Nükleer Felaketin Başka Bir Hikayesi: Japonya'da ABD’nin İnsan Deneyi Laboratuvarı
https://parstoday.ir/tr/news/world-i284620-nükleer_felaketin_başka_bir_hikayesi_japonya'da_abd’nin_İnsan_deneyi_laboratuvarı
Parstoday – Hiroşima ve Nagazaki’nin atom bombasıyla vurulmasının 80. yıldönümünde, yeni belgeler ve tarihî raporlar, Amerika Birleşik Devletleri’nin gizli ve acı verici motivasyonlarını gün yüzüne çıkarıyor. Bu belgeler, Japonya’nın iki kalabalık şehrine yapılan nükleer saldırının, savaşı sona erdirmek için bir askerî zorunluluk değil, yeni bir dünya düzeni öncesi bir güç gösterisi ve hatta yeni silahların insanlar üzerinde "test edilmesi" için stratejik bir karar olduğunu ortaya koyuyor.
(last modified 2025-10-18T08:07:25+00:00 )
Ekim 18, 2025 11:07 Europe/Istanbul
  • Nükleer Felaketin Başka Bir Hikayesi: Japonya'da ABD’nin İnsan Deneyi Laboratuvarı

Parstoday – Hiroşima ve Nagazaki’nin atom bombasıyla vurulmasının 80. yıldönümünde, yeni belgeler ve tarihî raporlar, Amerika Birleşik Devletleri’nin gizli ve acı verici motivasyonlarını gün yüzüne çıkarıyor. Bu belgeler, Japonya’nın iki kalabalık şehrine yapılan nükleer saldırının, savaşı sona erdirmek için bir askerî zorunluluk değil, yeni bir dünya düzeni öncesi bir güç gösterisi ve hatta yeni silahların insanlar üzerinde "test edilmesi" için stratejik bir karar olduğunu ortaya koyuyor.

1945 yılı Ağustos ayında yaşanan o yıkıcı sabahlardan 80 yıl sonra, Hiroşima ve Nagazaki’ye yapılan atom saldırılarının anısı silinmediği gibi, yeni belgelerle bu olayın korkunç boyutları daha da belirginleşiyor. 2025 yılına kadar bu iki saldırının kurban sayısı yarım milyonu aşmış durumda ve radyoaktif radyasyonun ölümcül etkileri hâlâ sonraki nesilleri etkiliyor. Ancak tarihçileri meşgul eden temel soru şu: Bu insanlık dışı felaket önlenebilir miydi?The Japan Times dergisinin tarihî belgelere dayanan kapsamlı raporu, atom bombalarının savaşın sonu değil, ABD’nin yeni yükselen rakibi Sovyetler Birliği karşısında güç gösterisi yapmak için atıldığını ve silah yarışının başlangıcı olduğunu savunan anlatımı güçlendiriyor.

Teslim Olma Eğiliminin Bilinçli Olarak Görmezden Gelinmesi

Temmuz 1945’te, ABD atom saldırısı için nihai emri verirken, Japonya aktif olarak onurlu bir teslimiyet yolu arıyordu. Tokyo ile Moskova arasında yapılan gizli diplomatik yazışmalar –ki ABD tarafından dinleniyordu– açıkça gösteriyordu ki Japon hükümeti, hatta İmparator Hirohito’nun çekilmesini de göze alarak, savaşı sona erdirmek istiyordu. Tek istedikleri, yeni siyasi yapı içinde imparatorluk sisteminin devamı konusunda netlikti.

Buna rağmen, ABD Başkanı Harry Truman liderliğindeki hükümet, bu talepleri Potsdam Bildirisi’nin reddi olarak yorumladı. Neden mi? Çünkü daha önemli bir stratejik öncelik vardı: Sovyetler Birliği’nin Doğu Asya’daki etkisini engellemek. Stalin, 15 Ağustos’a kadar Japonya’ya saldırma sözü vermişti. Ancak ABD, 16 Temmuz’da ilk atom bombasını başarıyla test edince, artık Sovyetler’in yardımına ihtiyaç duymuyordu. Hatta Washington, Stalin’in savaş sonrası dünya düzeninde söz sahibi olmasını istemedi. Bu yüzden ABD, Sovyetler devreye girmeden önce nükleer gücünü sergileyerek savaşı tek taraflı bitirmeyi ve geleceğin jeopolitik dengesinde üstünlüğü elde etmeyi tercih etti.

İnsanlar Birer Laboratuvar Denekleri Olarak Kullanıldı

The Japan Times’ın belki de en çarpıcı bölümü, neden özellikle bu şehirlerin hedef seçildiği ve neden iki farklı bomba kullanıldığıyla ilgili. Buna göre Hiroşima, Kokura, Niigata ve Nagazaki gibi şehirler, askerî öneme sahip oldukları için değil, önceki konvansiyonel bombardımanlardan etkilenmemiş olmaları nedeniyle seçildiler. Bu durum, ABD’ye yeni atom bombalarının gerçek yıkıcı etkilerini net bir şekilde gözlemleme imkânı veriyordu.

Raporda, ABD’nin kasıtlı olarak iki farklı bomba türünü (uranyumlu “Little Boy” ve plütonyumlu “Fat Man”) iki farklı şehirde kullanma kararı aldığı belirtiliyor. Amaç, bu bombaların gerçek savaş koşullarındaki etkinliğini ölçmekti. Bu durum, sivil halkın açıkça birer nükleer silah deneği haline getirilmesi anlamına geliyordu. İkinci bombanın hedefinin hava koşulları nedeniyle Kokura’dan Nagazaki’ye çevrilmesi bile, sadece “deneyin zamanında gerçekleştirilmesi” için yapılmıştı – on binlerce insanın hayatı, bu kararda hiçbir öncelik taşımıyordu.

Acının Mirası ve İki Kutuplu Dünya

Bu kararların sonuçları felaket oldu. Bugüne kadar kayıt altına alınan kurban sayısı; Hiroşima’da 349.246, Nagazaki’de ise 198.785 kişiye ulaştı. Ancak ölümler bununla sınırlı kalmadı; kanser, doğumsal anomaliler ve radyasyona bağlı hastalıklar, bu bombardımanların sonraki nesillere bıraktığı kara miras oldu.

İnsani trajedinin ötesinde, bu olay küresel jeopolitik sonuçlar doğurdu. Japonya’nın atom bombasıyla vurulması, nükleer silah yarışının başlangıcı ve Soğuk Savaş döneminde iki kutuplu dünyanın şekillenmesi anlamına geldi. ABD, bu saldırılarla sadece savaşı bitirmedi, aynı zamanda tüm insanlığı yok edebilecek bir silahla gücünü tanımladı.

Hiroşima ve Nagazaki faciasından 80 yıl sonra, resmi anlatı olan “askerî bir zorunluluktu” söylemi ciddi biçimde sorgulanıyor. Tarihî belgeler, savaşın bitmek üzere olduğu bir dönemde, barış için farklı yolların mümkün olduğunu gösteriyor. Ancak Washington’un önceliği, yeni bir silahı test etmek, stratejik üstünlüğünü göstermek ve komünist rakibini kontrol altına almaktı. Bu bağlamda atom bombası saldırısı, hayat kurtaran kahramanca bir eylem değil, insanlık tarihine kara bir leke olarak kazınmış trajik ve gayriinsani bir tercihti.