Amerika'nın NPT'ye Karşı Umursamazlığı
Dünyada nükleer cephaneliklerin bulunması ve günden güne de artması, küresel güvenlik ve barışın vizyonunu ciddi tehlikeler ile karşı karşıya bırakmıştır. Bu mesele ise nükleer silahların artması yönündeki kaygıların da artmasına yol açmıştır.
Bu doğrultuda 5'inci Yayılmayı Önleme Konferansı, “Nükleer Enerji, Silahsızlanma, Yayılma Önleme” başlığında 40 ülkenin temsilcilerinin katılımı ile 8 Kasım Cuma günü Moskova'da düzenlendi. Nükleer konulu en büyük uluslararası toplantılardan biri olan konferans üç gün boyunca 250 uluslararası şahsiyet ve siyasi makamın katılımı ile devam edecektir. Bu konferansta Rusya ve Amerika arasında nükleer silahların kontrolü, Bercam Nükleer Anlaşmasının farklı boyutları, Batı Asya gerginlikleri, Kuzey Kore'nin nükleer olarak silahsızlandırılması ve ilgili diğer konular ele alınacaktır.
1968 yılında Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması-NPT'nin imzalanması ve 1970'de de uygulanmasına rağmen dünya çapında nükleer cephaneliklerin azaltılması doğrultusunda etkili bir adım atılmadı ve hatta nükleer silaha sahip ülkelerin sayısı da arttı.
Bir diğer yandan ise Amerika'nın Donald Trump başkanlığı döneminde attığı yeni adımlar, örneğin Rusya ile yapılan nükleer anlaşmalardan çekilmesi ile, pratikte nükleer silahların yayılmasının önlenmesi antlaşması da tehlikeye düştü ve dünyada istikrarsızlık ve güvensizlik düzeyi de arttı.
Trump hükümeti ayrıca uluslararası güvenlik ve barış bâbında önemli bir anlaşma olan İran ile yapılan Bercam Nükleer Anlaşmasından çekilerek, pratikte küresel düzen ve güvenliği yeni bir tehlike ile yüz yüze bıraktı. Bu mesele ise Rusya'nın ciddi kaygılarına neden oldu. Öyle ki Rusya bu alanda ciddi tutumlar sergiledi.
Rusya dışişleri bakanı Sergey Lavrov bu konferansta Bercam Nükleer Anlaşmasının önemine vuru yaparak şöyle dedi: "Bu anlaşma, BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesinin itibarını zedelemiş durumdadır. Biz anlaşma ve müzakereden yanayız ancak Amerika kendi yolunu izlemektedir. Bu anlaşmanın korunmasında hepimiz sorumluyuz. Bu sorumluluk tüm anlaşma üyeleri arasında paylaşılmalıdır.”
Gerçekte Washington bu anlaşmaya taraf olan üyelerin aksine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararına aykırı bir şekilde tek taraflı ve yasa dışı bir şekilde Bercam Nükleer Anlaşmadan çıkmıştır.
Amerika'nın bu adımı aslında Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşmasına aykırı olarak nitelenebilir. Çünkü yine bu anlaşmaya göre ülkeler barışçıl nükleer enerji ve teknolojiden yararlanma hakkına sahipler. Amerika ve Siyonist Rejim, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun 16 raporunda İran'ın nükleer faaliyetlerinde barışçıl programının dışına çıkacak her hangi bir emarenin bulunmadığını onayladığı bir durumda İran'ın nükleer programlarına karşı çıkmaktadırlar.
Aynı zamanda Trump hükümeti Amerika'nın yeni nükleer doktrini çerçevesinde nükleer alandaki tüm şartlardan ve kısıtlamalardan kurtulmak sureti ile yeni nükleer silah geliştirme programlarını izlemek istiyor. Buna paralel olarak Washington pratikte Suudi Arabistan gibi kimi Batı Asya ülkelerini de kuşkulu hedefler doğrultusunda nükleer teknoloji ile tanıştırmak istiyor.
Amerika enerji bakanı Rick Perry bu hususta Amerika'nın Suudi Arabistan'a nükleer alanda yardım etmemesi halinde Rusya ve Çin gibi başka ülkelerin Riyad'a nükleer santraller konusunda yardımcı olacaklarını öne sürüyor.
Washington ayrıca çifte standartlı tutumu çerçevesinde Siyonist Rejimin nükleer cephaneliklerini göz ardı ederek Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun Siyonist Rejimi bu denetleme kurumuna üyeliği çağrısına ayrıca bu rejimin Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesinin Antlaşması'na katılmamasına da gözlerini yummuştur./