Korona ve kıymeti bilinmeyen nimetler
(last modified Thu, 09 Apr 2020 08:41:21 GMT )
Nisan 09, 2020 11:41 Europe/Istanbul
  • Korona ve kıymeti bilinmeyen nimetler

1 SP Rasûlüllah’ın -saa- sevgili torunu, cennet gençlerinin efendisi İmam Hasan -as- şöyle buyuruyor: Nimet, ulaşıldığı ve mevcut olduğu müddetçe kıymeti bilinmez, kaybedildiğinden hemen sonra kıymeti bilinir.

Son aylarda tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs sorunu, daha önce farkında olmadığımız bir çok nimeti elimizden alınca farkına varıyoruz. Bu konuya kısaca değinmek istiyoruz. Birlikte dinleyelim.

Her kesin hayatında acı tatlı bir çok olay yaşanarak hayatımmıza bazı kısıtlamalar, açılımlar veya başarılara sebep oluyor. Bu istenmeyen ve hoş olmayan olaylardan biri Koronavirüs olayı, sadece bir kişi veya bir millet değil dünyadaki tüm ülkeleri etkisi altına alarak onların yaşamına bir çok zararlı etkiler bırakmıştır. Hükümetlerin bir çoğu bu tehlikeli virüsün başkalarına bulaşmaması için halktan evde kalmalarını, sadece çok zaruri durumlarda tüm sağlık önlemlerini alarak evden çıkmalarını istedi. Böylece milyarlarca insan kendilerini ve diğerlerini Koronavirüs’ten korumak için evlerde adeta hapsedildiler.
Diğer yandan topluca yapılması gereken tüm etkinlik ve programlar iptal edildi; hatta özel meslekler ve kamu kurumları da yoğun kısıtlamalarla çalışmalarını sürdürdüler. Şimdi bir çok insana toplu çalışmalar ve evden dışarı çıkma yasağı gelince sahip oldukları nimetlerin kıymetini daha iyi anlıyorlar. Zira insanlar genelde bir nimete sahip olduklarında onun kıymetini bilmiyor ve onu kaybedince değerinin farkına varıyorlar. 
Ehlibeyt imamlarının ikincisi ve Rasûlüllah’ın -saa- torunu şöyle buyuruyor: 
Nimet, ulaşıldığı ve mevcut olduğu müddetçe kıymeti bilinmez, kaybedildiğinden hemen sonra kıymeti bilinir
Hayatın gürültülü çalışmaları ve çeşitli eğlence ve etkinliklerde bir çok insan Allah’ın onlara verdiği sağlık, zindelik ve kabiliyetleri gibi nimetlerini unutuyorlar. Başka bir ifade ile bu hatırlama, pratikte hayatımızdan tamamen siliniyor. Koronavirüs’ten korunmak için evde kalmak, insanların Allah’ı daha fazla anmalarını, onlara verdiği nimetleri hatırlatma ve bu kabiliyetler için Allah’a şükretme ve O’na dua ederek yakarışta bulunmalarına sebep olmuştur. Yüce Allah ile bağlantı ve ilişkiyi güçlendirmek maneviyatın artması, hayatta gelişimin sağlanması ve günümüz dünyasında çok ihtiyacımız olan huzura sebep oluyor. 

Koronavirüs

Allah Teâlâ kendisi ile bağlantı kurmak için önümüze bir çok yol ve seçenek sunmuştur fakat maalesef genelde bunlardan gafiliz; fakat evin halvetinde bu yollardan daha fazla yararlanabiliriz. Bu yolların en önemlilerinden biri Kur'an-ı Kerim’dir. Artık Kur'an-ı Kerim tilavet etmek ve hakkında düşünerek ona göre hareket ederek davranmanın zamanıdır.

Bugünlerde her zamankinden daha çok kıymeti bilinen nimetlerden bir diğeri ise sağlıktır. Dünyada milyarlarca insan Koronavirüs’e yakalanmama endişesi ve korkusu ile bir çok günlük işlerini ve hatta çalışmalarına ara vererek evde kalırken maalesef yüz binlercesi de bu hastalıkla mücadele veriyor. Resul-i Ekrem sağlık ve güvenliğin, kıymeti bilinmeyen ve şükredilmeyen iki nimet olduğunu belirtiyor. Gerçi biz arada bir hastalanıyoruz fakat iyileşiyoruz. Fakat Korona kısa bir süre içinde büyük bir kitleyi etkilediği için insanların bir çoğunu kendilerini bu tehlikeli hastalıktan korumak hedefi ile uzun süreli ve çok sıkı kısıtlamalar uygulamaya zorlamıştır. Şüphesiz artık hepimiz sağlığımızın kıymetini daha iyi biliyoruz ve gelecekte de daha özenli korumaya çalışacağız.


