ABD'nin dünyadaki savaş çığırtkanlığı; 11 Eylül olayının mirası
11 Eylül olayının 21. yıl dönümünde , ABD hala bu olayın sonuçlarından kurtulamamıştır.
11 Eylül olayı, uluslararası ilişkilerde yeni bir asrın başlangıcı olarak görülebilir. Bu olay, bölgesel ve uluslararası arenada bir çok gelişmeyi tetikledi. Olayın üzerinden seneler geçmesine rağmen, etkileri hala devam etmekte. Bu olay aslında ABD'nin dış politikasında dönüm noktası sayılıyor.
Aslında 11 Eylül olayı uluslararası ilişkiler anlamında da yeni bir safhanın açılmasına yol aynı zamanda Amerika dış siyaseti alanında da bir dönüm noktasına dönüştü. Amerika dönem başkanı G.W.Bush 11 Eylül saldırılarından hemen sonra küresel terörizm ile mücadele bahanesi ile agresif bir tavırla Afganistan ile Irak'a saldırdı. Bu sözde terörizm ile mücadele savaşında Irak, Afganistan, Suriye, Libya ve Yemen'de toplam 1 milyonu aşkın insan hayatlarını kaybetti.
Uluslararası meseleler uzmanı ve tarihçi Charles Strozier bu hususta şöyle diyor:" 11 Eylül saldırıları, Amerika'da büyük bir varoluşsal kriz yarattı. Bunun ardından Washington yaralı bir hayvan gibi tepki gösterdi ve terörizme karşı bataklığı anımsatan bir savaş başlattı ve sonunda da bir süpergüç olarak düşüş ve çöküş sürecini hızlandırdı."
11 Eylül saldırıları bahanesi ile Afganistan'a saldıran Amerika'nın bu ülkeden 20 yıl işgalin ardından adeta firar etmesi de olayın 20. yıldönümünde yaşandı. Amerika 20 yıllık işgal ve savaşın ardından El Kaide ve Taliban'ı yenme hayali ile girdiği Afganistan'da büyük bir askeri ve siyasi skandala zemin hazırlayarak bu ülkeden kaçtı. Amerika'nın askeri olarak çekilmesi ve bu olayın hemen ardından Taliban'ın Afganistan'ı ele geçirmesi Amerika'da ve dünyada Biden hükümetine karşı büyük eleştirilere yol açtı.
Bu hususta dikkat çekici bir başka husus, 11 Eylül olayının İslamofobi ve Müslümanlara karşı şiddetin artmasındaki rolü idi. İncelemeler ve araştırmalar ise son 20 yılda ve 11 Eylül olaylarının ardından bu ülkede İslamofobi'nin arttığını gösteriyor. PEW Enstitüsünün yeni anketleri de Amerikalıların yüzde 82'sinin Müslümanların ayrımcılığa maruz kaldığını söylediklerini gösteriyor. Açıkça aşırı sağcı tutumlar sergileyen Amerika eski başkanı Donald Trump döneminde başta olmak üzere bu süreçteki farklı yıllarda Müslümanlara karşı saldırılar ve İslamofobi olayları hep artmıştır.
Trump terörizm ile mücadele bahanesi ile Müslümanları doğrudan hedef almıştı. Özellikle de 6 İslami ülkenin vatandaşlarının Amerika'ya girmesini yasaklaması ve Müslümanları terörist olarak adlandırması onun bu tek yanlı yaklaşımını açıkça gözler önüne serdi. Böylece Washington'un bizzat kendisinin Müslümanlara karşı şiddetin ve kötümserliğin artmasında rolü olduğunu söylemek mümkün. Böylece Biden'in 11 Eylül dolayısı ile yayımladığı görüntülü mesajı ve ulusal birliğe vurgu yapması, özellikle de Amerika'daki Müslüman toplum göz önünde bulundurulduğunda çok düşündürücü ve şüphe uyandırıcıdır.
11 Eylül konusunda göze çarpan bir başka önemli mesele de G.W.Bush'tan Trump hükümetine kadar Amerikan yönetimlerinin Suudi Arabistan'ın bu saldırılardaki rolünü örtbas etmeye çalışmalarıdır. Bunun nedeni ise Amerika'nın Suudi Rejimi ile sahip olduğu ekonomik ve stratejik ilişkilerdir. Gerçi Biden hükümeti Suudi rejimine karşı kaba ve sert bir duruş sergilese de sonuçta Amerika'nın Riyad'a karşı stratejik çıkarlar çerçevesinde tavır göstereceği kesindir. Buna rağmen 11 Eylül saldırılarında hayatlarını kaybedenlerin ailelerinin bu saldırılardaki Suudi makamlarının rolleri hususundaki gerçeklerin araştırılması bağlamındaki baskıları, Biden'ı bu saldırılar ile ilgili dosyaların tekrar gözden geçirilme talimatını vermesine neden olmuştur. /