Çin Yenilenebilir Enerjide Süper Güç: ABD'nin Küresel Rekabetteki Yeni Meydan Okuması
Parstoday - Çin, yenilenebilir enerjilere yaptığı yatırımları artırarak, yeşil teknoloji üretiminden ihracatına kadar bu alanda küresel bir güç haline geldi. Bu eğilim, Washington'ın sanayi stratejisini yeniden gözden geçirmemesi halinde Amerika Birleşik Devletleri'nin gelişmekte olan ülkelerdeki uzun vadeli nüfuzunu tehdit edebilir.
Parstoday'in IRNA'dan aktardığına göre, Çin şu anda küresel yenilenebilir enerji pazarının ana oyuncusu konumunda. Bu ülke sadece güneş ve rüzgar enerjisi santrallerinin kurulumunda lider olmakla kalmayıp, ilgili teknolojilere, tedarik zincirlerine ve nihai ürünlerin ihracatına da hakim durumda.
Pekin, "Bir Kuşak Bir Yol" girişimi aracılığıyla, özellikle küresel güneydeki çeşitli ülkelerde yeşil enerji projelerini finanse ediyor; bu, Amerika Birleşik Devletleri'nin şimdiye kadar ciddi bir rekabet göstermediği bir alan.
2021 yılına kadar Çin'in dış enerji projelerinin büyük bir kısmı fosil yakıtlara dayanıyordu. Ancak ülke Başkanı Xi Jinping'in, kömür projelerinin finansmanını durduracağını açıklamasının ardından Çin, yenilenebilir enerjilere yaptığı yatırımları artırdı; öyle ki 2022 ve 2023 yıllarında Çin'in dış enerji projelerinin yüzde 68'i temiz enerjilere ayrıldı.
Afrika, Çin'in bu alandaki nüfuzuna bir örnektir. Dünya güneş enerjisi kaynaklarının %60'ına sahip olmasına rağmen, kıta enerji altyapısına ihtiyaç duymaktadır. Batı'dan ciddi bir alternatifin yokluğunda, Çinli şirketler gerekli altyapıyı sağlamakta ve nüfuzlarını genişletmektedir.
Aynı zamanda, Çin lityum piller, elektrikli araçlar, akıllı şebekeler ve dijital altyapılar gibi tamamlayıcı teknolojilerde de üstündür. Bu ülke, gelişmekte olan ortak ülkelerle işbirliği yaparak yapay zekayı da bu alana dahil etmiştir.
Bu İngilizce medya, bu küresel hakimiyetin Çin'in iç sanayi avantajlarına dayandığını yazdı; üretim otomasyonuyla rekabet avantajını koruyan ve üretimin diğer ülkelere kaymasını engelleyen bir ülke. Bu konum, Pekin'in önümüzdeki on yıllarda dünyanın ana enerji tedarikçisi olmasını ve özellikle küresel güneyde geniş bir jeopolitik nüfuz kazanmasını sağlamaktadır.
Buna karşılık, ABD, dış yardımları azaltarak ve teknolojik gelişmeleri görmezden gelerek oyun alanını kaybetmektedir. Çin'in nadir element madenleri üzerindeki hakimiyeti ve sivil nükleer enerji ile robotikteki ilerlemesi de bu açığı derinleştirmiştir.
Bu durum, Washington için ciddi bir uyarı olmalıdır: Eğer ABD, gelecekteki gelişmeleri ve gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını doğru bir şekilde anlayamazsa, küresel hakimiyetini kademeli olarak kaybedecektir./