Küba Ormanlarından Gazze Sokaklarına; Che Guevara’nın Hayat Hikayesi
Parstoday – 20. yüzyılın sömürge karşıtı mücadele tarihinde, Ernesto Che Guevara kadar coğrafi sınırları aşabilen ve evrensel bir direniş sembolü haline gelebilen çok az figür vardır.
Middle East Monitor yakın zamanda yazdı: Ernesto Che Guevara’nın 9 Ekim 1967’de Bolivya dağlarında ölümü, onun hayatının sonu olsa da, mirasının pekişmesinin başlangıcıydı; ve bu miras, günümüzde Latin Amerika’dan Batı Asya’ya kadar işgal ve zulüm altındaki halklar arasında yaşamaya devam ediyor. Parstoday’e göre, ölümünün üzerinden 58 yıl geçti ve bu nedenle Che Guevara ile Filistin davası arasındaki bağın yeniden incelenmesi, sadece tarihsel açıdan değil, aynı zamanda analitik ve stratejik açıdan da önem taşımaktadır. Bu bağ, yaygın kanının aksine, yalnızca sembolik değildi; Filistin direnişi söyleminin şekillenmesinde etkili bir rol oynadı.
Haziran 1959’da, Küba Devrimi’nin zaferinden sadece birkaç ay sonra, Che Guevara, o dönemde Mısır yönetiminde olan Gazze Şeridi’ni ziyaret etti. İki günlük bu ziyaret, El-Bureyc ve En-Nasirat mülteci kamplarını ziyaret etmeyi, Filistin direnişinin önde gelen isimleriyle görüşmeyi ve eğitim merkezlerini ziyaret etmeyi içeriyordu. Bu ziyaretten yayılan fotoğraflar, kısa sürede uluslararası medyada geniş yankı uyandırdı ve Filistin’i küresel özgürlük hareketlerinin haritasında sabitledi.
Ünlü Filistinli tarihçi Selman Abusita, bu ziyareti “Filistin davasının uluslararasılaşmasının başlangıcı” olarak tanımlamıştır. Che Guevara, Filistinlilere insani bir mesele olarak değil, ulusal bir özgürlük hareketi olarak yaklaşan ilk küresel liderdi.
1960 ve 1970’li yıllarda, Filistin Kurtuluş Cephesi gibi bazı gruplar doğrudan Che Guevara’nın öğretilerinden ilham aldı. Küçük öncü grupların halk ayaklanmalarının kıvılcımını ateşleyebileceği fikrine dayanan “fokal nokta” teorisi, Filistinli savaşçıların askeri ve siyasi eğitim yapılarında uygulandı. Lübnan’daki bazı eğitim kampları da onuruna “Che Guevara Kampı” olarak adlandırıldı.
Ünlü sloganı “Hasta la victoria siempre – Zafer her zaman”, onun resmiyle birlikte, mülteci kamplarında direnişin bir sembolü haline geldi. Bu sembolizm, görünüşte duygusal ve romantik gözükse de, aslında özgürlük hareketlerinin yumuşak gücünün bir parçasıdır; sınırların ötesinde diğer halklara ilham veren bir güç.
Bugün hâlâ Che Guevara’nın adı ve görüntüsü Filistin halkının kolektif hafızasında özel bir yere sahiptir. Gazze ve Batı Şeria’daki sokaklar ve kafeler onun adını taşır, duvar resimleri görülür ve 1990’larda solcu gençler tarafından kurulan En-Nasirat’daki Che Guevara Kültür Kulübü hâlâ aktiftir.
Gazze’nin duvarlarında Che Guevara’nın bir sözü yer alır: “Eğer geri dönersem, bana inanan tüm yoksullarla döneceğim.” Khan Yunis’te bir sanatçı, resmin altına şunu yazmıştır: “Che Guevara Bolivya’da ölmedi… İşgale karşı direnen her sokakta yaşıyor.”
Che Guevara, Gazze’ye yaptığı kısa ziyaretle iki devrim arasında derin bir bağ kurdu; özgürlük ve adalet ortak ideali üzerine inşa edilen bir bağ. O, devrimin milliyet tanımadığını ve adaletin bölünemez olduğunu somutlaştıran bir simgeydi. Sözleri hâlâ direnişin ruhunda yankılanıyor: “İmparatorluğa, bir saniyeliğine bile güvenemezsiniz.”