İslamofobi, Avrupa'nın Yahudi karşıtlığıyla mücadeleye yönelik ırkçı stratejisi
(last modified Tue, 16 Apr 2024 06:53:37 GMT )
Nisan 16, 2024 09:53 Europe/Istanbul
  • İslamofobi, Avrupa'nın Yahudi karşıtlığıyla mücadeleye yönelik ırkçı stratejisi

Antisemitizm ve İslamofobi bir madalyonun iki yüzüdür ve Avrupa liderlerinin sahte bir antisemitizm mücadelesinde İsrail'in 30.000'den fazla Filistinliyi öldürmesine hak vermesi, ırkçılığa karşı mücadelede son sapmadan başka bir şey değildir!

Antisemitizm ve İslamofobi bir madalyonun iki yüzüdür ve Avrupa liderlerinin sahte bir antisemitizm mücadelesinde İsrail'in 30.000'den fazla Filistinliyi öldürmesine hak vermesi, ırkçılığa karşı mücadelede son sapmadan başka bir şey değildir!

Avrupalı beyazların ırksal algısında antisemitizm ve İslamofobi her zaman ikiz kardeşler olarak görülmüştür. Tarihsel olarak, Avrupa'da beyaz ve Hıristiyan bir kıtaya sahip olmak, Müslümanları ve Yahudileri Avrupa'dan kovmayı gerektirmiştir.

Bu durum, İsrail'in kurulmasıyla son derece şiddetli ve tuhaf bir hal aldı. İsrail'in kuruluşu, bir Yahudi projesinden çok, Avrupa beyaz milliyetçiliği temelinde doğan bir Siyonist projeydi. İsrail'in doğumuyla Yahudiler beyaz ırk olarak kabul edildi ve günümüz İsraili, 1948'den sonra birçok Avrupalı siyasi yetkili tarafından yeni icat edilmiş bir Yahudi-Hıristiyan "geleneğin" bir parçası olarak kabul edildi.

1948'den sonra Yahudilerin İsrail'e zorunlu göçü seli

Siyonizme Karşı Olmak Yahudi karşıtlığı mıdır?

2019 yılında, Almanya'daki birçok partinin oy birliğiyle kabul edilen bir yasa tasarısı, İsrail'in suçları nedeniyle Boykot, Yatırım Kesme ve Yaptırımlar (BDS) hareketini antisemitik bir eylem olarak kınadı.

Ancak bundan önce önemli bir gelişme daha yaşanmıştı: Uluslararası Holokost Anma Birliği'nin (IHRA) antisemitizm tanımının onaylanması ve kabul edilmesi.

Bu adım o kadar gülünçtü ki 100 uluslararası sivil toplum kuruluşu BM'ye bu tanımı reddetmesi için bir mektup gönderdi. Bu kuruluşlara göre, bu tanımdan İsrail'i meşru eleştirilerden "korumak" için "suiistimal" ediliyordu.

IHRA tanımına göre, İsrail'e yönelik her türlü eleştiri antisemitik bir eylem olarak kabul edilir ve bunun sonucu Amerika ve Avrupa'da barışçıl protestoları, aktivizmi ve İsrail ve Siyonizm hakkındaki eleştirel konuşmaları bastırmaktan başka bir şey değildir.

Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Konseyi'nin yanı sıra, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Letonya, Litvanya, Hollanda, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, İspanya ve İsveç gibi birçok AB üye ülkesi bu tanımı ulusal düzeyde kabul etti.

IHRA tanımı yasal olarak bağlayıcı olmasa da, yakın gelecekte ifade özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlamak için bir girişimdir.

7 Ekim Olayından Sonra "Antisemitizmle Mücadele"

7 Ekim olaylarından sonra, Avrupa Komisyonu'nun uyarılarına rağmen medya haberleri bu kıtada antisemitik ve aynı zamanda İslamofobik olaylarda artış olduğunu gösterdi.

Bununla birlikte, birçok Avrupa hükümeti Hamas'ın Siyonistlere yönelik saldırılarını kınadı ve aynı zamanda İsrail'in Gazze'de sivilleri öldürmesini onayladı.

Avrupa devletleri, milli anıtlarını ve kamu binalarını İsrail bayrağıyla süslerken, Avrupa şehirlerinin sokaklarında Filistin bayrağı dalgalanıyor. Fakat Filistin yanlısı göstericilerin sesi, oy verdikleri ve iktidara taşıdıkları liderlere ulaşmak yerine yasaklama, bastırma ve hakaretle karşılaşıyor.

Avrupa Birliği genel merkezi binası Brüksel, Belçika

 

İsrail karşıtı tutumların bastırılması

Avrupa'daki siyasi figürler, Filistinlilerin saldırılarında 1400 kişinin öldüğünü ve birçoğunun esir alındığını yas tutarken, aynı zamanda Gazze ve Batı Şeria'da 30.000'den fazla insanın katledilmesini görmezden geliyorlar. Daha da kötüsü, halkın Filistinlilere karşı duyduğu sempatiyi suç haline getiriyorlar!

Filistinli yazarlar, tanınmış Frankfurt Kitap Fuarı'na davet edilmiyor. Futbolcu Enes Kanter, Filistin'i destekleyen sosyal medya paylaşımları nedeniyle kulübünden ihraç ediliyor.

Avrupalı İslam karşıtı siyasetçiler, daha önce Filistin yanlısı gösterileri ve Filistinli sivil toplum kuruluşlarını (STK) yasaklamaya çalışan Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin gibi, "kamu düzenini bozma" bahanesiyle Filistin'e destek gösterilerini yasaklamak ve bu gösterilere katılan yabancı uyruklu kişileri sınır dışı etmekle tehdit etmek için de harekete geçti.

Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin

Fransa'da polis, başlangıçta protestoları gözyaşı gazı ve su toplarıyla vahşice bastırdı, ancak binlerce kişi tekrar sokaklara döküldü ve bu sefer binlerce kişi yasaklanmış gösterilere katıldı.

Benzer bir durum Almanya'da da yaşandı. Filistin'e desteğini göstermek için sokaklara dökülen protestocular, barışçıl bu toplantılara katılmak ve sadece Filistin bayrağını dalgalandırmak için taciz edildi.

Fransa'da Filistin'e destek protestoları

Birleşik Krallık'ın eski İçişleri Bakanı Süella Braverman da "Nehirden Denize Özgür Filistin" sloganını potansiyel bir suç olarak ilan etti. Alman İçişleri Bakanlığı ise bu sloganın Hamas'a ait olduğunu belirterek Bavyera Eyaleti Savcılığı'nın bu sloganı dile getirmenin "Heil Hitler" demek kadar suç olduğunu açıkladı.

Sonuç olarak, Avrupa'daki siyasi seçkinler uluslararası topluma korkunç sinyaller gönderiyorlar: Filistinlilerin can değeri İsraillilerin can değerinden daha az. Görünüşe göre Avrupalı liderlerin Holokost'tan aldığı ana ders, "Asla Bir Daha Olmayacak" sloganının sadece Yahudiler için geçerli olduğu ve dünya üzerindeki diğer hiçbir insan için geçerli olmadığıdır!