Arap Kurumlarının Filistin ile Abraham Anlaşması Düellosu
(last modified Thu, 10 Sep 2020 05:17:40 GMT )
Eylül 10, 2020 08:17 Europe/Istanbul
  •  Arap Kurumlarının Filistin  ile Abraham Anlaşması Düellosu

Çarşamba günü Arap Birliği oturumu, Fars Körfezi İşbirliği Konseyi'nin Arap Birliği ile Birleşik Arap Emirliğinin Siyonist Rejim ile ilişkilerini normalleştirme anlaşmasına yönelik tutumunun Arap dünyasında kurumların oyununun yenilgiye uğradığını ve pratikte bu tür kurumların Filistin dahil Arap dünyası ve Birliğin üyelerinin çıkarlarını korumakta başarısız olduğunu gösterdiği bir sırada gerçekleştirildi.

 Birleşik Arap Emirliği ve Siyonist Rejim İsrail'in  ilişkilerini normalleştirme anlaşması-Abraham anlaşmasının sağlanmasının ardından Filistinli gruplar ve Filistin Özerk Teşkilatı  bu anlaşmayı kınamakta oybirliği yapması  ve  silahlı mücadele ve direnişe bile vurgu yaptılar.  Bu oybirliği ile varılan ortak tutum  her şeyden ziyade  Perşembe günü oturumunda   14 Filistinli grubun makamları ve genel sekreterlerinin  Beyrut'taki toplanmasında göze çarptı. 

Aynı zamanda  Filistin Özerk Teşkilatı  Arap Birliğinden   Abraham anlaşması hususunda olağanüstü bir oturum düzenlemesini istedi. Ancak Filistin'in bu çağrısı  Arap Birliğinin muhalefeti ile karşılaştı. Bu birlik  Eylül ayındaki bu birliğin olağan oturumunda  bu hususu inceleyeceğini belirtti. 

 Çarşamba günü Arap Birliği oturumu     Arap kuruluşlarının  Abraham anlaşmasına yönelik pasif tutumunun  Filistin karşıtı tutuma dönüştüğü sırada düzenlendi. Bu doğrultuda  Fars Körfezi işbirliği konseyi genel sekreteri Naif El Hacref, Abraham anlaşmasına karşı pasif davranan ve dolaylı bir şekilde bu anlaşmayı destekleyen kurumun başında bulunan şahıs olarak     Pazartesi günü  Beyrut'ta Filistinli grupların oturumuna katılan katılımcıların bazılarının  tehditte bulunduklarını ve provokatif girişimlerde bulunduklarını ancak Filistin Özerk Teşkilatı başkanı  Mahmut Abbas'ın  bu gelişmeden dolayı özer dilediğini iddia etti. 

Filistinli gruplar ve şahsiyetler  Fars Körfezi İşbirliği Teşkilatı'nın bu açıklamalarına tepki göstermelerine rağmen  ancak bu açıklamalar bir yandan  Arap Birliğinin  içinde Filistin'i savunmak yönünde bir tutuma sahip olmadığını ve bir yandan da  Filistin Özerk Teşkilatı'nın   zayıf konuma yerleştiğini ve  Beyrut sonuç bildirgesinde silahlı direnişten vaz geçtiğini gösteriyor. 

 Filistin temsilcisi ise   Arap Birliği oturumunda okuması üzere  bir karar taslağı hazırlamıştı.  Bu karar taslağında ancak hem Filistin'in  Arap ülkelerine yönelik eleştirileri azaltılmış hem de Birleşik Arap Emirliği  Abraham anlaşması yüzünden   kınanmamıştır.  Buna rağmen  Filistin Özerk Teşkilatı   daha önce BAE'nin Siyonist Rejim İsrail ile anlaşmasını ihanet ve Filistin milletine arkadan  hançer saplamak olarak değerlendirmişti. 

  Arap kurum ve kuruluşları ve yapılanmalarının Abraham anlaşmasına yönelik tutumları ve Filistin Özerk Teşkilatının yeni tepkisi hususunda bir kaç önemli nokta göze çarpmaktadır.  Burada önemli ilk nokta Abraham anlaşmasının asıl kaybeden tarafın Filistin Özerk Teşkilatı olması idi. Çünkü bu anlaşma  bu teşkilatın  uzlaşmaya, müzakereye ve güvenlik işbirlikleri yapmaya dair siyasetlerinin pratikte yenilgiye uğradığını göstermiş oldu.  Bu husus Beyrut'ta düzenlenen Filistinli grupların oturumunda da vurgulanan bir husustu.  Filistin Özerk Teşkilatı'nın Siyonist Rejim İsrail ile  uzlaşmacı siyasetleri ve yaklaşımının sonucu  Birleşik Arap Emirliğinin   Siyonist Rejim İsrail ile  anlaşması idi.  Binyamin Netanyahu ise sağlanan bu anlaşmayı, barışa karşı barış anlaşması  olarak adlandırdı. Bu da  bu anlaşmanın karşılığında işgal topraklarından bir karışın bile serbest bırakılmayacağı anlamına geliyor.  Siyonist Rejim bu anlaşmaya rağmen hala Batı Şeria'nın yüzde 30'unun ilhakına da vurgu yapmaktadır. 

Abraham anlaşması hususunda ikinci önemli nokta ise  Arap dünyasının da en önemli olan meselelerinden birinin hedef alınmasıdır.  Arap kurum ve kuruluşları özellikle de Arap Birliği ve Fars Körfezi İşbirliği Konseyinin bu husustaki tutumu ise  bu kurumların üyelerinin çıkarlarını korumak doğrultusunda  değil sırf Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn'e  hizmet verme aracılığı görevini yerine getirmek için kurulduğunu gösterdi. 

 Aslında Abraham anlaşmasının  Arap dünyasında kurumculuğun resmi yenilgisi olduğunu pratikte gösteren gelişme olduğu söylenmelidir.