Arap Dünyasındaki Gerilimin Artması ve Suudilerin Yenilgisi
5 Haziran 2017’de Katar'ın, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır’dan oluşan dört Arap ülkesi ile gerilimi üçüncü yılını yaşayıp artış göstermektedir.
Son iki yılda Suudi Arabistan, Katar aleyhinde baskı ve kuşatma siyasetine devam ederken, buna karşı Katar da dış siyasetindeki bağımsızlık ve egemenlik hakkına vurgu yapıyor. Katar’a ekonomik baskı uygulama hedefi ile gerçekleşen kuşatma siyaseti ise bu ülke ekonomisine olumsuz etki yapamadığı gibi, Doha hala ekonomik büyümesine devam etmektedir.
Bu doğrultuda Uluslararası Para Fonu Katar ve dört Arap ülkesi ile yaşanan gerilim bağlamındaki raporunda şunları kaydetti: " Katar ekonomisi bölge Arap ülkeleri ile yaşadığı diplomatik krize rağmen göz alıcı bir gelişme kaydetmiştir. Katar geçen sene 84.5 milyar dolar ihracat yapmıştır. Bu rakam ise 2017 yılına göre yüzde 25 kadar artış göstermektedir. Bu ülke dünyanın en büyük sıvı gaz ihracatçısıdır. Katar Merkez Bankası rezervleri Arap komşuları ile krizin zirve yaptığı 2017 yılında 15 milyar doların altına düşmesine rağmen, geçen sene 30 milyar dolara ulaştı. Katar’ın ekonomik büyümesi ise geçen sene yüzde 2.2 idi. Halbuki onun bir önceki yılı yüzde 1.6 idi. Gelecek senede ise yüzde 2.6 kadar ekonomik büyüme kaydetmesi bekleniyor. Enflasyon oranı da sıfıra yakın bir rakam olan 0.2 kadardı. “
Bu göstergelere dayanarak Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lulu El Hâtir ise şöyle bir açıklamada bulundu: "Kuşatan ülkeler tüm habaset dolu çabalarına rağmen Katar karşıtı ekonomik hedeflerine varamamışlardır.”
Suudi ve ortakları baskı uygulayarak Katar dış siyasetini etkileyip, Doha’nın Riyad’ın bölgesel siyasetlerine uymasını hedeflemiştir. Ancak Suudiler ve ortaklarının Doha’yı Batı Asya’da tecride sürüklemeleri yenilgiye uğramıştır. Katar bölgede tecride sürüklenmemenin yanı sıra başka ülkeler ile de ilişkilerini geliştirme fırsatı bulup Kuveyt ve Umman ile Fars Körfezi İşbirliği Konseyinde ve İran ve Türkiye ile beraber de Batı Asya bölgesinde yeni bir kutup kurmuştur. Katar yönetimi böylece dış siyasette Katar bağımsızlığını koruyabilmiştir.
Bu doğrultuda Katar başbakanının 30 ve 31 Mayıs tarihlerinde Mekke’de düzenlenen oturumlara katılmasına rağmen ancak Katar Dışişleri Bakanı Muhammed Bin Abdürrahman Al Sani 2 Haziran günü Arap liderleri ve Fars Körfezi İşbirliği Konseyi sonuç bildirsine karşı olduklarını bildirerek bu bildirilerin daha önce istişare yapılmadan hazırlandığını söyledi.
Katar makamlarının bu açıklamaları Suudi Arabistan Dışişleri Danışman Bakanı Adil El Cubeyr’in tepkilerine yol açtı. Katar makamlarının açıklamaları Riyad ve Doha siyasetleri arasındaki çatlakların kapanmadığını, hatta daha da açıldığını göstermiş oldu.
Üzerinde durulması gereken son nokta ise, Arap dünyası içindeki sorunların ikinci yılını geride bırakması ile Katar karşısında yenilginin de Kral selman ve oğlu Muhammed bin Selman’ın Yemen savaşı ve Suriye’de hükümeti devirme yenilgilerinin yanına eklenmesi gerektiğidir.