdahalelerini Arap hakimleri özellikle de Alı Suud ve Alı Nehyan ve Batının süregelen tamahkâr aşırı istekleri ve stratejik özellikleri çerçevesinde değerlendirmek gerek. Bu müdahaleler ise Ortadoğu'yu geniş çaplı güvenlik sorunları ile karşı karşıya bırakırken, Umman gibi bölge ülkelerinin de protestolarına  yol açmıştır.