Barış ve Kalkınma İçin Dünya Bilim Günü
15 Ekim – 3 Kasım 2001 tarihleri arasında düzenlenen 31. UNESCO Genel Konferansı'nın 20. Maddesi 10 Kasım'ın Barış ve Kalkınma için Dünya Bilim Günü olarak anılması kararı vermişti. 2001'den bu yana 10 Kasım dünyanın birçok yerinde bilim günü olarak kutlanıyor. Biz de bu çerçevede sizlere özel bir program hazırladık.Birlikte dinleyelim.
Barış ve Kalkınma için Dünya Bilim Günü adlandırmasından güdülen amaç bilimin toplumların barışı ve sürekli gelişmedeki rolü hakkındaki farkındalığın arttırılması, bilimsel bulgular ve keşifler alanında ulusal ve küresel kenetlenmenin artması, bilimden toplumların yararı doğrultusunda yararlanılması çerçevesindeki ulusal ve uluslararası taahhütlerin yenilenmesi ve de bilimin önündeki sorunların çözülmesi için ortak yolların bulunmasıdır.
Günümüzde birçok ülke UNESCO'nun 10 Kasım gününü Barış ve Kalkınma için Dünya Bilim Günü olarak adlandırmasını memnuniyetle karşılamış ve bu özel günü takvimine almıştır. Her yıl da bu günü farklı şekillerde farklı etkinlikler ile kutlamıştır. Bugün de 10 Kasım günü. Biz de sohbetimizin devamında bugüne özel bir program hazırladık.
Bilimi, aynı konu etrafında tutarlı ve sistematik bilgilerin toplamı olarak tanımlamışlardır. Başka bir ifade ile bilim, bilim insanlarının belli bir konu etrafında veya bir hedefin gerçekleşmesi doğrultusunda elde ettikleri ve topladıkları bilgilere ve araştırmaların ve incelemelerin sonuçlarına verilen isimdir. Ancak günümüzde vurgu yapılan hususlardan biri de bilimin sürdürülebilir kalkınma ve barışın hizmetinde olmasıdır.
Sürdürülebilir kalkınma yerkürenin biyofizik sınırları ve kısıtlamaları içerisinde anlam kazanıp yenilenebilir kaynakların korunması sayesinde insanlar için istenen geleceği gerçekleştirebilecek bir durumdur. Başka bir ifade ile sürdürülebilir kalkınma ve gelişme sağlanırsa o zaman ihtiyaçların giderilmesi ve kaynakların kullanılması; hayati sistemlerin ve düzenlerin istikrarı, güzelliği, bütünlüğünü bozmaz ve gelecek nesillerin de hayatını tehlikeye sokmaz. Günümüzde milletlerin bilim ve bilimsel sermayeyi çevresel hedefler uğrunda çalıştırması ve kullanması da bu yüzden önem taşıyor.
Bu yüzden bilimsel gelişme tekelden kullanılacak bir şey değildir. Bilim birikiyor. Bu birikme özelliği de bilimin herkese ait olduğunu gösteriyor. Nesillerin birikimi sonucu elde edilen bu bilim, sürdürülebilir barış ve kalkınmayı da beraberinde getirip gelecek kuşaklar için de daha iyi bir dünya ortaya çıkarabilir. Gezegenimiz iklim değişiklikleri, çevresel ve biyoçeşitliliğini kaybetme ve doğal afetler gibi sorunlar ile karşı karşıya kaldığından dolayı şimdi de bilimin gelişmesi her zamandan daha önemlidir. Bu sorunların ise küresel mahiyet taşıdıkları ortadadır ve küresel bir tepkiyi de gerektirir. Bu kapsamlı ve küresel yaklaşım sürdürülebilir kalkınma ve planlamada özel bir yere sahiptir. Bu yüzden bilimin gelişmesi tekelden elde edilebilecek bir şey değildir. Bilimin birikme özelliği gereği bilim tüm insanlara aittir. Bilim sayesinde sürdürülebilir barış ve kalkınma sağlanıp gelecek nesiller için daha iyi bir gelecek söz konusu olabilir.
Gerçekte bilim yeni milenyum insanı için çok etkin bir araç olsa da hala birçok ülkede bilimsel düşünme diye bir kavram pratikte görülmüyor. Birçok insan ve yetkili bile bilimi lüks bir araç ve ürün olarak görüyor. Bilime saygı duymalarına rağmen bilimin özünden habersiz olup bilim metotlarına uymaktan sakınıyorlar. Onlar, bilimi isteseler de bilimi elde etme yöntemleri ve metotlarına bağlı değiller. Bunu anlamadıkları için de toplumlarında bilimsel düşünmeyi yaymaya da çalışmıyorlar. Bu kesim toplumları ve dünya ile ilişkilerini de bilim ve bilimsel yönteme uygun bir şekilde düzenlemiyorlar.
