Putin'in Avrupa Güvenlik Düzeninin Bozulması Hususundaki Uyarısı
Rusya devlet başkanı Vladimir Putin dün, İkinci Dünya Savaşı sırasında Vatanseverlik Savaşı'nın başlama yıl dönümü dolayısı ile düzenlenen sanal seminerde, "Avrupa Güvenlik Düzeninin tamamı ciddi şekilde bozulmuş, gerilimler artmış ve yeni silahlanma rekabeti gerçek bir şekilde ortaya çıkmıştır." dedi.
Putin, Rusya'nın müttefik bir Avrupa'nın oluşturulması mantığıyla Avrupa ile işbirliği istikametinde hareket ettiğini ancak NATO'yu yayma mantığının galip geldiğine işaretle Rusya'nın yine de Avrupa ile işbirliğinde bulunma istediğini, bir çok ortak yanları olduğunu sözlerine ekledi.
Putin Rusya'nın Avrupa ile tekrar kapsamlı işbirliğinden yana olduğunu ve Büyük Avrupa'yı oluşturma mantığı ile Avrupa Birliği ile ilişkileri geliştirmek istediklerini ancak Batı'nın başka bir yaklaşım içerisinde olduğunu vurguladı.
Aslında Putin'in Avrupa Güvenlik Düzeninin bozulması özellikle de Rusya ile Amerika öncülüğündeki NATO arasındaki askeri ve güvenlik yaklaşımlarının geçmişte görülmemiş şekilde artması hususundaki uyarısı, Moskova'nın Ukrayna sınırlarına güçlerini konuşlandırma bağlamında anlam kazanmaktadır.
Amerika Orta Menzilli Nükleer Güçler Anlaşması-INF'den çekilerek Avrupa'da çeşitli nükleer tabanlı seyir ve balistik füzeleri konuşlandırmak istemektedir. Bu da pratikte Rusya'nın karşılıklı silahlanma yarışındaki hareketlenmesine yol açmıştır. Bu durumun sonucunda Rusya ile Amerika, Avrupa sahasında Soğuk Dönemi hatırlatacak saflar oluşturacaktır.
Bu doğrultuda Vladimir Putin, yeni bir silahlanma yarışının Avrupa'nın güvenliğini tehdit ettiğini belirterek ülkelerin ortak hedefinin ayrılma hatları olmadan güvenliğin temini, eşit işbirliği ve küresel kalkınma olması gerektiğini belirtti.
Putin açısından, NATO'nun kışkırtıcı girişimleri ve başta Doğu'ya doğru yayılması, mevcut gerilimlerin artması ve Avrupa Güvenlik düzeninin dağılmasında önemli rol oynamıştır.
Son yıllarda özellikle 2014 Ukrayna krizinin ardından Rusya ve NATO'nun karşı karşıya gelmesi ile bu güvenlik düzeninin temelleri daha da sarsıldı.
Uluslararası ilişkiler uzmanı Murtaza Hansari'ye göre "Rusya, ezici, kesin ve bitirici savunma kabiliyetine ayrıca her türlü askeri tehdide karşılık verme gücüne sahip olmasına rağmen Kremlin, uygun olmayan ekonomik durum ve Amerika ile NATO karşısında saldırganlığa dayalı olmayan yaklaşımından yola çıkarak önleyici girişimde bulunmayacaktır."
Rusya, 1990'lı yıllarda Sovyetler Birliğinin halefi olarak Batı'ya iyimser bir yaklaşım içerisinde idi ve Avrupa ve genellikle de Batı blokuna karşı işbirliği ve yakınlaşma siyaseti izlemeye çalışıyordu. Buna rağmen 1990'lı yıllarının sonlarından itibaren esasında Batılıların, Rusya'ya büyük nükleer depolarından dolayı kötümser bir bakış içerisinde oldukları ve Doğu ve Orta Avrupa ülkelerini NATO'ya katarak Rusya'yı kuşatmak ve bu ülkeyi dizginleme peşinde olduklarını gösterdiler.
NATO'nun bu doğrultudaki çabaları sürerken, Batı Balkan ülkelerini hedef ülkeleri olarak seçti. NATO'nun bu yaklaşımı ise Rusya'nın ciddi tepkilerine yol açtı ve hatta bir kaç kez uyarıda da bulundu. Aynı zamanda Kremlin liderleri, Ukrayna ve Gürcistan gibi çevre ülkelerin NATO'ya üyeliğini Rusya ulusal güvenliği için kırmızı çizgi görüyorlar. Bu yüzden de NATO'yu defalarca uyarmışlardır. Öyle ki NATO liderleri verdikleri sözlere rağmen hala bu iki ülkeyi kendilerine katamamışlardır. Böylece Kiyev ve Tiflis'ni pek de NATO'ya üyelik konusunda en azından yakın gelecekte umut beslememeleri gerektiği söylenmelidir.
Aslında Putin'in iktidara gelişinden sonra Rusya'nın tutumları ve yaklaşımları, Moskova'nın kesin bir tavır ile NATO'nun yayılmacı ve saldırgan girişimleri karşısında tepki göstereceğini ve Batı'ya direneceğini göstermiş oldu./