Neden Paris Sokaklarında Avrupa’nın Çelişkili Politikaları Protesto Ediliyor?
https://parstoday.ir/tr/news/world-i287360-neden_paris_sokaklarında_avrupa’nın_Çelişkili_politikaları_protesto_ediliyor
Parstoday – On binlerce kişi Fransa’nın başkenti Paris’te Filistinlilere destek için “Paris’ten Filistin’e; Direniş” sloganı attı.
(last modified 2025-12-02T04:52:11+00:00 )
Aralık 02, 2025 06:16 Europe/Istanbul
  • Neden Paris Sokaklarında Avrupa’nın Çelişkili Politikaları Protesto Ediliyor?

Parstoday – On binlerce kişi Fransa’nın başkenti Paris’te Filistinlilere destek için “Paris’ten Filistin’e; Direniş” sloganı attı.

Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü’nde Paris sokakları, Filistin halkıyla dayanışmanın en geniş çaplı gösterilerinden birine sahne oldu. Cumhuriyet Meydanı’ndan Ulus Meydanı’na kadar uzanan yürüyüşte on binlerce protestocu Filistin bayrakları ve “Soykırımı Durdurun”, “Gazze, Paris Seninle” ve “Filistin Özgür Olmalı” yazılı pankartlar taşıyarak öfkelerini ve dayanışmalarını dünyaya duyurdu. Bu gösteri, protestocuların “Amerikan-İsrail yapımı sahte barış planının dayatılması” ve “Gazze ile Batı Şeria’daki suçlara tam cezasızlık” olarak nitelendirdikleri duruma bir tepkiydi.
Yürüyüş, 80’den fazla sivil toplum kuruluşu, sol partiler ve işçi sendikalarının çağrısıyla düzenlendi. Fransızlar, insan hakları savunucuları ve Jean-Luc Mélenchon gibi siyasi figürler de katıldı. Paris’teki bu gösteri, Fransız toplumu ile Macron hükümeti arasındaki derin uçurumu açıkça ortaya koydu. Macron yönetimi hâlâ temkinli ve Tel Aviv’e yakın bir tutum sergilerken, protestocular “Filistin, Biz Susmayacağız” ve “Soykırımı Durdurun” yazılı pankartlarla seslerini yükseltti. Bu sloganlar ana akım medyada sınırlı bir şekilde duyulsa da Paris sokaklarında güçlü bir yankı buldu.
“Le Figaro”, “Libération”, “L’Humanité” ve “France24”un aktardığına göre, Paris’teki göstericilerin öfkesi yalnızca son aylardaki bombardımanlarla sınırlı değildi. Onlar, Ekim’deki ateşkesten sonra 322 Filistinlinin öldürülmesini, yerleşimlerin hızlandırılmasını, yerleşimcilerin eşi görülmemiş şiddetini ve Cenin’de iki Filistinli erkeğin öldürülmesi gibi infazları kınadılar. Videolarda, elleri havada savunmasız iki insanın birkaç saniye sonra cansız bedenlerinin yere düşmesi görülüyordu.
Birleşmiş Milletler bu olayı “aceleyle yapılan infaz” olarak nitelendirdi ve soruşturma çağrısı yaptı. Ancak Avrupa hükümetleri hâlâ belirsiz bir “tavsiye ve kaygı dile getirme” yolunu tercih ediyor.
Fransa-Filistin Dayanışma Derneği Başkanı Anne Toayon, Fransız Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Ateşkesten yedi hafta geçti ama hiçbir şey çözülmedi.” O, yerleşimlerin “inanılmaz” bir hızla devam ettiğini ve Batı Şeria’daki yerleşimci şiddetinin eşi görülmemiş bir noktaya ulaştığını uyardı.
Dayanışma Derneği Başkanı ayrıca şunu ekledi: “Yaptırımlar zorunludur; İsrail’i uluslararası hukuka uymaya zorlamanın tek yolu budur.” Ancak gerçekten dinleyen bir kulak var mı?