Böyle bir düşüncenin açık bir örneği de Amerika başkanı Donald Trump'ın tavırlarında görülmektedir. Trump'ın dört yıllık başkanlık döneminde yaptıkları, onun bilime inanmadığını gösteriyor. Trump, çevresel kurallar ve kamu sağlığı ilkelerini tamamen değiştirmiş ve bilimsel kurum ve kuruluşları zayıflatmıştır. Onun kararlarının dünyaya verdiği zararlar kalıcı olarak devam edebilir. Amerika başkanı ve kabine üyeleri Amerika'nın sera gazları üretiminin azaltılması programlarını durdurmuş ve bilimin Amerika Çevreyi Koruma Örgütündeki rolünü de yok etmiştir.
Siyasi uzmanlar ise birçok devlet organında Trump'ın saptırmaları ve kanıtları yok etmesi ve değiştirmesi ile bilimin sorgulanmaya başlandığını düşünüyor. G.W.Bush döneminde Amerika çevreyi koruma örgütü başkanı Christine Todd Whitman ise bu hususta şöyle diyor:" Ben, hiçbir zaman çevre ve bilime karşı böylesi koordineli bir savaş görmemiştim."
Aslında Trump başkan olmadan önce bilime saldırmayı başlatmıştı. Trump 2016 Amerika başkanlık seçimleri kampanyasında yerkürenin ısınmasını hile olarak değerlendirip Amerika'yı 2015'te 190 ülke tarafından imzalanan Paris İklim Anlaşmasından çıkaracağı vaadinde bulundu. Beyaz Saray'a yerleştikten beş ay sonra ise Trump bu girişimini gerçekleştirdi.
Vermont Eyaletinin senatörü Bernie Sanders ise bu hususta şöyle bir Tweet paylaştı:" Öyle bir başkanımız var ki bilime inanmıyor. İster iklim değişikliği olsun ister koronavirüs pandemisi. İşte durum inanılmaz derecede tehlikeli boyutta. "
Amerika başkanı Donald Trump'ın koronavirüs pandemisinin yayılmasına paralel olarak baş vurduğu yöntemler de hastalığın şiddetlenmesine yardımcı olmuş ve 200 bini aşkın kişiyi ölüme sürüklemiştir. Trump'ın Kovid 29 hususundaki bilimsellikten uzak önerileri özellikle de doktorların tepkisine neden oldu. Bu çerçevede akciğer uzmanı ve Amerika kamu sağlığı siyasetleri uzmanı Wean Gopta Amerika başkanı Trump'ın açıklamalarını " kötü hijyen mesajları " olarak değerlendirdi. Amerika temsilciler meclisi başkanı Nancy Pelosi de Amerika başkanının koronavirüs ile mücadele siyasetlerini eleştirerek onu bilim düşmanlığı yapmakla suçladı.
Uzmanlara göre Trump koronavirüs pandemisine uygun şekilde tepki gösterseydi birçok insanın hayatını da kurtarabilirdi. Beyaz Saray'da Koronavirüs Özel Grubu üyesi Olivia Troye bile bu hususu itiraf etmiştir. Troye mevcut yılın Eylül ayında Trump'ın defalarca koronavirüs ve insanların hayatının kurtarılması sürecini saptırdığını ve hep siyasi kampanyalarına odaklandığını ifşa etti.
Trump tam da dünyanın kovid 19 pandemisi ile zor bir savaş verdiği sırada bu girişimlerde bulunmuştur. UNESCO ise BMT'nın bir kolu ve bilimin koruyucusu olarak, bu süreçte bilimi güçlendirmeye ve uluslararası bilimsel işbirlikleri arttırmaya çalışmıştır. Bu doğrultuda UNESCO 2020 dünya bilim gününün sloganını " Toplum ile ve toplum için bilim " olarak seçmiştir. Bilimsel açıdan UNESCO'nun Kovid 19'a cevabı üç temele dayalıdır:" Uluslararası bilimsel işbirliklerin arttırılması, suya erişimin güvence altına alınması ve çevrenin desteklenmesi ve çevre araştırmalarının yapılması.
Barış ve Kalkınma için Dünya Bilim Gününün özellikle de sene içerisinde koronavirüs ile mücadelenin sürdüğü sırada önemli hedeflerinden biri bilimsel görüşlerin paylaşılması, bilime dayanarak toplumların yeniden ayağa kaldırılması ve sorunların bilimsel yöntemler ile çözülmesidir.
Bilimin kilit özelliklerinden biri de katılım ve paylaşımdır. Öyle ki bir kaç disiplinin ortak çalışması yeni bir bilimin ortaya çıkmasına yol açar. Başka bir ifade ile gelişme, hangi bilimsel alanda olursa olsun tekelci olarak görülmemelidir. Öyle olmalıdır ki tüm milletler ondan yararlansın. Dünyada barışın sağlanması bu adaletin de sağlanmasına bağlıdır.
Kimi bilim insanları Amerika devletindeki konumlarından dolayı teknolojiyi iktidarın kölesi olarak görüyorlar. Ancak unutulmamalıdır ki hür ve özgürce gelişen bir bilim dünyanın barış ve huzurunun işine yarar. Böyle bir bilim adaletsizlikler ve siyasi uyuşmazlıkları önler. Bilim, yağmur gibidir. Çünkü seçici davranmayıp toplumun tüm insanlarını etkiler. Bu etkiler de dünyayı yaşamak için daha uygun hale getirir.