AB'nin geleceğinde büyük sorun, Korona
Gerçi Koronavirüs salgını Çin’in Wuhan kentinde başladı, fakat kısa bir süre içinde tüm dünyada salgın haline geldi ve Amerika ile Avrupa’yı salgın merkezi haline getirdi. Korona ile büyük mücadele veren Avrupa ülkeleri halihazırda bu virüse en çok bulaşan ülkeler arasında yer alıyorlar.
Avrupa’da Koronavirüs salgını AB’deki eksiklikler ve derin görüş ayrılıklarını daha da gün yüzüne çıkarttı. Avrupa Birliği yetkilileri Koronavirüs salgınından doğan sorunların önemini çok iyi bir şekilde biliyorlar ve bu yüzden Avrupa çapında bazı önlemler ve girişimlerle bu büyük sorun ve tehlike ile mücadele etmeye çalışıyorlar. Avrupa üst düzey yetkilileri de bu konuyu onaylıyorlar. Nitekim Almanya baş bakanı Angela Merkel, Avrupa Birliği’nin kurulmasından itibaren Koronavirüs salgınının Birlik için en büyük sorun olduğunu belirtti.
Korona salgını ardından bir çok Avrupalı için gün yüzüne çıkan acı gerçek, ortak bir kurum yani Avrupa Birliği’nin varlığına rağmen her ülke bu konuda kendine özel bir yola gitmesi ve Korona ile mücadelede her hangi ortak bir girişimde bulunmamasıydı. Aslında Kovid 19’un pandemi krizinin sonuçlarından biri, Avrupa Birliği’nin özellikle beklenmedik krizlerde, yapısal zaaflarının aydınlanmasıdır. Sorun şu ki yoğun ve beklenmedik krizlerde Avrupa Birliği yasaları da çiğneniyor.
Şimdi Avrupa Birliği’nin sloganı yani “farklı olurken birlik” ve ortak ülküsü yani “Barış ve refahın sağlanmasında işbirliği”, üye ülkelerin ekonomik refah ve milli güvenliği alanlarına bir hasar gelmediği müddetçe dikkate alınıyor. Nitekim Avrupa Birliği’nin iki anahtar ülkesi olan Fransa ve Almanya, Korona salgınının İspanya ve İtalya’da baş göstermesinin başından itibaren tıbbi ve sağlık teçhizatın ihracatını yasaklayarak kendi sınırlarını kapattılar. Her iki ülke, İtalya ve ispanyanın yardım taleplerine olumlu cevap vermezken Rusya ve Çin gönderdikleri tıbbi yardım ve teçhizatla Roma ve Madrid’e yardım ettiler. Tabi ki Berlin ve Paris’in kararı, İtalya ve İspanya’nın öfkesini beraberinde getirdi.
Koronavirüs’ün yayılması, bazı Schengen ülkelerinin sıkı kontrollerle sınırlarını denetlemelerine sebep oldu. Aynı zamanda bazı Avrupa ülkeleri kendi sınırlarını kapatmak için üye ülkeler ile ürün ticaretini ve ihracat ithalat akışını durdurdular. Böylece üretim akışı da durduruldu, bu da tabi ki Avrupa’da ekonomik durgunluğun yaşanmasına sebep olacaktır. Bu durum da başlı başına Avrupa Birliği ülkelerinin siyasi ve sosyal konularında ciddi ve vahim sonuçları olacaktır.
Sınırları kapatmak ve yoğun şekilde denetlemek aslında son on yıllarda Avrupa Birliği’ye üye ülkeler arasında geçiş serbestisi oluşturan Schengen anlaşmasını gözardı etmek anlamındadır. Fransa cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, tehlikede olanın Avrupayi yaşam projesi ve “Schengen ölümü” olduğuna işaretle, Avrupalı müttefiklerine uyarıda bulundu ve eğer diğer ülkelerin Korona krizine karşı gerekli dayanışma içinde olmazlarsa Schengen gibi Avrupa Birliği’nin temel ayaklarının yıkılmasına sebep olacağını belirtti.
Aslında hali hazırda Avrupa’da yakınsamanın özü tehlikede ve üye ülkelerin her biri tek başına Korona ile mücadele yolunu izliyor, bu da Avrupa yakınsamasının zararına ve her geçen gün zararına olan bir süreçtir.
Avrupa’da Korona krizinin devam etmesi ve ekonomi ve siyasi sonuçları hakkındaki endişelerin artması, fabrikalar ve üretim merkezlerinin kapatılması, ekonomi durgunluk, işsizliğin artması ve ekonomik krizin yoğunlaşmasının tahmin edilmesi ayrıca krize karşı plan ve siyasetin izlenme konuları Avrupa yetkilileri arasındaki çatlağı daha da açığa çıkartmıştır.
