2024 ABD Başkanlık Seçimlerinde Trump'ın Zaferinin Nedenleri
ABD'de 5 Kasım 2024 tarihinde yapılan başkanlık seçimlerinin nefes kesen mücadelesi nihayet sona erdi ve nihai sonuçlar açıklandı. ABD başkanlık seçimlerinde elektoral oyların nihai sayımı sonucunda, Cumhuriyetçi aday Donald Trump, 277 seçiciler kurul oyu alarak resmi olarak 2024 ABD başkanlık seçimlerinin galibi oldu. Demokratların adayı Kamala Harris ise 224 seçiciler kurul oyunu kazandı.
ABD Başkanlık Seçimlerinin Nihai Sonucu bu seçimlerde Harris'in Trump karşısında bu kadar açık bir farkla kaybetmesi beklenmedik bir durum olarak değerlendirilmektedir. Son aylarda medya ve kamuoyu araştırma merkezleri tarafından yapılan çeşitli anketlerde, Harris sürekli olarak Trump'ın önünde görünüyordu. Bu durum, “savaş alanı” olarak adlandırılan 7 kritik eyalet için de geçerliydi. Ancak başkanlık seçimlerinden sadece birkaç gün önce, bu kritik eyaletlerde durum değişti ve Trump birçok eyalette Harris'in önüne geçti veya oyları birbirine çok yaklaştı.
Şu anda uzmanların zihnini meşgul eden en önemli soru, Trump’ın 2024 seçimlerini kazanmasının sebepleridir. Bu faktörleri tek bir ana nedende toplamak mümkündür; o da Amerikalıların mevcut durumdan geniş çapta hoşnutsuz olması ve daha önce Beyaz Saray'da görev yapmış yeni bir başkanla değişim umudu taşıması. Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, X platformunda seçim sonuçlarıyla ilgili olarak şunları yazdı: “Bu sonuçlar bir bilmece olmamalı; halkın %70’i ABD'nin yanlış yolda olduğunu düşünüyorsa ve Demokrat aday, ülkeyi yanlış yola sokan başkan yardımcısıysa, muhtemelen kaybedeceksiniz. Basit bir dille söylemek gerekirse, son dört yıl Amerikalılara çok zorluk getirdi. Yüksek fiyatlar ve durgun maaşlar nedeniyle insanlar geçimlerini sağlamakta zorlanıyor. Dünya tam anlamıyla yanıyor. Bu şartlar altında Demokratlar için bir zafer beklentisi gerçekçi olmazdı.”
2020 başkanlık seçimlerinde, Amerikalılar Trump’ın performansından ve sıra dışı davranışlarından hoşnut olmadığı için Demokratların adayı Joe Biden'a oy vermişlerdi. Ancak 4 zor yılın ardından, özellikle son 30 yılın en yüksek enflasyonu, artan yakıt fiyatları, yasadışı göçmen sorununun kötüleşmesi ve Biden yönetiminin Ukrayna ve Gazze savaşlarına yönelik politikalarına olan hoşnutsuzluk nedeniyle, Amerikalıların %50'sinden fazlası Trump'ın ekonomik iyileşme vaatlerine ve yasadışı göçmenlerle mücadelede sert önlemlerine güvenerek ona oy verdi. Seçim öncesi anketlerde, halkın ekonomik alanda ve yasadışı göçle mücadelede Trump'a, demokrasi koruma ve evrensel sağlık sigortası konusunda ise Harris'e güvendiği görülüyordu.
Ayrıca, Joe Biden'ın dış politika sicili –ki bu Kamala Harris’in de sorumluluğuna dahil ediliyor– kabul edilemez olarak değerlendiriliyor. Biden yönetimi, ABD'nin başlıca düşmanlarından biri olan Rusya ile savaş halinde olan Ukrayna'ya son birkaç yılda 10 milyarlarca dolar askeri yardım sağladı ve bu, Trump başta olmak üzere Cumhuriyetçilerin geniş tepkisiyle karşılandı. Ayrıca, Gazze Savaşı’nın başlangıcından itibaren, Biden yönetimi bu savaşı durdurmak yerine İsrail’e yaklaşık 19 milyar dolar askeri yardım sağlayarak, bu savaşın ve Filistinlilere karşı soykırımın devamında dolaylı olarak sorumlu oldu. Bu durum, Amerika’da gençler ve özellikle öğrenciler arasında geniş çaplı tepkilere yol açtı ve Filistin yanlısı öğrenci hareketleri Biden yönetiminin bu politikasına tepki olarak şekillendi. Kamala Harris de Biden’ın yardımcısı olarak Gazze savaşını durdurma ve ateşkes sağlama konusunda ciddi ve etkili bir çaba göstermek yerine bu konuda yalnızca yüzeysel ve etkisiz açıklamalar yaparak İsrail'e verdiği tam desteği defalarca dile getirdi.
Bu iç ve dış etkenlerin toplamı, ABD toplumunun büyük bir kesimini Demokratlardan ve adayları Kamala Harris'ten hayal kırıklığına uğratarak, ülke içinde ve dışında daha iyi koşullara duyulan umutla Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump’a yöneltti./