Avrupa’da yeni İslamofobi dalgası
Avrupa’da korona virüs salgınına paralel olarak İslam karşıtlığı dalgası yeniden yükselmeye başladı. Fransa’nın saygısız karikatür dergisi Chalie Hebdo tekrar İslam Peygamberi Hz. Muhammed’e -s- hakaret içeren karikatürleri yeniden yayımladı.
Fransa’nın başkenti Paris’te yayımlanan mizah dergisi Charlie Hebdo, derginin ofisine 2015 yılında yapılan saldırıda eli bulunmakla suçlanan 13 sanığın mahkeme duruşmasından bir gün önce tekrar İslam Peygamberi’ne -s- hakaret içeren karikatürlerini yeniden yayımladı.
Derginin baş yazarı İslam Peygamberi’ne hakaret içeren karikatürleri yeniden yayımlayarak şöyle yazdı:
Bu karikatürler tarihe aittir ve tarihi ne tekrar yazmak ve ne de silmek mümkün.
Fransız dergi söz konusu çirkin karikatürleri İsveç’te Kur'an'ı Kerim’in yakıldığı olaydan bir hafta sonra yayımladı. İsveç’in Malmo kentinde bir avuç radikal sağcı Müslümanların mukaddesatına saygısızlık olan Kur'an'ı Kerim nüshalarını yaktı. Bu çirkin hareket geniş tepkilere yol açtı.
Mısır’ın El Ezher üniversitesi şeyhi Ahmet Tayyib facebook sayfasında şu tepkiyi gösterdi:
Kur'an'ı Kerim nüshalarına cesaret ederek yakma cinayetini işleyenler bu cinayetin terör ve barbarca bir uygulama olduğunu bilmelidir.
Şeyh Tayyib tepkisinin devamında, bu hareket sadece mutlak ırkçılık ve beşeri medeniyetten yoksun bir uygulama değil, aynı zamanda Doğu ve Batı dünyası acı çektiği terör ateşine odun atmak olduğunu vurguladı.
Şeyh Tayyib, bu cinayet hiç kuşkusuz nefret duygusunu tetikleyeceğini ve toplumların güvenliğini zayıflatarak dinler ve medeniyetler arası diyalog sürecini yok edeceğini kaydetti.
Pakistan insan hakları Bakanı Şirin Mezari ise twitter hesabında şu tepkiyi gösterdi:
İsveç’in Malmo kentinde ve Norveç’in başkenti Oslo’da Kur'an'ı Kerim’i yakmak gibi kınanan bir uygulama, bu ülkelerde yaşayan Müslümanları kasıtlı olarak kışkırtmak içindir. Bu çirkin uygulama Fransız derginin küfür içeren karikatürleri yeniden yayımlaması ile devam etti. Görünen o ki Avrupa’da İslamofobi kontrolden çıkarak artmaktadır.
Bu çirkin hareketler İran İslam Cumhuriyeti’nde de geniş tepkilere yol açtı. Kum dini ilimler merkezleri hocaları ortak bir bildiride Charlie Hebdo dergisinin İslam Peygamberi’ne -s- hakaret içeren karikatürleri yeniden yayımlamasını kınayarak şu ifadeleri kullandı:
İslam ümmeti ve her hür ve düşünceli insan bu hareketi kınayarak alimane ve derin bir şekilde karşı çıkacaktır.
Batı dünyasında İslam dinine hakaret edenler bu terbiyesizliği ifade özgürlüğü çerçevesinde haklı göstermeye çalışıyor. Bu zümre bununla da yetinmeyip, Müslümanların bu hakarete gösterdikleri tepkiyi de radikalizm olarak niteliyor. Ve maalesef Batılı devlet adamları da İslami mukaddesata yönelik hakaretlere destek veriyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron Lübnan ziyareti sırasında Charlie Hebdo dergisinin çirkin hareketini haklı göstermek için Fransa ifade özgürlüğü ile bilinen bir ülke olduğunu ve kendisi derginin bu çirkin hareketi hakkında yargıda bulanabilecek konumda olmadığını söyledi.
Müslüman azınlıkların haklarını savunma örgütü Avrupa kıtasında yaşanan bu son gelişmelere gösterdiği tepkide şu ifadelere yer verdi:
Müslümanların mukaddesatına hakaret etme meselesinde üzerinde durulması gereken önemli nokta, bu gelişmelerin Batı dünyasında polis gücünün gözü önünde yaşanıyor olmasıdır. Biz bu konuya Hollanda, Fransa, Danimarka ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde şahit olduk. İlginçtir ki İslam’a ve Müslümanlara hakaret edenler bu saygısızlıklarını polis gücünün gözü önünde yapmalarıdır. İsveç ve Norveç’te de aynı olay yaşandı. Gerçekte saygısızlık edenler resmen polis tarafından korunuyor.
Müslüman azınlıkların haklarını savunma örgütünün bu tepkisi, Batı dünyasında İslamofobiya’nın tamamen planlı ve Batılı devletlerce desteklenen bir olay olduğunu gösteriyor .
Ancak Batılı devlet adamlarının iddia ettiklerinin aksine, İslami mukaddesata saygısızlık uluslararası yasalara ve hukuka aykırı bir durumdur. Gerçekte Batılı devletler ifada özgürlüğü ilkesine bir malzeme gibi bakıyor. Batılı devlet adamları ifade özgürlüğü liberal demokrasinin temel erkanlarından biri olduğunu ve bu ilkeye kısıtlama getirerek yapılan hakaretleri önleyemeyeceklerini söylüyor. Oysa Batı’nın bu konuda çifte standart tutumunu ortaya koyan birçok örnek bulunuyor. Bunun bir tek örneği yine Charlie Hebdo dergisinde yaşandı ve Muris Sint’in ihraç edilmesi ile sonuçlandı.
