Diplomasi Yerine Yalan: ABD’nin Batı Asya’daki Değişmeyen Stratejisi
https://parstoday.ir/tr/news/world-i283574-diplomasi_yerine_yalan_abd’nin_batı_asya’daki_değişmeyen_stratejisi
Parstoday – Amerikan Foreign Affairs dergisi, ABD’nin Batı Asya (Ortadoğu) politikalarını mercek altına alan bir rapor yayınladı.
(last modified 2025-09-30T04:09:56+00:00 )
Eylül 30, 2025 07:09 Europe/Istanbul
  • Diplomasi Yerine Yalan: ABD’nin Batı Asya’daki Değişmeyen Stratejisi

Parstoday – Amerikan Foreign Affairs dergisi, ABD’nin Batı Asya (Ortadoğu) politikalarını mercek altına alan bir rapor yayınladı.

Washington’un bölge gerçeklerini anlamaktaki yetersizliği, yalanı diplomasi yerine koyan bir stratejiyi kalıcı hale getirmiştir. Pars Today’in Fars Haber Ajansı’na dayandırdığı haberine göre, siyaset analistleri, ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarının onlarca yıldır yalanlar, hayaller ve kendini kandırma üzerine inşa edildiğini belirtiyor. Bu durum sadece ABD’nin bölgedeki nüfuzunun çökmesine değil, aynı zamanda geniş çaplı insani felaketlere ve istikrarsızlıklara da yol açmıştır. Özellikle Biden döneminde, ABD bir yandan “Gazze’de ateşkes çabaları” ve “iki devletli çözüme bağlılık” söylemlerini dile getirirken, diğer yandan İsrail’e silah sevkiyatı yaparak askeri destek sağlamıştır.

Gazze'deki İsrail Suçlarında ABD’nin Tam Desteği

Beyaz Saray, "her iki tarafın canı"na önem verdiğini iddia ederken, sahadaki gerçekler Washington’un, İsrail’in Gazze’ye yönelik yıkıcı saldırılarına koşulsuz destek vererek bu suçların tam ortağı haline geldiğini göstermektedir. ABD’nin tekrar tekrar verdiği ateşkes sözleri, sonu gelmeyen müzakereler ve barış yanlısı söylemleri, on binlerce Filistinlinin hayatını kaybettiği ve Gazze’nin adeta insani ve ahlaki bir enkaza dönüştüğü bir ortamda dile getirilmektedir.

ABD, İşgalcinin Ortağı ve Filistin Halkının Düşmanıdır

Tel Aviv’e verilen körü körüne destek konusunda yapılan uyarılara rağmen, ardı ardına gelen ABD yönetimleri bu politikalarını değiştirmemiştir. Hatta, “demokrasi” ve “insan hakları” savunusu gibi yalancı bahanelerle İsrail’in işgal, yerleşim ve abluka politikalarının önünü açmıştır. Clinton’dan Biden’a kadar tüm başkanlar kendilerini arabulucu olarak tanıttılar, ama gerçekte işgalcinin ortağı ve Filistin halkının düşmanı haline geldiler.

ABD’nin Bölge Gerçeklerini Anlama Konusundaki Yetersizliği

Bu yalanlar sadece Filistin meselesiyle sınırlı kalmadı. Irak, Afganistan, Suriye ve Libya gibi ülkelerde de yanlış analizler, eksik istihbarat ve stratejik kibirle hareket eden ABD politikacıları, milyonlarca insanın ölümü ve yerinden edilmesiyle sonuçlanan felaketlere yol açtı. Afganistan’daki yenilgi, Taliban’ın yeniden yükselişi, Irak’ta İran’ın artan nüfuzu, Suriye’de terör gruplarının güçlenmesi gibi gelişmeler, ABD’nin bölgedeki zayıflığını ve gerçekleri kavrayamamasını ortaya koymaktadır.

