ABD'de siyahilere karşı şiddet ve ırkçılığın yeni boyutları- 2
(last modified Sat, 06 Jun 2020 09:43:03 GMT )
Haziran 06, 2020 12:43 Europe/Istanbul
  • ABD'de siyahilere karşı şiddet ve ırkçılığın yeni boyutları- 2

Irk ayrımcılığı ve özellikle ABD'deki siyahiler başta olmak üzere renkli derililere karşı şiddet Amerika'nın tarihi kadar eskidir ve toplumunun daima nefret edilen bir özelliği olmuştur. Siyahilerin haklarını kullanma konusundaki geniş mücadelesine rağmen,bu azınlık kesimin her türlü ayrımcılığa ve şiddete kurban gitmeleri devam ediyor.

Son yıllarda çok belirgin hale gelen bir konu, Amerikan polisinin trajik sahneler yaratan siyahilere karşı aşırı ve acımasız şiddet uygulamasıdır. Bunun son örneği, George Floyd'un Minnesota eyaletinin Minneapolis şehrinde 25 Mayıs'ta Derek Chevin isimli bir polis memuru tarafından öldürülmesidir. Bu cinayet, Amerika toplumunun altyapısına yerleşen ırkçılığın kınanması için ülke  genelinde benzeri görülmeyen  geniş protesto gösterilerine yol açtı. Floyd, polisin  onu kelepçeleyip yüz üstü yere yatırması gibi sert davranışları ile  karşılaştı. Bu polis memuru sakin bir şekilde diziyle Floyd'un ensesine basarak onun dehşet verici ve tedricen ölümüne neden oldu. Chevin, 29 Mayıs'ta üçüncü derece cinayetle suçlandı ve daha sonra  500 bin dolarlık kefaletle serbest bırakıldı. Floyd'un bu skandal cinayeti patlak verdikten hemen sonra Minneapolis polisi onun hastaneye kaldırıldıktan sonra öldüğünü iddia etti. Ancak sosyal medya üzerinden olay yerinde bulunanlar tarafından paylaşılan videolarda  Floyd'un polis memurunun dizinin baskısı altında " nefes alamıyorum" cümlesini bağırıp tekrarlayarak öldüğünü gösteriyor. Minnepolis belediye başkanı Jakoup Ferri bu olayı bir skandal olarak niteledi ve şöyle bir açıklamada bulundu: ABD'de siyah derili olmak ölüme mahkum olmak için bir neden olmamalı. Beş dakika boyunca beyaz subayın dizini siyah bir adamın boynuna bastırdığını gördük."

Washington post gazetesi yayımladığı bir raporunda "polisle etkileşime girerken tıbbi bir kazada bir adamın ölümü" şeklindeki polisin ifadesini gülünç nitelendirdi. Uluslararası Af Örgütü Twitter hesabında “Kimse bugün bir polis memurunun hayatını sona erdireceği bir gün olup olmadığı merakı ile uyanmamalı. Renkli derililer , özellikle siyahiler, bu acı gerçekle Amerika'da  yaşıyor. Minneapolis polis memurunun eylemleri, şimdiye kadar çok şey kaybeden insanları dehşete düşürdü." Aslında siyah derili bir adamın aleyhinde polisin yeni cinayeti Amerika toplumunu şoke etti.

Eski ABD başkan adayı ve demokrat senatör Camla Heris, Goerge Floyd'un polis tarafından öldürülmesini kınayarak şöyle dedi: "Amerika sokakları siyahilerin kanına bulaşmıştır. ABD Temsilciler Meclisi başkanı Nancy Pelosi de siyah derililere karşı polis şiddeti hakkında " bu bir facia ve cinayettir. Ben onun ailesi ve toplum için çok üzgünüm." George Floyd'un Amerikan ırkçı polisi tarafından trajik bir şekilde öldürülmesi  Cumhuriyetçi politikacıların bile eleştiri ve tepkilerine yol açmıştır. Amerika'nın cumhuriyetçi senatörü Ted Kruz Goerge Floyd'un ölümü hakkında tepkisini şu cümlelerle ortay koydu: " Durum çok vahimdir bu da polisini şiddet içerikli ve zalimane baskısı ile başladı. Bu dehşet verici olay sırasında, polis memurlarından birinin sekiz dakika boyunca dizini Floyd'un boynuna koyduğunu görüyoruz. Elleri bağlıydı ve hiçbir şey yapamıyor ve yalvarıyordu. Gördüklerimiz  yanlış. Kolluk kuvvetlerinin bunu yapması için herhangi bir yasal amaç tanımlanmamıştır."

