Biyolojik silahların geliştirilmesine hangi ülke öncüdür?
Amerika Birleşik Devletleri, 1972 yılında kabul edilen ve 1975 yılından bu yana yürürlükte olan "Biyolojik Silahlar Sözleşmesi"ne üye olmasına rağmen, bu insanlığa aykırı olan silahların farklı türlerinin geliştirilmesinde öncü ülkelerden biridir.
Ağustos 2019 itibarıyla 183 ülke bu anlaşmaya katılmıştır. Washington bu konuda suçlanmamak için öne atılma politikasıyla bu sözleşmenin savunucusu tutumunu benimsemiştir. ABD’nın dönem Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, 5 Aralık 2011'de İsviçre'deki Biyolojik Silahlar Sözleşmesi İnceleme Konferansı'nda şunları söyledi: "ABD, biyolojik silahların kontrolüne yönelik uluslararası çabalarda daha fazla hassasiyet gösterilmesini umuyor.” Fakat ABD'nin biyolojik silahların yayılması konusundaki kaygısı, kamuoyunu yanıltmak ve faaliyetlerine kılıf oluşturmaktan başka bir şey değildir.
ABD hükümeti, bu ülke içinde onlarca büyük biyolojik laboratuvara sahip olmanın yanı sıra, son yıllarda yurt dışında da biyolojik silah laboratuvarlarının geliştirilmesine özel önem veriyor. Biyolojik unsurların kullanımının önemi ve Washington'un bu alandaki kapsamlı programı nedeniyle, bazı tahminlere göre bu laboratuvarların sayısının dünya çapında 200'den fazla biyolojik laboratuvar olduğu belirtilmektedir.
Aslında Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nde halihazırda birçok vakanın meydana geldiği biyolojik felaketlerin meydana gelmesini önlemek için, bu laboratuvarları Amerika Birleşik Devletleri dışına taşıdı. ABD ordusunun virüsü üretme kabiliyetine sahip ana biyolojik laboratuvarları, en yüksek güvenliğe sahip " 4. seviye laboratuvarlardır".
Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolai Patruşev'e göre Pentagon dünya çapında biyolojik laboratuvarlar inşa ediyor. Bu laboratuvarlar biyolojik silah yapmak için kuruldu ve bu çok endişe verici bir olay.
Genel olarak, son 10 yıllarda Amerika, Avrupa'dan Afrika'ya ve Güneydoğu Asya'ya kadar dünyanın farklı bölgelerinde geniş bir biyolojik laboratuvar ağı oluşturmuştur. Amerika, Sovyet sonrası alanda Ukrayna, Gürcistan, Özbekistan, Azerbaycan Cum. ve Kazakistan'da laboratuvarlar kurdu. İran Sivil Savunma Örgütü başkanı Golamreza Celali, Mart 2020'de yaptığı açıklamada, ABD merkezli biyolojik işbirliği programının bir parçası olarak İran, Rusya ve Çin çevresinde ABD’nın uluslararası kurumların denetimi dışında gizli faaliyetler yürüten yaklaşık 25 adet 4. seviye laboratuvarının bulunduğunu belirtti. Bu laboratuvarlar virüslerin genlerini değiştirerek onları biyolojik silahlara dönüştürebiliyor. Raporlara göre Çin sınırları çevresinde Kazakistan, Kırgızistan, Laos, Vietnam, Tayvan, Güney Kore, Filipinler, Tayland ve Malezya, hatta Afganistan ve Pakistan'da 25 Amerikan biyolojik laboratuvarı faaliyet gösteriyor.
Afrika'da ise Amerikan biyolojik deneyleri daha ciddi bir şekilde devam ediyor ancak Batı medyasının hakimiyeti nedeniyle Amerika'nın Afrika'daki yıkıcı biyolojik eylemlerine ilişkin haberlerin birçoğu ya yayınlanmıyor ya da doğal hastalıkmış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Başka bir ifade ile Afrika halkı, laboratuvar hayvanları olarak her zaman Batılı biyolojik laboratuvarların, özellikle de Amerika'nın odak noktası olmuştur.
Rusya Radyasyon, Kimyasal ve Biyolojik Koruma Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Alexey Retishchev bu bağlamda şunları söylüyor: Bu ülkenin Savunma Bakanlığı'nın elinde, Pentagon'un Afrika'daki araştırma kurumlarının gelişmesiyle birlikte Amerika'nın biyolojik savaş varlığının arttığını gösteren belgeler var. Savunma Tehditlerini Azaltma Ajansı (DTRA), Ulusal Güvenlik Ajansı ve ABD Dışişleri Bakanlığı, ülkenin Afrika'daki biyolojik laboratuvarlarının faaliyetlerini destekliyor.
Amerika'nın biyolojik silahlar alanındaki faaliyetlerinin çoğunlukla Rusya'ya yönelik olduğu dikkate alındığında Moskova, bu eylemleri kınarken, Amerika'nın biyolojik eylemlerine karşı koymak amacıyla Birleşmiş Milletler ve bu örgütün Güvenlik Konseyi'nde kararlar almaya çalışmıştır./