ABD, Gücünün Azalmasını Saklamaya Çalışıyor

Uzmanlar, ABD’nin Ortadoğu’daki politikasını "tekrarlanan başarısızlık döngüsü" olarak tanımlıyor: Önce hatalı bir hesaplama, ardından ısrarla yanlış yolda ilerleme, son olarak ise gerçeği yalanlar ve propaganda ile gizleme çabası. Washington’un "aktif diplomasi" olarak tanıttığı şey, aslında nüfuz kaybını örtbas etme çabasından başka bir şey değil.

İki Devletli Çözüm: Büyük Bir Yalan

ABD'nin yıllardır tekrar ettiği "iki devletli çözüm" söylemi, en büyük yalanlardan biri olarak öne çıkıyor. Çünkü Washington, İsrail’in Filistin devleti kurma niyetinde olmadığını çok iyi bilmektedir. Aksine, İsrail yerleşim inşaatları, ev yıkımları ve etnik temizlik politikalarıyla bu çözümü fiilen imkansız hale getirmiştir. Bu durum, bir hesap hatasından ziyade ABD dış politikasına yerleşmiş kurumsal bir yalana dönüşmüştür.

ABD’nin Özgüven Çöküşü ve Stratejik Kargaşası

Gerçek şu ki, Washington yıllardır güç yanılsamasıyla zayıflık gerçeği arasında sıkışıp kalmıştır. Ne iradesini dayatma gücüne sahiptir ne de başarısızlığı kabul etmeye hazırdır. Bu yüzden Amerikalı siyasetçiler hikâyeler uydurmaya yönelmiştir: "yakın zamanda barış", "müzakerelerde ilerleme" gibi hayali söylemler, aslında özgüven çöküşünün ve stratejik kafa karışıklığının bir göstergesidir.

Geçmişte ABD istihbaratı defalarca büyük hatalar yaptı:

Yaser Arafat’ın Camp David planını kabul edeceğini sanması,

Hamas’ın 2006’daki seçimleri kazanmasını öngörememesi,

Kabil’in hızla düşmesi,

7 Ekim'de Hamas’ın sürpriz saldırısı,

Suriye rejiminin aniden çökeceği beklentisi...

Ama bu hatalardan daha vahimi, aynı hataları ısrarla tekrar etmek ve hiçbir sorumluluk almamaktır.

ABD Hatalarından Ders Almak Yerine Onları Tekrar Ediyor

Uzmanlar, Washington’un hatalarından ders çıkarmak yerine, bu hataları sistematik hale getirdiğini söylüyor. İran’a yönelik "maksimum baskı", diktatörlere "istikrar" adına destek verilmesi, Afganistan’da başarısız "ulus inşası" projeleri ve Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi, hepsi direniş mantığını ve yerel gerçekleri kavrayamayan bir yapıdaki Amerikan politikasına işaret ediyor.

ABD’nin Nüfuzu Azaldıkça, Sesini Yükseltiyor

Bölgedeki etkisi her geçen gün azalırken, Washington medya propagandası ve gürültüyle bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Uzmanlar şöyle diyor:"Amerika’nın etkisi ne kadar azalıyorsa, sesi o kadar yükseliyor; çünkü gerçek güç sessizdir."

ABD'nin Meşruiyeti Bölgeden Silindi

Bölge gözlemcilerine göre, ABD’nin tek taraflı hegemonyası artık sona ermiştir. Filistin’den Yemen’e, Lübnan, Irak ve Suriye’ye kadar bölgesel direniş güçleri, Washington’un iradesine karşı durmanın ve kazanmanın mümkün olduğunu göstermiştir.

Bugün ABD’yi krize sürükleyen sadece askeri ya da siyasi yenilgiler değil, aynı zamanda ahlaki meşruiyetinin çöküşüdür. Uzmanlar, ABD’nin yeniden gerçekliğe dönebilmesinin tek yolunun şunlar olduğunu vurguluyor:

İsrail'e verdiği kör desteği sonlandırmak,

Bölge halklarının iradesine saygı göstermek,

Hayali senaryolar yerine saha gerçekliğini ve direniş mantığını kabul etmek.

Aksi takdirde, Washington yalan, kendini kandırma ve güç kaybı döngüsünde hapsolmaya devam edecektir.