Mayıs 26, 2024 08:21 Europe/Istanbul
  • Avrupa Öğrencilerinin Mesajı: Avrupa'da ABD ve İsrail ُSultasına Hayır!

Avrupa üniversitelerinde Gazze Savaşı ve Filistin'i işgal eden rejime karşı eleştirel öğrencilerin bastırılması, Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce benzeri görülmemiş bir duruma yol açtı. Bu durum, Avrupa'nın gelecekteki yönetim şekli üzerinde kalıcı bir etkiye sahip olabilir.

Avrupa Birliği üst düzey yetkilileri, Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce kalan kısa sürede, gençleri sandık başına gitmeye teşvik etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Buna karşın, batılı devletlerin polis teşkilatlarının vahşi şiddeti ve öğrencilerin tutuklanması ve darp edilmesine yönelik tam desteği, Fransız, Alman, Hollandalı ve diğer Avrupa vatandaşlarının zihninde önemli sorulara yol açıyor.

Gerçek şu ki; Avrupa'daki Siyonizm lobileri, ağırlıklı olarak "Siyonist-Sosyal Demokrat" ve "Siyonist-Muhafazakar" olmak üzere iki lobiye ayrılıyor. Bu lobiler, hedef ülkelerdeki güvenlik ve siyasi kurumlara Avrupa öğrencilerinin bastırılması emrini veriyor ve bizzat bu sürecin gözetimini yapıyor.

Batılı yargı ve istihbarat teşkilatları tarafından Siyonizm karşıtlığının Yahudi karşıtlığıyla eşdeğer tutulması da bu bağlamda gerçekleşti. Daha da önemlisi, Avrupa'daki açık ve gizli güç odakları, genel olarak anti-Siyonist partilerin ortaya çıkmasına izin vermiyor ve ülkelerindeki siyasi ve sosyal alandaki her türlü faaliyeti, bu kırmızı çizgileri aşmama taahhüdü de dahil olmak üzere, yazılı olmayan ancak somut bazı talimatlara ve taahhütlere tabi kılıyor.

Herkes, aşırı milliyetçi akımların Batı'da ilk ortaya çıktığı zamanlarda, bu grupların liderlerinin geçmişlerine bakıldığında, Siyonizme karşı çıkacaklarını ve İsrail ile siyasi ve uluslararası alanda yüzleşmeyi kendi manifestosunun bir parçası olarak göreceklerini düşünmüştü.

Ancak, son Gazze Savaşı sırasında Fransa Ulusal Cephesi lideri Marine Le Pen ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi , geleneksel akımlara bağlı siyasetçiler (Macron ve Scholz gibi) gibi soykırımın savunucuları haline geldi.

Macaristan hükümeti, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Filistin'in bağımsız bir devlet olarak tanınmasına ilişkin son oylamada Amerika ile birlikte bu tasarıya hayır oyu verdi.

Filistin'i doğrudan desteklemek için ülkelerinde sahaya inmeyen Avrupa öğrencileri bile artık hemfikir: Siyonizm sadece kırmızı bir çizgi olarak değil, Batı'daki yönetim modelinin bir parçası olarak kabul ediliyor.

Avrupa liderleri, Siyonistlerin varlığını ve eylemlerini kendi genel güvenlik politikalarına entegre ettiler ve bu nedenle, vatandaşlarını sadece Gazze'deki Siyonist işgal rejiminin vahşetine karşı çıktıkları gerekçesiyle bile bastırıyorlar.

Yeni nesil Avrupalıların en önemli endişelerinden biri de bu yönetim modeli değişikliğidir. Partilerin gelenekselden "yeni muhalefete" geçmesi bile gençlerin İsrail ve Amerika'dan tam bağımsızlık ihtiyacını karşılamıyor.

Sadece Amerika'da değil, Avrupa'da da öğrenci ayaklanmalarının sonucu, yeni yönetim modellerine odaklanmak olacaktır. Bu modellerin taslağı ve uygulanması, "yapısal geçiş" ve "yönetim değişikliği" üzerine kurulacak, "oyuncu değişikliği" üzerine değil!

Avrupa'daki mevcut yönetim modelinin savunucuları arasında stratejistleri ve uzmanları endişelendiren şey, öğrenci hareketlerinin sınırsız olma özelliği ve geleceğe yayılmasıdır.