Stimson Enstitüsü: Venezuela’ya Saldırı, ABD İçin Yeni Bir Bataklığa Dönüşebilir
Parstoday – ABD, uyuşturucu ile mücadeleyi bahane ederek Venezuela topraklarına askeri müdahale olasılığını gündeme getirirken, analistler Washington’un gerçek amacının Maduro hükümetini devirmek olduğunu belirtiyorlar. Bu ise bölgeyi sonu gelmez, yüksek maliyetli bir krize sürükleyebilir.
Son haftalarda ABD ile Venezuela arasındaki gerilim yeniden zirveye ulaştı. Pars Today’in haberine göre, ABD ordusunun Karayipler’de bazı sivil teknelere ateş açmasının ardından, Washington şimdi Venezuela topraklarında askeri operasyonları genişletme ihtimalinden söz ediyor. Bu da bölgede yeni bir krizi tetikleyebilir.
Amerikan düşünce kuruluşu Stimson Enstitüsü, “ABD’nin Venezuela’ya Saldırması Halinde Stratejik Maliyetler” başlıklı raporunda şu uyarılarda bulundu: Trump ve bazı hükümet yetkilileri, Venezuela’da geniş çaplı askeri operasyonlar yapılabileceğini dile getirdiler. Böyle bir adım, Karayipler'deki sivil gemilere yönelik saldırıların sonuçlarına benzer etkiler doğuracaktır: Halk arasında öfke ve nefretin artması, Maduro'nun konumunun güçlenmesi ve ABD için ilave maliyetlerin ortaya çıkması. Bu tür bir saldırı, Latin Amerika ülkeleri arasında Venezuela’ya olan dayanışmayı artıracak, Maduro’ya siyasi meşruiyet kazandıracak ve Amerikan uçakları için operasyonel riskleri büyük ölçüde artıracaktır.
Raporda şu ifadeler de yer aldı: ABD'nin Latin Amerika’da uzun bir askeri müdahale geçmişi vardır ve bu tarih hâlâ bölge halkının hafızasında tazedir. Maduro, defalarca bu geçmişe atıfta bulunmuş; Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro ve Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva gibi isimler de ABD’nin Latin Amerika ülkelerinin egemenliğini ihlal etmeye yönelik eğilimlerini eleştirmişlerdir. Venezuela’ya yapılacak herhangi bir saldırı, bu söylemlere daha fazla meşruiyet kazandıracak ve ABD karşıtı duyguları körükleyecektir. Bu, özellikle Washington’un Latin Amerika’yı Çin ile rekabet açısından hayati bir alan olarak gördüğü dönemde, stratejik bir kayıp olur.
Venezuelalı siyaset analisti Aníbal Sánchez Ismael, NBC kanalına verdiği röportajda şöyle dedi:“Venezuela’ya bir saldırı, diplomatik protestolardan hükümetin iş birlikçi olarak gördüğü kişilere yönelik siyasi baskıların artmasına kadar birçok sonuç doğuracaktır. Aynı zamanda halkın ulusal egemenliği savunma konusunda daha fazla birleşmesini sağlayacaktır.”
Analistler uyarıyor: ABD’nin Maduro’yu devirmek amacıyla Venezuela’ya saldırması, sadece ülkeyi kaosa ve gerilla savaşına sürüklemekle kalmaz, aynı zamanda Washington’u da maliyeti yüksek ve sonu belli olmayan bir bataklığa sokar. Artan görüş birliğine göre, ABD’nin gerçek hedefi uyuşturucu ticaretini engellemek değil, Maduro rejimini devirmektir. Ancak böyle bir operasyonun sonuçları felaket olabilir. Maduro, güçlü bir ordunun kontrolünü elinde tutmakta ve bu ordunun yenilmesi, ABD’nin geniş çaplı bir savaş yürütmesini gerektirir.
Üstelik bu savaş Maduro’yu devirmeyi başarsa bile, geçmiş deneyimler göstermektedir ki, dış müdahaleyle yapılan rejim değişiklikleri nadiren hedef ülkelerde istikrar ve gelişme getirir. Venezuela’da yeni bir lider, hâlâ Maduro’ya sadık olan askeri gruplar, devlet kurumları ve milislerle baş etmek zorunda kalacaktır. Bu ise büyük bir istikrarsızlık yaratacaktır. Ortaya çıkacak kaos, komşu ülkeler olan Kolombiya gibi ülkelere de sıçrayabilir, bu ülkelerin kırılgan barış süreçlerini tehdit edebilir ve bölgesel uyuşturucu ile mücadele çabalarını zayıflatabilir.
Eğer ABD, sivil hedeflere yönelik yasadışı saldırılar gibi mevcut politikasını sürdürürse, bölgedeki tecridini derinleştirebilir ve Latin Amerika ülkelerini daha da Çin’e yakınlaştırabilir.
Artan çatışmalar, bölgesel iş birliği için olumlu bir perspektif bırakmayacaktır. Şu anda bile, ABD’ye yakın olan bazı ülkeler –örneğin Arjantin– Çin ile ticari ilişkiler kurmuş durumda. Washington, bunu bir tür ihanet olarak görmektedir. Ancak uluslararası normların açık şekilde ihlal edilmesi ve bölge liderlerinin iradesine duyarsız kalınması, bu tür ilişkilerin artmasını muhtemel hale getirecektir. Çünkü bölge ülkeleri, ABD’yi artık güvenilir olmayan ve kendi çıkarlarına aykırı bir aktör olarak görecektir