Suudi Arabistan'ın Yemen'de Ateşkese Uymamasının Boyutları
Suudi Arabistan 9 Nisan günü Yemen'de iki haftalık bir ateşkese uyacağını bildirmişti. Bu iki haftalık ateşkesi mühleti ise 23 Nisan gününde sona erdi. Ancak Al-i Suud bir kaç saat bile bu ateşkese uymadı. Dünya genelinde koronavirüsün yayılmasının ardından ülkeler arasında ve iç savaşlardan dolayı koronavirüs pandemisi korkusu da iyice artmaya başladı.
Bu çerçevede BMT genel sekreteri Antonio Guterres koronavirüs ile mücadele etmek için çatışmalar ve savaşların durdurulmasını istedi. Suudi Arabistan için Yemen bataklığından çıkmak yönünde altın bir fırsat sayılan bu çağrıya ise Riyad olumlu yaklaşıp 9 Nisan günü de Yemen'de tek taraflı olarak ateşkes ilan etti. Ancak bu ateşkese bir kaç saat bile uymadı. Burada sorulması gereken soru ise Suudi Arabistan'ın neden öne sürdüğü tek taraflı ateşkese uymamasıdır.
Görünen o ki bu soruya verilecek en iyi cevap Suudi Arabistan'ın sonuçsuz bir savaştan duyduğu kaygıdır. Aslında sonuçsuz ve semeresiz bir savaş Suudi Arabistan için farklı düzeylerde farklı yan etkileri olacaktır.
İlk düzey, bireysel düzeydir. Bu çerçevede Suudi veliaht prensi Muhammed bin Selman için Yemen savaşın büyük bir önem taşıyor. Muhammed bin Selman 2015 yılında Suudi Arabistan savunma bakanı olarak atandı ve krallık koltuğuna oturma yönündeki ilk adımında Yemen'e karşı 26 Mart 2015'te savaş başlattı. Bin Selman'ın bu savaştan görünüşte güttüğü hedef Yemen'in istifa etmiş cumhurbaşkanı Abde Rabbe Mansur Hadi'yi başkent Sana'ya geri getirmekti. Ancak gerçek hedefi Suudi Arabistan kraliyet tahtına oturmak için yeteneklerini göz önüne sermekti. Ancak bu savaşın başlamasından 5 yıl geçmiş ve ne görünüşteki hedef ve doğal olarak ne de gerçek hedef hayata geçirilememiştir. Yemen'den sonuç almadan çıkması ise Bin Selman için çok büyük bir yenilgi olup, onun Suudi Arabistan iktidar yapısındaki konumunu da iyice zayıflatabilir. Bin Selman kraliyet tahtına otursa bile yine de belli itibar kaybına uğrayacaktır.
İkinci düzey milli düzeydir. Kral Selman ve oğlunun iktidara gelmesi ile Suudi Arabistan'ın dış siyaseti pratikte muhafazakarlıktan agresifliğe ve taarruza doğru yön değiştirdi ve böylece Riyad dış siyasetinde yeni bir dönem başlattı. Daha önce de Al-i Suud diğer Arap ülkelerinin içişlerine müdahale ediyordu. Ancak doğrudan hiçbir Arap ülke ile savaşa girmemişti. Şimdi de Suudilerin Yemen'den sonuç almadan çıkmaları Suudi Arabistan dış siyasetinin erken yenilgisi anlamına gelir.
Üçünü düzey bölgesel düzeydir. Yemen savaşından sonuç almadan çıkmak Suudi Arabistan'ın askeri ve siyasi itibarının sorgulanması demektir. Suudi Arabistan siyasi olarak Müslümanların özellikle de Ehli Sünnetin liderliğini yaptığını iddia ediyor. Buna paralel olarak Suudiler büyük silah alımları ile Amerika ve Çin'in ardından en büyük askeri bütçeye sahip ülke olarak Arap dünyasının en büyük askeri gücü sayıldığını da lanse ediyor. Arap dünyasının en yoksul ülkesi olan Yemen savaşından sonuç almadan çıkmak ise Riyad için Batı Asya bölgesinde büyük bir askeri ve siyasi yenilgidir. Al-i Suud ise bu hususun Suudi Arabistan'ın bölgesel konumuna ve de Arap dünyasındaki konumuna olumsuz etki yapacağından kaygılıdır.
Böyle bir durumda Suudi Arabistan'ın Yemen bataklığına saplanıp iyice sersemlediğini söylemek mümkün. Yemen El Mesire kanalı siyasi programlarını müdürü Hamid Rızk ise Suudi Arabistan'ın pratikte ne barış çağrılarına gerçek bir cevap verecek ne de saldırı ve savaşa devam edebilecek durumda olmadığını sıkışıp kaldığını söylüyor.