Çin cumhurbaşkanının tahakküm ve yayılmacılığı nefyetme vurgusu
Çin cumhurbaşkanı, 20. Komünist partisinin kongresi açılış konuşmasında ülkesinin hiçbir zaman tahakküm ve yayılmacılık peşinde olmadığını vurguladı.
Çin Cumhurbaşkanı Xi Jin Ping ulusal güvenliğin her türlü gelişim ve imarın temeli olduğunu vurgulayarak güçlü ve başarılı bir Çin'in inşası için sosyal istikrarın en temel ön ihtiyaçlar arasında olduğunu belirtti.
Çin iktidar partisi başkanı Xi Jin Ping Pekin'in diğer ülkeler ile işbirlikleri arttırma ve olumlu bir etkileşim sağlama sureti ile dostane ilişkilerin yanı sıra dengeli ve istikrarlı bir gelişim ve kalkınma sürecini yakalamak istediğini de vurguladı.
Çin'in iç ve dış alanlarda orta ve uzun vadeli yönlerinin ve istikametinin belirlenmesi beş yılda bir düzenlenen Çin komünist partisinin en önemli gündem maddeleri arasında yer almaktadır. Komünist partisinin yeni genel başkanının seçimi de bu kongrede ele alınan en önemli gündem maddelerinden sayılır.
Çin cumhurbaşkanı Xi Jin Ping'in tahakküm ve yayılmacılığa karşı sözleri aslında bu ülkenin dış siyaseti çerçevesinde dile getirilmektedir. Buna ilaveten bu sözler Pekin'in gelecek dönemde küresel ve bölgesel arenalardaki siyasetlerinin istikametini de belirliyor. Aslında bu açıklamalar zaten tahakküm yanlısı ve yayılmacı bir ülke olarak Amerika'nın hasmane ve suçlayıcı politikalarına bir tepkidir.
Son birkaç on yılda, küresel bir üretim motoru olma hedefiyle ihracata yönelik üretim dahil ekonomik büyümeye odaklanarak kendisini dünya ekonomisinin ilk sıralarına yerleştirmeye çalışan Çin, dış politikasını böyle bir çizgiye oturtmuş ve bunda da önemli ölçüde başarılı olmuştur. Bu çerçevede Çin'in dış politikasının temel misyonu, küresel piyasalarda geniş bir etki sahibi olmak için bu ülkenin ticari ve ekonomik kalkınmasını kolaylaştırmaktır.
Bir buçuk milyardan fazla insanla iç ihtiyaçlarını karşılamak ve ülkenin imalat sanayilerine hammadde ve ara madde tedariği için destek sağlamak yönünde dünyanın farklı ülkeleriyle işbirliği ve etkileşime ihtiyaç duyan Çin, dış ticaretini geliştirmiş durumda. Çeşitli yöntemleri ve insani yardım şeklinde tüm kapasitelerden yararlanmaya çalışmıştır. Bu bağlamda altyapıların geliştirilmesine ve az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere kolaylıklar sağlanmasına katılım, gerekli ham ve doğal kaynakların tedarikinde taraflarını kullanabilmek için izlenen stratejiler arasında yer almıştır.
Çin'in son yıllarda bazı Afrika ülkeleri ile ilişkileri geliştirmesi ve bu ülkeye büyük ölçüde altyapısal yatırım yapması bu yönde olmuştur. Çin hükümeti, zengin doğal kaynaklara sahip ülkeler aracılığıyla ihtiyaçlarını karşılamaya kararlı olmasına rağmen, bu ülkenin başkanına göre böyle bir politika hegemonya yoluyla yapılmamıştır.
Aynı zamanda Amerika, Çin'in uluslararası arenadaki ana rakibi olarak, tek taraflılık politikası çerçevesinde tahakküm araçlarıyla dünyanın farklı ülkelerine baskı uygulayarak bir şekilde kalkınma planlarını ilerletmeye çalışmaktadır. Son birkaç on yılda Irak ve Afganistan da dahil olmak üzere birçok ülkeye savaş açması, Amerika'nın uluslararası arenadaki sulta ve tahakküm kurma politikasının bir örneğidir. Beyaz Saray'ın kâr amaçlı yaklaşımları bu bağlamda değerlendirilebilir. Özellikle ABD bu ülkelerde tahakküm kurmak niyetindeyken, ABD'nin hegemonik politikaları kamuoyunun sert tepkilerine de yol açmıştır. Bu bağlamda uluslararası toplum da Beyaz Saray'ın dış politikadaki tek taraflı yaklaşımını kabul edemez bir duruma gelmiştir.