Bu soru, Paris’teki gösterilerin her köşesinde duyuluyor ve görülüyordu. Filistin bayrağıyla kalabalığın içinde duran 72 yaşındaki bir kadın şöyle dedi: “Tüm insanlık seyrediyor ve hiçbir şey yapamıyor.” Bu basit cümle, Batı’nın ahlaki krizini bütünüyle ortaya koyuyordu.
Batı, milyarlarca doları sözde “insani” savaşlara harcarken, Gazze’de binlerce çocuğun ölümüne karşı kendisini siyasi gerekçelerin ardına gizliyor.
Gösteriye katılan 42 yaşındaki teknisyen Bertrand ise şöyle konuştu: “Katliam ve soykırım devam ediyor.” O, ekonomik ve siyasi yaptırımlar olmadan geriye kalan tek aracın “sokak baskısı” ve “sivil toplumun haykırışı” olduğunu hatırlattı.
Bu değerlendirme, bazı Avrupa düşünce kuruluşlarının bulgularıyla da örtüşüyor. Örneğin Oslo Barış Araştırmaları Merkezi ve Avrupa Politika Merkezi, son raporlarında Avrupa Birliği’nin pasiflik politikasını sürdürmesinin yalnızca insan hakları taahhütlerine ihanet anlamına gelmediğini, aynı zamanda jeopolitik rolünü de kaybetmesine yol açacağını vurgulamışlardır.
“Chatham House” Gazze savaşıyla ilgili analizinde şöyle yazdı: “Avrupa, Filistin meselesinde yapısal bir çaresizlik içindedir; ne politikasını değiştirme maliyetini üstlenmek istiyor ne de mevcut durumun devamının sonuçlarına katlanabiliyor.” İşte Paris sokaklarında kamuoyunun haykırdığı çelişki tam da budur.
Uluslararası Af Örgütü, Attac ve Cimade gibi sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarının da bu gösterilere katılması, Filistin meselesinin Fransa’da artık yalnızca marjinal ya da sol eğilimli bir talep olmadığını; aksine geniş bir toplumsal kaygı ve büyük bir siyasi yarılma olduğunu ortaya koydu. Bu yarılma, insan hakları ilkelerinin uygulanmasını isteyen vatandaşlarla, “İsrail’e destek” ile “tarafsızlık iddiası” arasında bocalayan hükümet arasında derinleşmektedir.
Fransa hükümetinin sessizliği ve Avrupa Birliği’nin eylemsizliği, protestocuların öfkesini daha da artırdı. Onlar şu soruyu soruyor: Avrupa, Rusya karşısında hızla yaptırım ve baskı mekanizmalarını devreye sokabiliyorken, neden İsrail karşısında – ki bu ülke yalnızca uluslararası hukuku değil, aynı zamanda ahlaki ilkeleri de ihlal ediyor – etkisiz açıklamalarla yetiniyor?
Bu ikili standart, yıllardır Avrupa’daki sivil toplumu hayal kırıklığına uğratıyor ve sokak hareketlerinin büyümesine zemin hazırlıyor. Paris polisi resmi bir katılım sayısı açıklamadı, ancak video görüntüleri şehrin ana caddelerinin kalabalıklarla dolduğunu gösterdi; bu kalabalık yalnızca savaşa değil, aynı zamanda adaletsizlik ve ikiyüzlülüğe karşı sesini yükseltmek için oradaydı.
“Çocuklarımız Macron’un askerleri olmayacak”, “Ablukayı kaldırın” ve “Filistin özgür olmalı” sloganları yalnızca protesto cümleleri değildi; Fransız halkının, insan hayatı karşısında kayıtsızlığı tercih eden politikalara sessiz kalmayacağını gösteren işaretlerdi. Bu gösteri, aslında Avrupa’nın karşısına tutulan bir aynaydı. O ayna, kıtanın pasif rolünü, stratejik sessizliğini ve İsrail’i eleştirmekten duyduğu çekingenliği ortaya koyarak, kendisini “dünyanın ahlaki lideri” olarak tanımlayan Avrupa’ya rahatsız edici bir görüntü sundu./