Almanya seçimleri kampanyalarında Türkiye polemiği
Almanya’da başbakanlık adayları Angela Merkel ve Martin Schultz, 24 Eylül’de gerçekleşmesi beklenen parlamento seçimlerine üç hafta kaldığı bir sırada bir TV münazarasında karşı karşıya geldi.
90 dakika süren seçim tartışmasında Almanya’nın iki büyük partisinin liderleri, sunucunun çeşitli alanlarda yönelttiği sorularını yanıtladı. Göç, Kuzey Kore ile nükleer münakaşa, ABD Başkanı Donald Trump ile işbirliği ve özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın politikalarına tepki, Angela Merkel ve Martin Schultz’un katıldığı TV münazarasında gündeme getirilen dört temel konuydu. Bu münazara en çok da sosyal demokrat partinin lideri Martin Schultz için büyük önem arz ediyordu.
Avrupa parlamentosu eski Başkanı Schultz sosyal demokrat partinin başına geçerek başbakanlığa aday olduğu zaman büyük ilgi ile karşılandı ve partisinin konumunu 12 yılın ardından kamuoyunda %30’un üzerine çıkarmayı başardı. Ancak bu durum pek fazla devam etmedi ve rakibi Angela Merkel karşısındaki konumu gerilemeye başladı. Hali hazırda sosyal demokrat parti, Angela Merkel’in iktidardaki hristiyan demokrat partiden %15 ila %17 gerilerde yer alıyor. Martin Schultz bu TV münazarasının ardından şimdiye kadar 24 Eylül seçimlerinde hangi partiye oy verecekleri konusunda kararsız olan milyonlarca Alman seçmenin ilgisini çekmeyi umuyordu.
Martin Schultz’un seçim kampanyalarında üzerinde durduğu sloganlardan biri sosyal adalet sloganıdır. Schultz Başbakan seçildiği takdirde vergileri düşürme ve istihdam alanlarını genişletme sözü veriyor, fakat sosyal demokrat liderin bu programı şimdiye kadar Alman seçmenlerin pek fazla ilgisini çekmediği anlaşılıyor. Hristiyan demokrat lider ve şimdiki Başbakanı Angela Merkel ise Schultz’un bu sloganlarına karşı kendi seçim kampanyasında 2005 yılında Başbakan olduğunda Almanya’da işsiz sayısı 5 milyon olduğunu, ancak şimdi bu sayının 2.5 milyona gerilediğini ön plana çıkarıyor.
Sosyal demokrat partinin lideri Schultz TV münazarasında Başbakan Merkel’in göç politikasını, ABD Başkanı Donald Trump’a karşı pasif tutumunu ve özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’ya karşı sert tutumuna karşı pasif politikasını sorgulamaya çalıştı, fakat Merkel’in cevapları, iki liderin görüşleri ve tutumları arasında pek fazla bir farklılık bulunmadığını ve bu ihtilafların daha çok Trump ve Erdoğan’ın tutumuna gösterilen tepkinin şiddetinden kaynaklandığını ortaya koydu.
Göç sorunu konusunda da iki liderin görüşleri arasında ciddi bir farklılık ortaya çıkmadı.
Ankara ile Berlin arasında devam eden polemiğin devamında Almanya Başbakanı Angela Merkel katıldığı seçim kampanyası programında Türkiye’nin AB üyesi olmaması gerektiğini söyledi. Merkel müslüman bir ülke olan Türkiye’nin AB’ye üye olabileceğine ihtimal vermemekten söz etti. Öte yandan Martin Schultz da Almanya Başbakanı olduğu takdirde derhal Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerini durduracağını kaydetti.
Türkiye’de 12 Almanya vatandaşının siyasi suçlardan hapse atıldığını hatırlatan Schultz, hiç bir Alman vatandaş artık gönlü rahat bir şekilde Türkiye’ye seyahat edemediğini, Türkiye tüm kırmızı çizgileri aştığını ve bu yüzden bir AB üyesi olamayacağını vurguladı.
Her halükarda bu TV münazarası Schultz’un beklentisinin aksine Alman kamuoyu üzerinde pek fazla bir etkisi olmadı ve eğer önümüzdeki üç hafta içinde herhangi bir özel gelişme olmazsa, Angela Merkel’in 24 Eylül seçimlerinde dördüncü kez zafer kazanmakta pek fazla zorlanmayacağını ortaya koydu.
Gerçekte Almanya seçimlerinde en önemli muğlak nokta yeni hükümetin gideceği koalisyonun yapısı ile ilgilidir. Bu seçimlerde hristiyan demokrat partiye yakın duran liberal demokrat partinin koalisyon hükümetinde yer almak için yeteri kadar milletvekili çıkarıp çıkaramayacağı merak konusu. Aksi takdirde Merkel’in gelecek dört yılda en temel rakibi yani sosyal demokrat parti ile koalisyona gitmek zorunda kalacağı anlaşılıyor.