6 yıl önce siyah derili vatandaş  Eric Garner de göğsüne yapılan baskı sonucunda ve "nefes alamıyorum" diyerek New York'ta polis tarafından öldürüldü. Geçen yıllarda bir çok siyahi Amerikan polisi tarafından kendi hayatlarını kaybetmişlerdir. Bunlardan Michle Brown , Wlater Scott ve Timer Rise gibi isimlere değinebiliriz. Bu arada Trump kendisine karşı ithamları gidermek için 28 Mayıs'ta paylaştığı bir twiter mesajında Goerg Floyd'un tutuklandığı zaman Minnepolis şehrinin polisi tarafından öldürüldüğü olaydan ötürü çök esef duyduğunu söyledi. Ancak bundan önce Amerikan polisi veya beyazların  renkli derililere karşı şiddeti karşısında ya polise destek verdi veya susmayı tercih etti. Böylece Minnepolis'te yaşanan son hadiseye ilişkin empatiye dayalı bir yaklaşım sergilemeye çalıştı.

Kimi uzmanlar Trump'ın siyah derililere karşı polis şiddeti ile ilgili ani tutum değiştirmesini 2020 cumhurbaşkanlığı seçimleri için renkli derililerin oylarını alabilsin diye bir taktik olarak değerlendiriyorlar. ABD 2020 cumhurbaşkanlığı seçimlerine demokrat  aday olan Joe Biden 31 Mayısta bu ülke polisinin şiddet içerikli davranışlarına gösterdiği tepkide " Geçen bu kaç gün bize gösterdi ki biz adaletsizlikten öfkelenen bir milletiz. Vicdan sahibi her insan renkli derililere uygulanan bariz zararları anlayabilir." ded. Amerika'da polisin yaygın şiddetine karşı itirazların artması Amerika kongresinin de tepkisine yol açtı. Amerika temsilciler meclisinin yargı komitesi başkanı Gerald Nadler ve bu komitenin bir kaç demokrat üyesi başsavcı William Barr'a yazdıkları mektupta polisin yasa dışı tavır ve davranışları hakkında ve onunla ilgili olgular üzerinde araştırma yapmasını istediler. Bu mektupta Minnepolis vatandaşı Goerge Floy'dun ölümü ve bir başka Amerikan vatandaşı olan Brouna Tylor'un kurşunla kendi evinde öldürülmesi olaylarına işaret edilmiştir. Bu komite ayrıca eski bir polis memuru ve oğlu tarafından genç siyahi  Ahmet Arberi'nin öldürülmesi hakkında soruşturma açılması çağrısında bulundu. Amerika temsilciler meclisinin yargı komitesi mektubunun bir bölümünde  şu ifadelere yer verilmiştir: "Ayrımcı olmayan adaletin uygulanmasına halkın güveni, çeşitli Afrika-Amerikan cinayetleri vakalarından sonra ciddi şekilde sorgulandı."

Floyd cinayeti ve ırkçılığa karşı itirazlara ilişkin Trump'ın tüm tehditleri ve eyalet yetkililerinden gelen uyarılara rağmen Amerika'nın öfkeli halkı bu olaydan sonraki günlerde Amerika'nın çeşitli bölgelerinde geniş çaplı protesto eylemleri düzenlediler . Bu itiraz hareketleri bazı kentlerde güvenlik güçleriyle çatışmaya ve Amerika'nın 75 kentinde  sokağa çıkma yasağı gibi bazı uygulamaların yapıldığına neden oldu. ABD'de yeni bir protesto dalgasının başlamasıyla birlikte, bazı şehirlerde sokağa çıkma yasağı uygulandı  ve  Minnesota, Georgia, Ohio, Colorado, Utah, Denver, Kentucky , Kolombiya ve en önemlisi Washington gibi kentlere  Ulusal Muhafız Güçlerinin protestoculara karşı koymada yerel güçlere yardım etmeleri için gönderildi. Çeşitli kentlerde protestoların şiddet ile karşılaşması sonucunda ulusal muhafız güçleri bazı eyaletlerde aktif hale gelerek bazı eyaletlerde de sokağa çıkma yasağı uygulandı.Bu itirazlar sırasında 5 kişinin kurşunla öldüğü belirtiliyor. Basın mensupları ve muhabirler bile polisin şiddetine uğrayıp plastik mermilerle hedef alındılar.

New York Times'ın raporuna göre Basın Özgürlüğü Rapor Komitesi, ABD'de son günlerde gerçekleştirilen protestolar sırasında gazetecilere yönelik 10 saldırı ve tehdit raporu aldı. Dikkate şayan olan bir konu, diğer ülkelerdeki insanların empatisi ve ABD'de ırkçı ve renkli insanlara yönelik şiddeti kınama gösterileri düzenlemeleridir. Daha da önemlisi, bu benzeri görülmemiş protestoların kapsamı Beyaz Saray'a kadar genişletildi ve durum Trump'ın bir yeraltı sığınağına götürüldüğü noktaya kadar kötüleşti. 30 Mayıs Cumartesi günü yapılan bir Twitter mesajında ​​Trump, Cuma gecesi Beyaz Saray'da şahsen yaygın protesto gösterilerine tanık olduğunu belirterek, protestocular Beyaz Saray çitlerini geçmiş olsalardı en uğursuz silahlarla karşılaşmış olacaklarını vurguladı. Trump twitter mesajında şöyle yazdı: "Kalabalık büyük ve profesyonelce organize edilmişti, ancak kimse çitleri geçmeye bile yaklaşmadı. Eğer yapmış olsalardı, şimdiye kadar gördüğüm en vahşi köpekler ve en korkunç silahlarla karşılaşacaklardı. Birçok gizli servis memuru harekete geçmeyi bekliyor." Beyaz saray Goerge Floyd cinayetine düzenlenen protesto gösterileri nedeniyle geçici olarak kapanmıştır.