27 Ocak 2009’da Charlie Hebdo dergisinin karikatürcülerinden biri olan Muris Sint Fransa’nın dönem Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy’nin oğlu hakkında bir mizah yaptığı için dergiden ihraç edildi. Muris’in suçu Yahudilere karşı nefret uyandırma şeklinde açıklandı.
Eşçinselliği eleştirme yasağı ve bu konuda görüş bildirmenin illegal sayılması, Holokast hakkında görüş beyan etmek, soru sormak, araştırmak veya kuşku duymanın bazı Avrupa ülkelerinde yasak olması, Batı dünyasının ifade özgürlüğü ve insan hakları konularında çifte standart tutumlarının diğer bazı örnekleridir. Fransa’da Holokast’ı eleştirmenin cezası bir yıla kadar varan hapis ve üç bin avro kadar para cezası vardır.
Dinlere hakaret, uluslararası yasalara ve özellikle uluslararası insan hakları misakında yer alan maddelere aykırı ve ahlak dışı bir konudur. Misakın 19. maddesinin 3. bendinde ifade özgürlüğü kısıtlı olmadığı ve başkalarının haysiyeti ve kamu düzeni gözetilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Yine aynı misakın 20. maddesinde savaş için propaganda yapmak ve her türlü milliyete, dine ve ırka karşı kin ve nefrete teşvik etmek yasak ilan edilmiştir.
Bu maddelerden başka 1948 yılında onaylanan BM insan hakları bildirgesi, 1996 yılında onaylanan BM insan hakları komisyonu bildirisi, 12 Aralık 2003’te onaylanan BM liderler zirvesi bildirisi ve 2003 Durban zirvesi sonuç bildirisinde dinlere ve ilahi şahsiyetlere hakaret kınanmıştır.
Kuşkusuz dünyanın iki milyar Müslüman nüfusunun mukaddesatına hakaret etmek de ırkçılık ve ayrımcılık içeren bir davranıştır ve asla haklı gösterilemeyeceği gibi sırf Batılı devletlerin İslam’ın adalet ve barış talepliği ve zulüm karşıtlığı gibi özelliklerine yönelik kin ve düşmanlığının ürünüdür.
Aslında Müslümanların mukaddesatına hakaret ve İslamofobiya yeni bir olay değildir. İslam karşıtlığı, Batı dünyası eski Sovyetler Birliği dağıldıktan ve birçok Batılı ülkede İslam’a yönelik eğilimin artmasından sonra birçok Batılı ülkede geniş çapta gündeme alınmıştır. İslam karıştığı bundan otuz yılı aşkın bir süre önce Salman Rüşdi adında Hindistan asıllı İngiliz bir yazarın şeytani ayetler adında İslam’a ve peygamberine hakaret içeren bir kitap yazması ile başladı ve zamanla çeşitli şekillerde Batılı ülkelerde devam etti. Danimarka’da bazı dergilerde İslam’a hakaret içeren karikatürlerin yayımlanması, fitne ve Müslümanların masumiyeti adlı çeşitli filmlerin yapımı, Fransa dergilerinde İslam Peygamberi’ne -s- hakaret içeren karikatürlerin art arda yayımlanması ve özellikle Charlie Hebdo dergisinde bu karikatürlerin sık sık yer alması bu hakaretlere birer örnektir.
Batılı devletler iki temel hedef doğrultusunda İslamofobiya’yı körüklüyor. Bu hedeflerden biri, hakiki İslam’ın sesinin ilahi maneviyata ve adalete susamış Batılı insanlara ulaşmasını engellemek ve ikincisi hakiki İslam’ın imajını tahrip etmektir. Bu çerçevede Batı medyası hakiki İslam’ı ve öğretilerini tahrip etmek için El-Kaide, IŞİD ve Taliban gibi tekfirci terör örgütlerinin uygulamalarını ve cinayetlerini İslam’ın adına mal etmeye çalışıyor. Batı medyasında İslam dini gericilik, şiddet, geri kalmışlık ve kör bağnazlıkla eş anlamlı gösteriliyor. Nitekim aynı doğrultuda Müslümanların İslami mukaddesata hakaret edilmesine tepki göstermelerini de gericilik ve kör bağnazlık niteliyorlar.
Oysa her dinin kutsal değerleri ve mukaddesatı o dini izleyenlerin saygı duyduğu şeylerdir ve bu konu sadece Müslümanlara özel bir durum da değildir. Batı dünyasında özgürlük ve adalet iddiasında bulunanlar İslam’ın hakiki imajını tahrip etmek için İslami mukaddesata saygısızlık ederek İslam’ın Batı’da yayılmasını önleyebileceklerini zannediyor. Oysa Batılı devletlerin ve medya organlarının İslam’ın imajını tahrip etme çabaları ters sonuç doğurmuştur. Nitekim Batı insanı İslam’a yapılan hakaretlerin ardından bu dini merak ederek Kur'an'ı Kerim okumaya ve İslam öğretilerini öğrenmeye başlamıştır.
Araştırmalar, günümüzde Batılı toplumlarda İslam karşıtı geniş propagandalara rağmen bu semavi din özellikle kadınlar başta olmak üzere Batılı insanların arasında hızla yayıldığını gösteriyor. Bu gelişme özellikle Batı medyası İslam dinini kadın karşıtı bir din olarak tanıtmaya çalıştığı halde yaşanıyor.