İİT'dan Hindistan Müslümanlarına Karşı Şiddettin Artmasına Tepki
İslam İşbirliği Teşkilatı insan hakları komisyonu Hindistan'da Müslümanlara karşı şiddetin koronavirüs salgının yayılmasına rağmen artmasını kınadı.
İslam İşbirliği Teşkilatı'nın bağımsız daimi insan hakları komisyonu bir bildiri yayımlayarak Hindistan'da İslamofobi'nin ve Hindistan Müslümanlarının koronavirüs salgınını yaymakla suçlamalarının utanç verici olduğuna vurgu yaparak Yeni Delhi'den İslami toplumun haklarına riayet etmesi yönünde adım atmasını istedi. Bu komisyon Tweeter'dan yayımladığı mesajında şöyle bir açıklamaya yer verdi:" Hindistan medyasındaki olumsuz ve agresif yaklaşım doğrultusunda Müslümanlar şiddetin ve ayrımcılık davranışların hedefi olarak belirlenmiştir. "
Bu ülkedeki radikal Hindular son günlerde koronavirüs salgını krizi suiistimal ederek Müslümanları bu ülkeye ihanet etme ve komplo kurma suçlamaları ile onları kendi saldırılarına hedef olarak belirlemişlerdir.
Şubat ayında Yeni Delhi ise radikal Hinduların Müslümanlara saldırılarına şahitlik etti. Bu feci olaylarda toplam 54 Müslüman hayatını kaybettii.
İslam İşbirliği teşkilatının bağımsız daimi insan hakları komisyonunun bildirisinde belirtilen Hindistan'daki İslamofobinin ve Müslümanlara karşı şiddetin utanç verici olması durumu belli bir zemin çerçevesinde ele alınmalıdır. Aslında Hindinstan'da Müslümanlara karşı yeni düşmanlık dalgaları geçen yaz aylarından iktidar Partisi BJP'nin Keşmir bölgesinin özerkliğini kaldırma kararı ile başlamış oldu.
Hindistan hükümeti bu çerçevede Ağustos 2019'da Keşmir'nin özerkliğini kaldırmak sureti ile pratikte Müslümanların haklarının ayaklar altına alınması ve onlara baskı uygulanması sürecini başlattı. Bu doğrultuda uluslararası ve bölgesel insan hakları kurum ve kuruluşların özellikle de Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın bu kuşku uyandıran girişim karşısındaki pasifliğinin Yeni Delhi makamlarını kışkırtıcı girişimlerde bulunmaya teşvik ettiğini söylemek gerek.
Geçen yaz mevsiminden itibaren Hindistan hükümeti Müslümanlara geniş çaplı kısıtlamalar uygulamaya başlamıştır. Bu çerçevede Müslümanların dini ritüelleri ve törenleri bile farklı noktalarda yasaklanmıştır. Bu mesele ise uluslararası haklarca kabul gören dini özgürlüklere aykırı düşmektedir.
Hindistan hükümeti Müslümanlara karşı açık bir dini ayrımcılık örneği sayılan girişimde bulunarak sadece Müslüman olmayanlara ikamet ve vatandaşlık verme hakkı tanımıştır. Bu açık ve net ayrımcılık ise Müslüman toplumun öfkesine neden olmuş ve İslami siyasi gruplar ve de Hindistan kamu düşünce merkezleri tarafından eleştirilmiştir.
Hindistan'ın vatandaşlık taslağının önerilmesi ile zirveye taşınan son aylardaki İslam karşıtı yaklaşımı şimdi de bu ülkenin onlarca şehrinde Yeni Delhi hükümetinin ayrımcı ve kışkırtıcı siyasetlerine karşı protesto gösterilerinin düzenlenmesine yol açmıştır.
Hindistan hükümetinin Müslümanların haklarını ayakları altına alması ve onları bastırmaya çalışma siyaseti radikal Hinduların radikal partiler ve milliyetçi BJP partisi destekleri sayesinde Müslümanlara karşı ölümcül girişimlerde bulunmaya teşvik etmiştir.
Bu çerçevede radikal Hindular, İslamofobik ve insanlık karşıtı girişimlerinin devamında onlarca cami ve Müslümanların kutsal mekanlarını ateşe vermiştir. Son iki ayda ise görgü tanıklarının söylediklerine göre Hindistan polisi ve güvenlik güçleri ise bu şiddet olayları karşısında seyirci kalmaktan öteye geçmemiştir.
Böyle bir ortamda İslam aleminin İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan beklentisi acil adımlar atarak Müslümanlara karşı şiddetin ve camilerin ve kutsal İslami mekanlara yönelik saldırgan tavırları azaltmak yönünde hareket etmesidir. Bu da İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü oturumlarının düzenlenmesi ile gerçekleşebilir.