Mayıs 10, 2024 19:04 Europe/Istanbul
  • Avrupa ölebilir / Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi'nin konuşmasından bir alıntı

Biz Avrupalılar komşularımızda bir arkadaş çevresi oluşturmak istiyorduk. Bunun yerine, bugün sahip olduğumuz şey bir ateş çemberidir.

Avrupa Birliği Dış Politika ve Güvenlik İşleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell (3 Mayıs) İngiltere Oxford Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada, Ukrayna savaşı, Filistin meselesi, uluslararası sistem, Çin'in gücünün artması, Avrupa'nın Amerika'ya olan güvenlik bağımlılığından daha fazla bağımsızlaşmasının gerekliliği gibi dünyanın en önemli meselelerine ilişkin görüşlerini açıkladı.

Avrupa Dış Eylem Servisi'nin web sitesinde yayınlanan bu konuşmanın bir bölümününde şu ifadeler yer alıyor:

"Soğuk Savaş sonrası alıştığımız uluslararası sistem artık yoktur. Amerika hegemonik konumunu kaybetmiştir. Ve 1945 sonrası çok taraflı dünya düzeni de yerini kaybediyor. Çin süper güç haline geliyor. Çin'in son 40 yılda yaptığı, insanlık tarihinde benzersizdir. Son 30 yılda Çin'in dünya GSYİH'sindeki payı (satın alma gücü paritesine göre) %6'dan neredeyse %20'ye yükselirken, biz Avrupalılar %21'den %14'e ve Amerika’nın payı da %20'den %15'e çıktı.  Bu, ekonomik manzarada dramatik bir değişikliktir. Çin, sadece ucuz mal üretme konusunda değil, aynı zamanda askeri bir güç olarak, teknolojik gelişmede ve geleceğimizi şekillendirecek teknolojilerin inşasında ön saflarda yer alarak bize ve ABD'ye rakip oluyor. Çin, Rusya ile "sınırsız dostluk" kurmaya başladı. Aynı zamanda orta güçler de ortaya çıkıyor. Önemli oyuncular haline geliyorlar.

İster BRICS üyesi olsunlar ister BRICS üyesi olmayanlar, dünyada daha büyük bir yer ve daha güçlü bir ses elde etme arzusunun yanı sıra kendi kalkınmalarına daha fazla fayda sağlama arzusu dışında çok az ortak noktaları var. Bu amaca ulaşmak için bağımsızlıklarını maksimuma çıkarırlar, taraf tutmak istemezler, duruma göre, soruya göre bir tarafı veya diğerini desteklerler. Biz Avrupalılar komşularımız arasında bir arkadaş çevresi oluşturmak istiyorduk. Bunun yerine, bugün sahip olduğumuz şey bir ateş çemberidir. Kıyıdan Orta Doğu'ya, Kafkasya'ya, oradan da Ukrayna'nın savaş alanlarına uzanan bir ateş çemberi. Hatta Kızıldeniz gibi bazı önemli boğazlarda AB deniz misyonlarında yer alıyoruz. İnsanların toprak için savaştığı iki savaş da vardır. Bu coğrafyanın geri döndüğünü gösteriyor.

Bize küreselleşmenin coğrafyayı önemsiz hale getirdiği söylendi, ama hayır. Bölgemizdeki çatışmaların çoğu toprakla ilgili. Filistin davasında iki kişiye vaat edilen bir toprak, Ukrayna davasında ise iki dünyanın kesiştiği noktada bir toprak. "Burası benim toprağım", "Hayır, burası benim toprağım". Ve dünya için verilen bu mücadele çok kan dökecek. Aynı zamanda küresel trendlerin de hızlandığına tanık oluyoruz. İklim değişikliği artık gelecekte bir sorun değil. İklim çöküşü şu anda burada, yarın için değil, bugün için. Özellikle herkesin yapay zekadan bahsettiği teknolojik gelişmeler, tam olarak anlayamadığımız değişimler yaratıyor.

Nüfus da hızla değişiyor ve nüfus dengesinden bahsederken özellikle 2050 yılında dünya nüfusunun %25'inin yaşayacağı Afrika'daki göçten bahsediyorum. 2050 yılında her dört kişiden biri Afrika'da yaşayacak; eşitsizliklerin arttığını, demokrasinin küçüldüğünü ve özgürlüklerin tehlikeye girdiğini görüyoruz.

Bu perspektifte Avrupa Birliği'nin ve İngiltere’nin rolünün tanımlanması gerekmektedir. Rolümüzün ne olacağını bilmiyorum. Avrupa'nın ölebileceğine dair uyarılar duyuyoruz. Peki ne yapmalıyız?"