Belarus'taki olaylara Batı müdahalesi ve Moskova'nın tepkisi
Belarus'taki siyasi kriz ve son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden zafer kazanan Aleksandr Lukaşenko'ya karşı protesto eylemlerinin sürmesi, bu ülkenin geleceği hakkında ciddi endişelere yol açmış ve Moskova'yı derinden kaygılandırmış bulunuyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, son sıralarda yaptığı bir açıklamada, dış aktörleri, Belarus'taki olaylardan sorumlu tutarak, şöyle dedi: "Belarus'ta yaşananlar öneli değil, önemli olan şudur ki, orada başka bir şeyin vuku bulmasını istiyorlar. Onlar, bu olaylar üzerinde etkili olmaya ve kendi siyasi çıkarlarına uygun kararlar alamaya çalışıyorlar."
Rusya Devlet Başkanı daha önce de, AB'nin Lukaşenko'ya karşı son yaptırımlarını ve dış müdahaleyi eleştirerek, bağımsız bir ülke olan Belarus liderliğine yönelik her türlü baskı ve dış müdahalenin ters sonuç vereceğini belirtmişti.
Doğu Avrupa ülkesi olan Belarus'un önemine göre Rusya Devlet Başkanı Putin, Batılar'ı bu ülkedeki olaylar ve gelişmelere yönelik müdahaleleri konusunda uyarıyor. Batı, 2014 yılında Ukrayna'da yaşanan olayların bir benzerini daha Belarus'ta görmek ve bu ülkede de Ukrayana'daki gibi Batıcı bir cumhurbaşkanını iktidara getirmeye çalışırken, Rusya da boş durmuş değil.
Kuşkusuz, Moskova, bu ülkenin yakın çevresinde Batıcı bir rejimin iktidara gelmesine izin vermeyecek. Putin dahil üst düzey Rus yetkililere göre, Belarus'ta batıcı bir hükümet kurulması halinde, bunun Rusya milli güvenliği için doğrudan bir tehdit sayılmış olacak.
Batı, Belarus'u tamamen siyasi ve ekonomik olarak kendi kontrolü altına geçirmeyi ve bu ülkeyi de Batı örgütlerine dahil etmek suretiyle Rusya'ya yönelik kuşatma halkasını daraltmayı ve Moskova'yı izole etmeyi hedefine koymuştur.
Rusya'nın Batı'sında yer alan ve yaklaşık 10 milyon nüfusu olan Belarus, Ruslar'ın Nato'nun Rusya sınırlarına doğru ilerlemesi karşısında yer alan son mevzii sayılıyor.
Polonya ve Baltik Havzası'nda yer alan Rusya'nın diğer Batı komşuları, yıllardır, Batı bloğuna katılmış ve NATO üyeliğine alınmışlardır.
Amerikalı uzman Ted Galen Carpenter, Ukrayna ve Belarus'un Rusya'nın güvenlik alanının çekirdeğinde yer aldığı için Moskova, bu ülkelerin kendi nüfuz havzasında kalmalarını haklı olarak istediğini ve Kremlin'in NATO kendi sınırlarında daha fazla askeri varlığına karşı koymak için elinden geleni yapabileceğini belirtiyor.
Bu mülahazalara göre, Rusya, Lukaşenko'yu hem siyasi olarak, hem de pratik olarak destekliyor.
Putin yaptığı açıklamasında, Belarus'taki durumun istikrarlaşmaya doğru ilerlemekte olduğunu ifade etse de, Moskova'nın Minsk'in isteği üzerine gerektiğinde Belarus'a yardım için polis gücü kurduğunu belirtti.
Putin'in ifadesine göre, Bu girişim, Rusya ve Belarus'un da üyelerinden olduğu Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü üyelerinin karşılıklı yardım çerçevesinde yapılıyor.
Putin, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü üyelerinin, egemenlik, dış sınırlar ve istikrarın korunması için birbirine yardım etmeleri gerektiğini vurguladı.
Putin'in AB dahil Batılılar'ın Belarus'taki olaylara müdahalesine karşı yaklaşımı, Lukaşenko tarafından desteklenmektedir.
Lukaşenko son sıralarda Belarus'taki olaylara işaretle, bu olayların dış kaynaklı olduğunu ve Rusya ile Avrupa'nın diğer noktaları arasında bir tampon bölgesi oluşturmak için olduğunu söyledi.
Lukaşenko, ABD dahil Batılıları, ülkesindeki olaylardan sorumlu tuttu.
Bu bağlamda Belarus muhalefet lideri Svetlana Tikhanovskaya bu bağlamda yaptığı açıklamada, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Stephen Bigan'ın muhalefete yardım sözü verdiğini duyurdu.
Lukaşenko muhalifleri, onun cumhurbaşkanlığı seçimlerine hile karıştırarak, iktidarda kalmaya çalışmakla suçlarken, yaşananlar, Batı'nın bu ülkeyi kendi çıkarları doğrultusunda kendi kontrolüne geçirmeye çalıştığını gösteriyor.