Beyaz Saray'ın Amerika Halkının Hükümetlere ve Medyaya Güvenmemesi İtirafı
(last modified Wed, 10 Feb 2021 05:32:31 GMT )
Şubat 10, 2021 07:32 Europe/Istanbul
  • Beyaz Saray'ın Amerika Halkının Hükümetlere ve Medyaya Güvenmemesi İtirafı

Son dönemde Amerika'daki siyasi, ekonomik ve sosyal olup bitenler ve de koronavirüs pandemisinin ateşlerinin alevlenmesi sonuçta seçim sonrası ekonomik durgunluk ve düşüş en önemlisi de Trump'ın şiddet yanlısı yandaşlarının Kongre'ye saldırıları Amerika halkının hükümete, yönetime ve de medya organlarına yönelik güvensizliğinin artmasına yol açmıştır.

İşte Beyaz Saray da bu hususu istemden dile getirmeye ve itiraf etmeye başlamıştır.    Bu bağlamda Beyaz Saray sözcüsü  Jennifer Rene Psaki ise   Pazar günü yaptığı açıklamada  hükümete, medya organlarına ve de bilgi ağlarına yönelik güvensizliğin dikkat çekici oranının söz konusu olduğunu, neyin doğru olup olmadığına dair, neyin gerçek olup olmadığına dair belge ve kanıtların da olmadığını  belirtti.  

Beyaz Saray sözcüsü  Joe Biden'in  Amerika'da kamuoyunun güvenini  tekrar onarmak istediğini de iddia etti.    Beyaz Saray'ın  Amerika halkının  hükümete ve medyaya karşı güvensizliğine itirafı aslında  inkar edilemez bir gerçeği gün yüzüne çıkarmaktadır.  Bu gerçek ise  Amerika yönetimlerinin  kamuoyu nezdindeki  popülerliği ve  güvenilirliğinin  ciddi derecede azalmasıdır. 

 Bu hususun elle tutulabilir ve gözle görülen yanı ise  geçmiş Amerika başkanının  Kasım 2020 Amerika başkanlık seçimlerini sahtecilik ve hile ile olduğu iddiası ile  başlattığı siyasi krizdir. Trump bu bağlamda seçimlerde Joe Biden lehine manipülasyon yapıldığını  da ileri sürdü. 

 Bu siyasi kriz geniş çaplı boyutları da kapsadı.  Trump Amerika siyasi sistemi ve yapısını yolsuzluk ve sapkınlıklar ile dolu olduğunu belirtti ve Amerika'daki seçim mekanizması ve oylama düzenini de sorgulamaya başladı.  Trump  geniş çaplı sahteciliğin baş göstermesine vurgu yaparak  genel bir çağrıda bulunup  yandaşlarını  6 Ocak 2020'de  ayaklanmaya ve pratikte  darbeyi aratmayan  Kongre saldırısına davet etti.  Böylece Trump  Joe Biden'in yasal seçim sürecine karşı darbe benzeri bir girişim başlatmış oldu. 

Bu yaklaşım ve girişim hem de  zaten Amerika başkanı olan biri tarafından  sebebiyet verilmesi dolayısı ile  Amerika'daki yönetimlerin meşruiyetine ciddi darbe indirdi.    Kongre olayı   aslında  Amerika içinde büyük bir çatlağın ve ihtilafın habercisi idi.  Bu ihtilaf ise  demokratlar ve cumhuriyetçilerin  dahiler ve üst düzey  makamlar çerçevesindeki ihtilafları idi. Aslında bu durum Amerika toplumunda da iki kutupluluğa işaret ediyordu.  

 Bu mesele ise  Amerika halkının siyasi hakimiyete yönelik güvensizliğinin de asıl nedenlerinden ve etkenlerindendi. 

 Siyasi uzman Rahman Kahramanpur ise bu hususta şöyle diyor:"   Amerika'nın liberal  demokrasi bünyesinde büyük bir yara bırakıldı. Bunu küçük saymamak gerekir. "

 Buna ilaveten  Kongre'ye yönelik saldırı  Amerika'da iç terörizmin  şiddetlenmesi ve sonuçta bu ülkede  sosyal güvensizliğin artmasının meydana gelmesine yol açtı. 

 Bu husustaki bir başka önemli faktör de   Trump hükümetinin  koronavirüs pandemisi ile  mücadeledeki kötü performansı ve bunun sonucu koronavirüsün Amerika toplumunu bataklığa sürüklemesidir. 

 Donald Trump  koronavirüsün ortaya çıkışı sırasında   ilkeli duruştan uzak bir şekilde,   bu hastalığı küçümseyip hatta hiçe sayarak   koronavirüs pandemisini önlemek ve  onunla etkin bir şekilde mücadele etmek için  birçok engel  meydana getirdi. 

Bunun sonucu   mevcutta Amerika'da yaklaşık 28 milyon insan  bu hastalığa yakalanmış ve toplam da  428 bin insan  hayatını kaybetmiştir. Bu da Amerika'nın bu hastalıkta dünyada en kötü durumda olduğunu gösteriyor. 

    Bir diğer yandan da Trump hükümeti    koronavirüsün sonuçları olan ekonomik durgunluk ve düşüş, milyonların işsizliği ve de yoksulluk ve  açlığın artması ile mücadelede de başarısız oldu. Şimdi de Biden hükümeti bu büyük sorunlar ile baş etmek zorunda kaldı.   Ancak daha büyük sorun    mevcut kritik durumda da   demokratlar ve cumhuriyetçilerin tartışmalarının devam etmesidir.  Nitekim  tüm Cumhuriyetçi senatörler de  Biden hükümetinin 1.9 trilyon dolarlık  ekonomik planına karşı çıktılar. 

 Böylece Amerika halkı  siyasi dahilerin   krizleri çözmek yerine  bir birleri ile çatıştıklarını ve tartıştıklarına şahitlik ediyorlar.  Bu meselelerin yanı sıra  Amerika medya organlarının da  siyasi hareketlere katılarak tavır sergilemesi  Amerika halkının hem hükümete hem de medya organlarına yönelik güvenini iyice sarsmıştır.