AB'nin yeni askeri yapının oluşturulması talebi
(last modified Tue, 24 May 2022 04:18:59 GMT )
Mayıs 24, 2022 07:18 Europe/Istanbul
  • AB'nin yeni askeri yapının oluşturulması talebi

Avrupalı makamlar  ortak Avrupa savunma güçlerinin oluşturulmasından söz etmelerine rağmen  pratikte böyle bir şey hayata geçirilmemiştir.  Bu doğrultuda  AB Dış Siyaset  Sorumlusu Josep Borrel  bir kez daha  AB'nin güvenlik sorumluluğunu yerine getirmesi zaruretine vurgu yaparak Avrupa'da askeri yapının oluşturulmasından söz etti. 

Josep Borrel  yeni güvenlik ortamın  AB'nin kendi güvenliği karşısında daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerektiğini gösterdiğini belirterek " Bunu yapmak için, modern ve etkileşim içerisinde bir Avrupa ordusuna ihtiyacımız var. En üst düzeyde faaliyet yapması ve kabiliyetlerini ve güçlerini arttırması yönünde adım atan bir orduya ihtiyaç var. "  diye konuştu. 

Borrell'in açıklamaları, Avrupalı ​​yetkililerin son yıllarda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel'le birlikte bir Ortak Savunma Gücü kurulmasını ve oluşturulmasına vurgu yaptığı ve ortak bir Avrupa savunma gücünün oluşturulmasından defalarca bahsedildiği bir sırada geldi. Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği'nin ABD'ye dayalı olmayan  2025 yılına kadar 5 bin askerden oluşan ortak bir askeri güç kurmayı düşündüğünü gösteren gizli bir belge taslağı yayınlandı.

Avrupa'nın isteğine ve bu yöndeki talebine rağmen, Amerika Birleşik Devletleri bu yolun önünde büyük bir engeldir. Aslında, son yıllarda Avrupalılar, ABD'nin varlığı olmadan bağımsız olarak uluslararası çatışmalara asla giremediler. NATO savunma örgütünün bütçesinin büyük bir bölümünü ödeyen,  NATO'nun ana üyelerinden biri olan Amerika Birleşik Devletleri, bu örgütü çıkarları ve istekleri doğrultusunda her zaman yönlendirmeye çalıştı ve NATO'da  önemli bir etkiye sahip oldu.  Son dönemlerde ise, dönemin ABD Başkanı Donald Trump, bağımsız bir Avrupa savunma gücü oluşturma fikrini aşağılayıcı olarak nitelendirdi ve Avrupa'nın NATO bütçesinden daha büyük bir pay ödemesini talep etti.

Tüm bunlara rağmen ABD birliklerinin Afganistan'dan aniden çekilmesi, Avrupa'ya bir başka ciddi uyarıydı. Üst düzey AB yetkilileri, Batılı birliklerin Afganistan'dan dengesiz ve beklenmedik bir şekilde çekilmesinin, AB'nin bu tür krizlere ABD güçlerine güvenmeden askeri müdahalede bulunabilmesi gerektiğini gösterdiğini vurguladılar.

 

Ancak Rusya-Ukrayna savaşının mevcut bağlamında durum değişti ve Avrupa giderek ABD'ye karşı daha güvensiz ve kendini tehlikede hissediyor. Avrupalı ​​yetkililer şimdi ABD'den bağımsız bir savunma gücü için daha ciddi baskı yapıyor. Aslında ABD'nin Rusya ile olan siyasi ve güvenlik rekabetleri, ABD yaptırım politikaları doğrultusunda Avrupa'nın sadece Ukrayna ile değil Rusya ile de enerji alanında ilişkilerini kesmeye zorlanması Avrupa'nın ABD yaptırım siyasetlerinin kurbanı olmasına da yol açmıştır. Bu durum, ucuz ve temiz enerjiye bağımlı olan milyonlarca Avrupalının refahını ve hatta  hayatını tehlikeye atıyor.

 

Bu bağlamda Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Washington-Moskova anlaşmazlığının sonuçlarına atıfta bulunarak, "Avrupa Birliği karar vermede daha fazla bağımsızlığa ve küresel olarak hareket etme kapasitesine sahip olmalıdır" dedi.

Avrupalı ​​yetkililer artık çıkarlarını ve sınırlarını korumak için bağımsız bir Avrupa ordusunu oluşturmaya doğru hareket etmeye başlamış ve böyle bir orduya  sahip olmaya giderek daha fazla inanıyorlar .Ancak deneyimler, Avrupalıların Amerika Birleşik Devletleri'nden bağımsız politikalar benimsemeye veya en azından ona bağımlılıklarını azaltmaya azimlerinin yeterli gelmediğini göstermiştir. Aslında Avrupa bu alanda yeterli kararlılığa sahip değildir.  Bu bağlamda Joseph Borrell'e göre bu birlik diğerlerinin siyasi aracı olmaya devam devam edecek. Ancak Avrupa ülkelerinin finansmanı, işbirliği ve koordinasyonu da önemli bir konu. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in uyardığı gibi, bir AB ordusu kurma önerisi kıtanın kıt mali ve askeri kaynaklarını daha da tüketecek ve Avrupa ülkelerinin ayrılmasına yol açacaktır. Böyle bir ortamda Avrupa'nın pek de bu doğrultuda hareket etme ve manevra yapma imkanına sahip olmadığı söylenmelidir. 

Bu bağlamda Avrupalıların sırf kaygıları ile geçinmeleri gerektiği Amerika'nın kararını beklemeleri gerektiği söylenmelidir.