Donald Trump protestolara tepki  olarak,  protestoların yol açtığı büyük hasara ve onların düzenleniş nedenine  işaret etmek yerine, protestocuların bastırılması ve onlara karşı şiddetli muameleyi vurguladı. Bu bağlamda, ırkçı ve renkli derililere  karşıtı eğilimlerle suçlanan ABD başkanı, ülkenin belediye başkanlarına ve valilerine protesto gösterilerine karşı daha güçlü olmalarını ve ulusal muhafız güçlerini protestoları bastırmakta  kullanmalarını söyledi. Trump ayrıca protestocuları vatandaşlar ve kamu mallarına saldıran  isyancılar olarak adlandırdı ve kendisinin söylediği sıfatta olanlara en ağır ve uzun müddetli hapis cezalarının çıkmasını istedi. Trump aynı zamanda eyaletlerin valilerini kendi vazifelerini yerine getirmediği takdirde askeri güç kullanacağı tehdidinde bulundu. ABD başkanı daha önce bir kaç tweet mesajında Minnepolis şehrinde protestoculara karşı ulusal muhafız güçlerinin şiddetini desteklediğinin yanı sıra, bu güçleri diğer eyaletlerdeki protesto eylemlerini bastırmakta kullanacağı tehdidinde bulunmuştu.

Trump bu bağlamda twitter'de şu yazıyı paylaştı: " Ulusal muhafız güçlerini Minnepolis'e vardıktan hemen sonra sergilediği performansından dolayı tebrik ediyorum. Anti-faşist hareketin solcu isyancıları ve diğerleri hızla bastırıldı. Bu iş hiçbir sorun çıkmaması için ilk gece belediye başkanı tarafından yapılmalıydı." Böylece protestocuları bastırmak için Trump polis ve güvenlik güçlerine yeşil ışık yaktı ki bu mesele de şüphesiz  çatışmayı şiddetlendirecek ve muhtemel kayıpları arttıracak. Uluslararası Af Örgütü'nün ABD bölümü araştırma direktörü Rachel Ward, vatandaşların hayatını tehlikeye sokan Amerikan polisinin istismarcı davranışını kınamasının yanısıra, Trump'ı sert ve ayrımcı ifadeler kullanması hususunda uyardı. Ancak Trump sadece bununla yetinmedi ve son protesto eylemlerinin organizatörü olan Anti- Faşist hareketini bir terör örgütü olarak tanıyacağı tehdidinde bulundu. Ayrıca protestocuların bastırılmasını yansıtan medyayı da eleştirdi ve " onlar nefret ve isyancılık ateşini alevlendirmekte tüm gücünü kullandı" dedi.

Trump'ın iddiası öyle bir dönemde gündeme geliyor ki  2017'de Charlottesville olayı gibi beyaz ırkçıların şiddeti sonucu cinayet ve ölüme yol açan olayları kınamamıştır. 4100 Amerikan vatandaşının tutuklandığı son benzeri görülmemiş olaya ilişkin, Trump polis şiddetinden etkilenen mağdurlarla empati duymasının yerine polisin bu tür eylemlerine açıkça destek verdi. Trump'ın bu tutumu bir çok eleştiriyi de beraberinde getirdi. Örneğin Amerika temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi ırkçılığı protesto edenlere karşı Trump'ın tutumunu şiddetle eleştirdi ve " Trump kendi yaptıkları ile itiraz ateşini alevlendirmemesi gerekir. Cumhurbaşkanı, bölünmenin nedeni değil, farklı seslerin birleşmesinin sebebi olmalıdır." dedi.  Trump yönetiminin protestocuları bastırma yaklaşımının değişmesi olası değildir ve çatışmanın kapsamının çeşitli şehirlerde genişlemesi bekleniyor. Kanıtlar, Amerika'da ırkçılık ve ırk ayrımcılığının kurumsallaşması nedeniyle, siyahilere  karşı şiddeti sona erdirmek veya onlara sosyal ayrıcalıklar tanımak için neredeyse hiçbir etkili karar veya işlem yapılmadığını göstermektedir. Bu durum Minnepolis ve ABD'nin onlarca şehrinde görüldüğü gibi  renkli derililerde öfkenin birikmesine ve bu öfkenin protestolar ve ayaklanmalar şeklinde patlamasına neden oluyor.