Beyaz Saray'ın Amerika Halkının Hükümetlere ve Medyaya Güvenmemesi İtirafı
Son dönemde Amerika'daki siyasi, ekonomik ve sosyal olup bitenler ve de koronavirüs pandemisinin ateşlerinin alevlenmesi sonuçta seçim sonrası ekonomik durgunluk ve düşüş en önemlisi de Trump'ın şiddet yanlısı yandaşlarının Kongre'ye saldırıları Amerika halkının hükümete, yönetime ve de medya organlarına yönelik güvensizliğinin artmasına yol açmıştır.
İşte Beyaz Saray da bu hususu istemden dile getirmeye ve itiraf etmeye başlamıştır. Bu bağlamda Beyaz Saray sözcüsü Jennifer Rene Psaki ise Pazar günü yaptığı açıklamada hükümete, medya organlarına ve de bilgi ağlarına yönelik güvensizliğin dikkat çekici oranının söz konusu olduğunu, neyin doğru olup olmadığına dair, neyin gerçek olup olmadığına dair belge ve kanıtların da olmadığını belirtti.
Beyaz Saray sözcüsü Joe Biden'in Amerika'da kamuoyunun güvenini tekrar onarmak istediğini de iddia etti. Beyaz Saray'ın Amerika halkının hükümete ve medyaya karşı güvensizliğine itirafı aslında inkar edilemez bir gerçeği gün yüzüne çıkarmaktadır. Bu gerçek ise Amerika yönetimlerinin kamuoyu nezdindeki popülerliği ve güvenilirliğinin ciddi derecede azalmasıdır.
Bu hususun elle tutulabilir ve gözle görülen yanı ise geçmiş Amerika başkanının Kasım 2020 Amerika başkanlık seçimlerini sahtecilik ve hile ile olduğu iddiası ile başlattığı siyasi krizdir. Trump bu bağlamda seçimlerde Joe Biden lehine manipülasyon yapıldığını da ileri sürdü.
Bu siyasi kriz geniş çaplı boyutları da kapsadı. Trump Amerika siyasi sistemi ve yapısını yolsuzluk ve sapkınlıklar ile dolu olduğunu belirtti ve Amerika'daki seçim mekanizması ve oylama düzenini de sorgulamaya başladı. Trump geniş çaplı sahteciliğin baş göstermesine vurgu yaparak genel bir çağrıda bulunup yandaşlarını 6 Ocak 2020'de ayaklanmaya ve pratikte darbeyi aratmayan Kongre saldırısına davet etti. Böylece Trump Joe Biden'in yasal seçim sürecine karşı darbe benzeri bir girişim başlatmış oldu.
Bu yaklaşım ve girişim hem de zaten Amerika başkanı olan biri tarafından sebebiyet verilmesi dolayısı ile Amerika'daki yönetimlerin meşruiyetine ciddi darbe indirdi. Kongre olayı aslında Amerika içinde büyük bir çatlağın ve ihtilafın habercisi idi. Bu ihtilaf ise demokratlar ve cumhuriyetçilerin dahiler ve üst düzey makamlar çerçevesindeki ihtilafları idi. Aslında bu durum Amerika toplumunda da iki kutupluluğa işaret ediyordu.
Bu mesele ise Amerika halkının siyasi hakimiyete yönelik güvensizliğinin de asıl nedenlerinden ve etkenlerindendi.
Siyasi uzman Rahman Kahramanpur ise bu hususta şöyle diyor:" Amerika'nın liberal demokrasi bünyesinde büyük bir yara bırakıldı. Bunu küçük saymamak gerekir. "
Buna ilaveten Kongre'ye yönelik saldırı Amerika'da iç terörizmin şiddetlenmesi ve sonuçta bu ülkede sosyal güvensizliğin artmasının meydana gelmesine yol açtı.
Bu husustaki bir başka önemli faktör de Trump hükümetinin koronavirüs pandemisi ile mücadeledeki kötü performansı ve bunun sonucu koronavirüsün Amerika toplumunu bataklığa sürüklemesidir.
Donald Trump koronavirüsün ortaya çıkışı sırasında ilkeli duruştan uzak bir şekilde, bu hastalığı küçümseyip hatta hiçe sayarak koronavirüs pandemisini önlemek ve onunla etkin bir şekilde mücadele etmek için birçok engel meydana getirdi.
Bunun sonucu mevcutta Amerika'da yaklaşık 28 milyon insan bu hastalığa yakalanmış ve toplam da 428 bin insan hayatını kaybetmiştir. Bu da Amerika'nın bu hastalıkta dünyada en kötü durumda olduğunu gösteriyor.
Bir diğer yandan da Trump hükümeti koronavirüsün sonuçları olan ekonomik durgunluk ve düşüş, milyonların işsizliği ve de yoksulluk ve açlığın artması ile mücadelede de başarısız oldu. Şimdi de Biden hükümeti bu büyük sorunlar ile baş etmek zorunda kaldı. Ancak daha büyük sorun mevcut kritik durumda da demokratlar ve cumhuriyetçilerin tartışmalarının devam etmesidir. Nitekim tüm Cumhuriyetçi senatörler de Biden hükümetinin 1.9 trilyon dolarlık ekonomik planına karşı çıktılar.
Böylece Amerika halkı siyasi dahilerin krizleri çözmek yerine bir birleri ile çatıştıklarını ve tartıştıklarına şahitlik ediyorlar. Bu meselelerin yanı sıra Amerika medya organlarının da siyasi hareketlere katılarak tavır sergilemesi Amerika halkının hem hükümete hem de medya organlarına yönelik güvenini iyice sarsmıştır.