Bazı ülkelerde insanlar zorunlu olarak evde özel karantinaya alınıyorlar, bu da onların işe gitmelerini engelliyor. Bu durum bir çok ailenin maddi açıdan zor durumda kalmalarına sebep olurken zorunlu olarak sıkı şekilde tasarruf yapmalarına sebep oluyor. Böyle bir durumda insan çalışma ve mesleğinin kıymetini daha iyi bilir ve işsiz veya geliri az olan insanların durumunu daha iyi anlar. Diğer taraftan, normalde işe gitmeyi bir zorunluluk veya dayatma olarak bilen insanlar evde mecburen kaldıkları süreçte çalışma ve sahip oldukları mesleğin kıymetini daha iyi anlıyorlar zira çalışmak insanların canlanması  ve moral kazanmasına sebep olurken diğer yandan da rehavet ve depresyonu engeller. 
Ev karantina süreci, insanları bir araya gelerek topluca etkinliklere katılma ve sosyal faaliyetlerde hazır olma özlemini yoğunlaştırıyor. Toplumda bu hazır bulunma özlemi her şeyden önce İslam’ın da belirttiği üzere insanın tamamen sosyal bir varlık olduğu, hem cinsleri ve toplumun diğer üyeleri ile ilişki kurma isteğini gösteriyor. Koronavirüs herkesi eve hapsettiği bugünlerde yakınlarımızı, ailemizi veya dostlarımızla görüşmenin ne kadar kıymetli ve hoş anlar olduğunu hatırlattı. Rasûlüllah’ın -saa- yüzlerine bakmanın ibadet olduğunu söylediği ebeveynlerin bir çoğu uzun süreden beri çocuklarını görmekten mahrum kalmışlar. 
Hiç şüphesiz sanal ortamda sesli ve görsel bağlantılar asla yüz yüze görüşmenin yerini almaz. Diğer yandan hatta eğer akraba ve arkadaşları yakından görebilirsek onları kucaklamak bir yana ellerini  sıkamayıp sıcak duygularımızı iletemeyiz. Topluca geziler, eğlenceler, bir lokantada beraber yemek yemek, güzel ve neşeli hatıralar dolu bir yolculuğa çıkmak gibi tüm etkinlikler yasaklanırken aynı zamanda insanı neşelendiren ve mutlu eden bu gibi faaliyetlerin değerini insana hatırlatıyor. Bu dönemde düğün, doğum günü veya hatta yas merasimi bile düzenlenemiyor; onlara katılamıyoruz zira insanların topluca bir yerde bulunması büyük tehlike arz ediyor. Bu yüzden Koronavirüs’ün büyük bir sorun olduğu bugünlerde yakınlarımızın kıymetini ve yan yana olduğumuz o günlerin kıymetini daha iyi bilelim ve gelecekte bu gibi etkinliklere daha çok önem verelim.
Sağlık kuruluşları, bakanlıklar, doktorlar ve hükümet yetkililerinin tavsiyesi ve teşhisi üzerine Korona salgınını kontrol etmek için okul, üniversite, cami, ziyaretgah ve türbeler, spor salonları ve stadyumlar, sinemalar, tiyatro ve konser salonlarının tamamı kapatılmıştır. Okulda veya üniversitede sınıflarda derse katılmanın zor olduğunu düşünen öğrenciler şimdi derslerinden geri kalınca ilim ve eğitimin değerini daha iyi anlıyorlar. Spor taraftarları özellikle futbol severler ise Korona salgınının başlamasından birkaç hafta sonra hükümetlerin direktifi uyarınca hiçbir spor olayını uzun bir süre izleyemeyecekleri bir yana bizzat kendileri de hiçbir spor salonu veya havuzda spor faaliyetlerde bulunamayacaklarını anladılar. 
Sanatseverler de daha önce katıldıkları etkinliklerin kıymetini bilmeleri gerekir zira uzun süre sinema, tiyatro, konser veya her hangi bir sergiye katılamayacaklar ve Korona’nın kontrol altına alınmasını beklemeleri gerekir. 
Fakat her şeyden ziyade bu durumda camiler, türbeler ve diğer dini kutsal mekanlarda dini törenlere katılmak için can atan Müslümanlara kamu alanlarının kapatılması çok daha zor geliyor. Onlar bu kutsal mekanlarda maneviyat ve huzur kazanırken yüce Allah ile raz-u niyaz edip, İslami maarif öğrenir ve din kardeşlerinin durumundan haberdar oluyorlardı. 
Müslümanlar bir süreden beri, kendileri ve başkalarının sağlığının korunması için topluca yapılan dini törenlere katılmaktan mahrum bulunuyor ve büyük bir sabırsızlıkla kutsal mekanların ve özellikle camilerin kapılarının açılmasını bekliyorlar. Almanya’daki Müslümanlar “Camimi Özledim” haştegini oluşturunca bir çok kişi büyük bir hasret ve üzüntü ile dini mekanların kapatılmasından duydukları hüzün ve duygularını çeşitli şekillerde duyurdular.
Nitekim Almanya’da girişimcilerden Bilal Erkin kendi twitter sayfasında şöyle yazdı: Camiler kapandığından ve namaz kılanları göremediğimden beri, ailemden birini kaybetmiş gibiyim. Caminin imamını ayrıca namaz kılanları özledim. Müminlerin olmadığı cami öğrencisiz okula benziyor.
Yakın veya uzun süre sonra Koronavirüs her yerde kontrol altına alınacaktır ve biz normal yaşamımıza geri döneceğiz. Fakat acaba o dönemde de sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bilecek miyiz yoksa yine günlük hayatın karmaşasına kapılıp Allah ve bize cömertçe bağışladığı nimetlerinden gafil mi olacağız? Halbuki yüce Allah Kur'an-ı Kerim’de O’nun nimetlerini unutmamamız ve şükretmemizi istiyor. Yüce Allah İbrahim suresinin 7. Ayetinde şöyle buyuruyor, “Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştur: "Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir."