Demokrasinin Ölümü: ABD’nin Latin Amerika’daki Yetmiş Yıllık Kriz Mirası
https://parstoday.ir/tr/news/world-i285226-demokrasinin_Ölümü_abd’nin_latin_amerika’daki_yetmiş_yıllık_kriz_mirası
Parstoday – Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika’da yürüttüğü geniş kapsamlı müdahalelerle demokrasiyi bastırmış, uzun vadeli ekonomik ve siyasi krizlerin zeminini hazırlamıştır.
(last modified 2025-10-29T05:09:19+00:00 )
Ekim 29, 2025 07:09 Europe/Istanbul
  • Demokrasinin Ölümü: ABD’nin Latin Amerika’daki Yetmiş Yıllık Kriz Mirası

Parstoday – Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika’da yürüttüğü geniş kapsamlı müdahalelerle demokrasiyi bastırmış, uzun vadeli ekonomik ve siyasi krizlerin zeminini hazırlamıştır.

Parstoday’in haberine göre, ABD onlarca yıldır Latin Amerika ülkelerinin birçoğunda doğrudan ya da dolaylı biçimde siyasal ve ekonomik krizlere müdahale etmiştir. Bu müdahaleler geçmişte “komünizmle mücadele” bahanesiyle, son yıllarda ise “uyuşturucu kaçakçılığıyla savaş” iddiasıyla meşrulaştırılmıştır. Oysa asıl hedef, bölge halklarının zenginliklerini vekâlet hükümetleri aracılığıyla yağmalamak olmuştur. Bu müdahaleler yalnızca yoksulluk ve istikrarsızlık yaratmakla kalmamış, aynı zamanda ABD’nin iddia ettiği demokratik değerlerin çöküşünü de hızlandırmıştır.

Bolivya: Kaynakların Gölgesinde Demokrasi Krizi

Bolivya’nın son yetmiş yıllık siyasi tarihi, ABD’nin doğrudan ve dolaylı müdahalelerinin ülkenin demokratik kurumlarını zayıflattığını ve ekonomik-siyasi krizleri derinleştirdiğini gösteriyor. 1950’lerden 2024’teki başarısız darbe girişimine kadar uzanan dönemde, kaynak kontrolü, siyasal mühendislik ve halk hareketlerine karşı müdahale ortak bir model olarak öne çıkıyor.

1951 tarihli gizli bir ABD Dışişleri Bakanlığı belgesi, Washington’un Bolivya’yı hem “komünizmle mücadelede stratejik bir nokta” hem de kalay ve maden kaynakları açısından hayati öneme sahip bir ülke olarak gördüğünü ortaya koymuştur. ABD bu dönemde ulusalcı MNR hareketinin güçlenmesini engellemek için ordu ve hükümet içinde nüfuz kurmuş, böylece Bolivya’yı uzun vadeli bir bağımlılık döngüsüne sokmuştur.

2024’te General Juan José Zúñiga’nın hükümete karşı düzenlediği başarısız darbe girişimi, bu tarihsel modelin yeni bir versiyonu olarak değerlendirilmektedir. Analistler, Washington’un bölgedeki kutuplaşmayı derinleştiren politikalarının Bolivya demokrasisini bir kez daha tehdit ettiğini belirtmektedir.

Bugün Bolivya’nın lityum kaynakları etrafındaki rekabet, dış baskıların yeni bir boyut kazanmasına yol açmıştır. Batılı şirketlerin özelleştirme yönündeki talepleri, ülke içi çatışmaları tetikleyen bir faktör hâline gelmiştir.

Şili: Bir Demokrasi Nasıl Düşürüldü

1970’ler, ABD’nin Şili’deki müdahaleci politikalarının en keskin örneğini sunmaktadır. 1970 yılında Salvador Allende liderliğindeki solcu “Halk Birliği” ittifakı seçimleri kazandığında, Washington bu gelişmeyi çıkarlarına bir tehdit olarak değerlendirdi.

Resmî belgeler, ABD’nin CIA aracılığıyla sağ partilere ve medya organlarına gizli fon aktardığını, Allende hükümetini devirmek için “ekonomik baskı yoluyla fakirleştirme” politikasını devreye soktuğunu göstermektedir. 11 Eylül 1973’te General Augusto Pinochet liderliğinde gerçekleştirilen askerî darbe sonucunda, Allende hayatını kaybetti ve Şili’de demokrasinin yerini 17 yıllık diktatörlük aldı.

ABD başlangıçta darbeyle ilişkisini reddetse de, 1975’te Kongre soruşturmaları Washington’un 1960’lardan itibaren Şili’deki demokratik hükümetleri sabote ettiğini ortaya çıkardı.

Panama: “Adil Sebep” Adı Altında İşgal

Aralık 1989’da ABD, “Just Cause Operasyonu” adı altında Panama’ya askerî müdahalede bulunarak Devlet Başkanı Manuel Noriega’yı devirdi. Operasyon, “uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele ve demokrasiye destek” sloganıyla başlatıldı; ancak sonuç, yüzlerce sivilin ölümü ve ülkenin altyapısının çökmesi oldu.

Yaklaşık 9.000 Amerikan askerinin katıldığı saldırıda, Panama Savunma Kuvvetleri dağıtıldı ve ABD yanlısı bir yönetim iş başına getirildi. Bu işgal, Avrupa Parlamentosu da dâhil olmak üzere uluslararası alanda ciddi tepki topladı.

Sonuç: Kriz Üreten Demokrasi

Latin Amerika genelinde ABD’nin müdahaleleri benzer bir kalıba sahiptir: “demokrasi ve özgürlük” sloganlarıyla başlayan operasyonlar, fiilen istikrarsızlık, yoksulluk ve demokratik kurumların çöküşüyle sonuçlanmıştır.

Bugün bölgedeki krizler, Washington’un ekonomik ve jeopolitik çıkarlarını halkların iradesinin önüne koyduğunu açıkça göstermektedir. Bu yaklaşım sürdükçe, Latin Amerika’daki demokrasi zinciri kırılmaya devam edecektir.