Ekonomi konusu Korona krizinin temel eksenlerindendir ve Avrupa ülkeleri de geleceklerinden endişeli. Tüm bu endişeler ve Euro bölgesinin ekonomisine yardım bağlamında Avrupa Merkez Bankası 18 Mart 2020 tarihinde acil satın alma programı çerçevesinde 750 milyar Euro değerinde tahvil senetlerin alım projesini açıkladı.
Plana göre Avrupa Merkez Bankası hükümetler ve firmaların borçlarını tahvil senetleri çerçevesinde satın almaya başlayacaktır. Fakat bu yardıma dair alınan karar Euro bölgesi bazı ülkeler özellikle İtalya ve İspanya’nın kriz seviyesinde çok kötü şartlarda oldukları bir dönemde gerçekleşiyor.
Korona salgını bu ülkelerde tıbbi ve tedavi teçhizatları sıkıntısına sebep olurken ekonomilerini de ihlal etmiştir. Tabi söz konusu ülkelerin Korona öncesinde ağır borçlar, işsizlik ve enflasyonla karşı karşıya olduğunu da unutmamak gerekir.
Bir diğer girişimde Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin maliye bakanları 9 Nisan 2020’de olağanüstü oturumda Korona sonuçları ile mücadele bağlamında 500 milyar Euro acil yardım paketini kabul etmesiydi.
Korona ile mücadele için acil yardım paketin onaylanması sürecindeki önemli konu ise üye ülkeler arasındaki ihtilafların bir kez daha gün yüzüne çıkmasıydı. Hollanda yetkilileri söz konusu yardımların kemer sıkma politikalarına karşı tahsis edilmesi şartına bağlanmasını isterken, Fransa ve Almanya’nın diretmesi ile paket onaylandı. Buna müteakip Hollanda maliye bakanı bir tweet mesajında ülkesinin Euro tahvil senetlerine karşı olduğunu ve muhalefetine de devam edeceğini duyurdu.
Fakat söz konusu bütçenin onaylanmasına rağmen başta İspanya ve İtalya olmak üzere kriz yaşayan Avrupa ülkeleri bunu yeterli bulamayıp bütçenin adil bir şekilde tahsis edilmemesinden endişeli olduklarını belirttiler.
İspanya hükümet sözcüsü Maria Jesus Montero bu konuda uyarıda bulunarak, “eğer Avrupa Birliği’nin Koronavirüs salgınına karşı uygun ve topluca bir girişimde bulunamazsa, Avrupalıların güvenini kaybedeceğini” belirtti.
Bu şartlarda söz konusu iki ülke Avrupa Birliği’nin kayıtsız şartsız desteklerini, borçlarının silinmesi ve kendilerine ekonomik yardımlar ve siyasi ve sosyal desteklerin sağlanmasını istediler.
Tüm ihtilaflara rağmen bu bütçenin, işçiler, hükümetler ve işletmelerin korunması için kullanılacaktır. Bu yardımlar küçük ve mikro ekonomilere bağlı olan bazı Avrupa Birliği üyeleri için yardımcı olabilir fakat ekonomistler bu bütçenin mevcut şartlarda ve ekonomik durgunluğundan geçiş için bir ağrı kesici olduğunu belirtiyorlar. Onlara göre Avrupa Birliği ülkelerine yönelik siyasi ve ekonomik zararlar ve başlıca boyutları, Korona krizinin ardından belirlenecektir.
Fransa maliye bakanı Bruno Le Maire, Avrupa’nın krizlerin ortasından geçebileceğini gösterdiğini fakat halen bu konuda ciddi şüphelerin var olduğunu söyledi.
Mevcut şartlara ilaveten gelecekle ilgili endişeler de yoğunlaşmıştır. Ekonomik yardımlar, Korona sonrası ekonomik hasarların tahmini ayrıca Korona krizi ardından Avrupa ülkelerinin başlarına buyruk ve dayanışmadan yoksun olmaları, çok taraflılığı, tek siyasetin izlenmesi, işbirliği ve birlikteliği Avrupa Birliği’ni temel ilkeleri bilen bir çok Avrupalı yetkilinin başlıca endişelerindendir. Onlar açısından Fransa ve Almanya gibi daha güçlü ülkelerin mevcut siyasetleri aşırı sağ gruplar ve dağılmayı isteyenlerin daha fazla çalışması ve propaganda yapması ayrıca İtalya ve İspanya gibi ülkelerin Birlikten ayrılması için ortam hazırlamıştır.
Bu konu son yıllarda AB için potansiyel bir tehlike sayılıyor. Almanya eski dışişleri bakanları Joschka Fischer ve Sigmar Gabriel de Korona krizi nedeni ile Avrupa’nın dağılması ve aşırı sağ grupların kendi hedefleri ve çıkarlarını sağlamak için bu krizi suiistimal etmeleri konusunda uyarıda bulundular. Onlar Almanya hükümetinden İspanya ve İtalya’da Korona krizinin yönetilmesi için yardımda bulunulmasını istediler.
