Amerika’nın BM insan hakları konseyine dönüşü, şüpheler ve belirsizlikler
BM genel kurulu dün, Amerika’yı insan hakları konseyinin 18 üyesinden biri olarak seçti. 3 yıl süren konseyin dönemi Ocak 2022’de başlayacak. BM İnsan Hakları Konseyi'nin üye ülkeleri her dönem için gizli oylamayla seçilir. Amerika ise, bu dönemde toplam 193 oydan 168’ini kazanarak BM İnsan Hakları Konseyi'ne üye oldu.
Amerika, BM İnsan Hakları Konseyi'nin Siyonist rejime karşı önyargılı bir yaklaşım sergilediğini iddia ederek 2018 yılında BM' İnsan Hakları Konseyi’nden ayrıldı. Böylece, 3,5 yıl aradan sonra, Amerika eski yönetiminin "Donald Trump"ın başkanlığında tek taraflı çıkışından sonra tekrar BM İnsan Hakları Konseyi'ne katıldı. Amerika Başkanı Joe Biden, Ocak 2021'de Beyaz Saray'da göreve başlaması ardından eski Başkanın eylemlerini tersine çevireceğine ve Trump yönetiminin Amerika’yı ayırdığı anlaşmalara ve kurumlara geri döneceğine dair söz verdi. Bu kurumlarda biri BM İnsan Hakları Konseyi’ydi ve Biden yönetimi 10 aylık bir gecikme ile bu vaadini geçekleştirdi.
Biden yönetiminin insan hakları ve desteklerine dair tüm iddialarına rağmen şimdiye kadar Amerika’ya muhalif veya Çin ve Rusya gibi rakip hükümetlere karşı yaptırımların uygulanması ve eleştirilere rağmen, Washington’un acaba kendi ülkesinde işlenen sayısız insan hakları ihlallerini resmen tanıyacağı ve onları bertaraf edeceğini kabul edip etmeyeceğine bakmak gerekir.
İnsan Hakları Konseyi şimdiye kadar çeşitli raporlarda Amerika’da yaygın ırkçılık, tutukluların haklarının ihlali, Kızılderili haklarının ihlali, kadın haklarının ihlali, yasadışı göçmenlere ve sığınmacılara insanlık dışı muamele gibi birçok örneğe değinerek onların giderilmesini istedi.
BM İnsan Hakları Konseyi, insan hakları konusunuda bayraktar olduğunu iddia eden Amerika’da özellikle, siyahilerin sömürülmesi ve insanlık dışı durumu ve Amerika’da sistematik ırkçılığı eleştirdi ve bir değişiklik çağrısında bulundu. Buna rağmen Washington her zaman Konsey’in isteklerine karşı kayıtsız kalmıştır.
İslami Şura Meclisi dış siyaset ve ulusal güvenlik komisyonu üyesi bayan Sara Fellah bu konuda şöyle diyor: Amerika bizzat toplumun çeşitli kesimler arasındaki sınıf farkı, cinsiyet, ırk ve ekonomik farklılıklardan acı çektiği bir dönemde diğer ülkelerin içişlerine müdahele ediyor ve demokrasi oluşturmak ve diktatörlükle mücadele bahaneleri ile rejimleri değiştirme ortamı oluşturuyor.
Bu arada Biden görevin başında insan haklarını ihlal eden müttefikleri ve özellikle Arabistan ile ilişkileri gözden geçireceği vaadinde bulunmuştu. Suudi rejim sadece Arabistan’da vatandaşların haklarını geniş çapta ihlal etmekle kalmıyor, üstelik 2015’te Birleşik Arap Emirlikleri ile birlikte Yemen’e karşı acımasız bir savaş başlatarak bu ülkede hava ve kara saldırıları ile binlerce sivili kana bulayıp, bu yoksul Arap ülkesinin altyapısını yerle bir etti.
Suudi koalisyonun defalarca insan hakları kurumlarınca kınanmasına rağmen Amerika ve Avrupalı müttefikleri bu savaşta Riyad ve Abu Dabi’ye istihbarat ve askeri lojistik desteğe devam ediyorlar. Joe Biden seçim propagandalarında Riyad’a karşı sloganlar atması ve Yemen savaşını “stratejik facia” nitelemesine rağmen Beyaz Saray’a girmesi ile bir kez daha Arabistan’ı kendi yakın müttefiki bildi ve Riyad ve Abu Dabi’ye silah satışına devam etti.
Burada sorulması gereken soru şu ki; acaba Amerika İnsan Hakları Konseyi’ne tekrar üye olmakla eski hatalarını düzeltmek mi istiyor, yoksa bu Konseyi kendi çıkarları doğrultusunda sırf bir araç olarak mı kullanmak istiyor?/