Halihazırda Britanya’nın Birlikten çıkması ve bu çıkışın ekonomi ve siyasi sonuçları gibi büyük bir sorunla karşı karşıya bulunan Avrupa Birliği beklenmedik bir şekilde Korona salgını ve onun vahim ekonomik sorunları ile karşı karşıya bulunuyor. Bu ölümcül hastalığın ekonomi sonuçlarından biri bir çok büyük ve küçük firmanın, çalışmaların durması nedeni ile iflas ihtimalidir.
IAB araştırma kurumu Avrupa’nın en önemli ekonomi gücü olan Almanya’da işsiz sayısının 2020 yılında yaklaşık 3 milyon kişiye ulaşabileceği ve ekonomi gelişmesinin 2020 yılında Koronavirüs salgını nedeni ile daha önce öngörülen tahminlerden %2 daha az olabileceği uyarısında bulundu.
Bu arada Avrupa’nın atan kalbi sayılan Almanya’da üretim çarklarının bazı bölümleri Koronavirüs nedeni ile 6 hafta durmuşken eski ve normal seviyeye ulaşmak için aynı süreye ihtiyacı vardır. Almanya başbakanı Angela Merkel yaptığı açıklamada Koronavirüs salgının bu ülkenin ikinci dünya savaşından sonra karşı karşıya geldiği en büyük sorun olduğunu belirtti.
Avrupa’nın en büyük ekonomisi ile ilgili yayınlanan veriler ve yapılan ekonomi tahminleri ise, Korona sorununun diğer Avrupa ülkeleri için ne kadar geniş boyutta krize sebep olacağını gösteriyor. Bu yüzden 2020’de Avrupa ekonomisinin büyük bir kriz yaşaması ve sonuçlarının ise siyasi ve sosyal boyutlarda yaşanması bekleniyor.
Koronavirüs pandemisi daha önce Avrupa’da tahmin edilen batı demokrasinin zevale yüz tutma ihtimalini de güçlendiriyor. Avrupa son yıllarda sığınmacı krizi, sağcı politikacılar ve parti ile hareketlerin artarak yayılması, nüfusun yaşlanması ve ekonomi krizini tecrübe etmiştir bu konular birleşik Avrupa’nın temellerini titretmeye başlamıştır. Avrupa Birliği’nin Korona salgınına karşı etkin mücadeledeki facia boyutunda olan acziyeti, bu kıtada sosyal huzursuzlukların artma ihtimalini hızlandırıyor ve bu da Avrupa’da yakınsamanın yok olması için bir başlangıç olabilir
İtalyan başbakanı Giuseppe Conte, Avrupa Birliği’nin dağılmasının muhtemel olduğunu belirtti. bu durum Avrupa’dan uzaklaşmak isteyen partilerin işbaşına gelmesine sebep olacaktır. Böylece Fransa’da Marine Le Pen ve İtalya’da Matteo Salvini gibi aşırı sağcı politikacıların işbaşına gelebilme ihtimalini canlandırıyor. Aynı zamanda bu mesele Avrupa’da ıraksak eğilimleri yayıyor, üstelik Britanya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılması ardından İtalya gibi diğer ülkelerin Korona sonrası dönemde Avrupa Birliği’den ayrılmasını gündeme getirebilir. Almanya başbakanı Angela Merkel aşırı sağcı sorunun çözüm yollarından birinin yakınsama konusuna ilgi göstermek olduğunu belirti
Hiç şüphesiz Korona krizi sonrası dönem, Avrupa için eskiye benzemeyecektir. Görünüşe göre Avrupa halkarı-devlet ilişkisinin Avrupa’nın işbirliği ve yakınsama pahasına güçlenmesi son krizin sonuçlarından olacaktır. Bu çerçevede küreselleşmeye karşı olan ve milliyetçilik söylemlerin güçlenmesi ve gelecek krizlere karşı muktedir çözüm yollarının bulunması, son yaşanan gelişmelerin sonuçlarından olacaktır
Buna rağmen, gündemdeki soru, bu krizin Avrupa Birliği üzerindeki hasar oranıdır. Bu mesele büyük bir oranda Avrupa’nın Korona krizinden doğan ekonomi sonuçlarına vereceği tepkiye ve de köklü reformlarda güçlü veya zayıf olmasına bağlıdır. Korona salgınından kaynaklanan krize verilecek ekonomik cevap, Avrupa ülkelerinin yakın koordinasyonuna bağlıdır. Bu da Avrupa Birliği’nin büyük bir oranda sahip olduğu fırsatlara bağlıdır
Bu arada Korona krizinden çıkan ekonomilere destek ve mali motorun tasarlanması ise Avrupa’nın ciddi sorunlarındandır ve büyük bir oranda da Avrupa’nın yakınsama projesini gelecekte büyük oranda etkileyecektir.
Avrupa komisyonun eski başkanı Jacques Delors Avrupa liderleri arasındaki ilişkilere hakim olan ortam ve aralarında dayanışmanın olmamasını, Avrupa Birliği ve geleceği için tehlikeli olabileceği konusunda uyarıda bulundu.