Büyük şair Şehriyar’ın anısına
https://parstoday.ir/tr/radio/iran-i135654
18 Eylül günü, İran takviminde Fars şiiri ve edebiyatı günü ve yine İranlı büyük şair Seyyid Muhammed Hüseyin Şehriyar’ı anma günü olarak adlandırılmıştır.
(last modified 2023-09-08T06:51:29+00:00 )
Eylül 16, 2019 19:35 Europe/Istanbul

18 Eylül günü, İran takviminde Fars şiiri ve edebiyatı günü ve yine İranlı büyük şair Seyyid Muhammed Hüseyin Şehriyar’ı anma günü olarak adlandırılmıştır.

Kısaca Şehriyar adı ile anılan Seyyid Muhammed Hüseyin Behcet Tebrizi, hş. 1283 yılında İran’ın kuzeybatısında yer alan Tebriz kentinde dünyaya geldi. Şehriyar çocukluk yıllarını ve ilk ve orta eğitimini Tebriz kentinde geçirdi. O dönem Tebriz’de inkılaplar ve çatışmaların yaşandığı bir dönemdi.

Şehriyar hş. 1300 yılında eğitimine devam etmek üzere Tahran’a geldi ve Darulfunun medresesinde kayıt yaptırdı. Şehriyar daha sonra Tıp akademisine girdi, fakat bu akademiyi beş yıl sonra bıraktı ve ilkin Horasan’da ve daha sonra da Tahran’da kamu görevlisi olarak çalışmaya başladı. Şehriyar hş. 1331 yılında ebeveyni vefat ettikten sonra Tebriz’e döndü ve ömrünün sonuna kadar, yani hş. 1367 yılına kadar bu kentte ikamet etti.

Şehriyar şiir ve şairlik ruhunu ta gençlik çağından itibaren idrak etmeye başladı ve bu duyguyu ömrünün sonuna kadar geliştirerek taşıdı.

Şehriyar’a göre şiirin mayası, hiç bir irade müdahil olmaksızın insan sinirini etkileyen narin tesir ve titreşimdir ve şairin sinir sistemi bunu doğadan veya hayatın ta kendisinden alarak şiir şeklinde sunar.

Şehriyar Fars şiirinin hemen hemen hemen tüm kalıplarını denedi ve hepsinde de parladı. Şehriyar’ın şiirleri derin duygular ve narin hissiyatla dolu ve sözü doğal ve teklifsizdir. Şehriyar’ın şiiri Fars kültürü ve edebiyatının zengin ve gani hazinesinden beslenen bir şiirdir. Şehriyar’ın şiirleri Firdevsi’nin hamaset ruhu, Sadi’nin şiirlerinin sadeliği, Hafız’ın gazellerinin sağlamlığı ve güzelliği, Mevlana’nın irfani bakışı ve Nasır Hüsrev’in dini ve siyasi şahlanışından derin bir şekilde etkilenmiştir. Şehriyar, beşeri acıları şiirin merkezi çekirdeği olarak görüyor ve gerçek şiir şevk ve şuur kaynaklarından veya daha doğru bir tabirle aşk ve irfandan kaynaklanan şiir olduğuna inanıyordu.

Edebiyat eleştirmenleri Şehriyar’ın şiirini dil ve zaman temelinde üç evreye ayırıyor. Birincisi, şairin gençlik çağında yazdığı ve birçok coşkulu gazellerini kapsayan şiirleridir. Şehriyar’ın İranlı diğer ünlü çağdaş şair ve yeni şiir öncüsü Nima Yuşij efsanesi ile tanıştığı dönemde yazdığı şiirler, belki de şairin bu dönemde yazdığı en iyi ve en güzel şiirleridir. Şehriyar bu dönemde yazdığı şiirlere “Şehriyar mektebi” adını vermiştir. Şehriyar’ın üçüncü evre şiirleri şairin yaşlılık ve pişkinlik dönemine ait şiirlerdir. Bu dönemde şairin bir nevi irfana eğilimi söz konusudur.

Aslında Şehriyar’ın şiirlerinde irfani şiirler, İslam inkılabından sonra yazdığı şiirlerde diğer dönemlerde yazdığı şiirlere kıyasla daha fazladır. Şehriyar “sanat, aşk, şiir ve ilham” hakkında yazdığı bir makalesinde aşk için çeşitli merhalelerden söz ediyor ve şiirin erdemini sosyal aşk, ilahi ve irfani aşkta gördüğünü beyan ediyor. Şehriyar’a göre ilahi nurdan yoksun olan şiir, karanlık ve devamsız bir şiirdir. Bu yüzden şiir yazma konusunda onca geniş temaların bulunmasına rağmen Şehriyar’ın en güzel şiirleri, kişisel ve fani dünya bağlarından kopan ve göklere bir yol bulan ve ilahi kelam kokan şiirleridir.

Şehriyar dindar ve mümin bir şairdi ve dini inançları oldukça güçlü ve sağlamdı. Şehriyar’ın manevi şiirlerinin en önemli sermayesi Kur'an'ı Kerim’dir. Şair bu kitabı hidayet meş'alesi ve feyiz için en iyi kaynak olarak tanımlıyor. Şehriyar ta çocukluk çağından itibaren Kur'an'ı Kerim’le alışan bir insandı. Şair bu konuda şöyle diyor:

Ben edebi ilerlememi, köyde yaşayan ve yetişen biri olmama borçluyum. Ben altı yaşımdayken alfabeyi öğrendim ve böylece okumayı başardım. O sıralarda Kur'an'ı Kerim ile tanıştım ve bu kitabı öğrendim ve böylece ta baştan kalbim ve beynim semavi sözcüklerle doldu.

Daha ileri yaşlarda Şehriyar’da gelişen dini inanç ve iman, sonu Allah teala aşkı olan irfani bir aşka dönüşüyor. Şair ilahi iradeye karşı mutlak teslimdir ve kalbi ve yüreği ile İslam’ı ve peygamberi Hz. Muhammed’i -s- sevmektedir. İslam dini Şehriyar’ın gözünde insanlara en yüce dersleri veren en mükemmel inançtır. Şaire göre İslam adalet ve eşitlik temeline dayanan bir inançtır ve sonucu da beşeri erdim ve irfani yüceliştir.

Büyük şair Şehriyar’a göre insanın ruhu yükseklerde uçan ve yukarı alemlere ait olan bir kuş misalidir. Şair için bu dünya bir türlü alışamadığı dar bir kafes gibidir. Şehriyar İslam’ın beşeri gayesini insanı irfan zirvesine ulaştırmak ve ona kendi hakikatini keşfetmeye yardımcı olmak şeklinde beyan ediyor.

Şehriyar’ın İslam Peygamberi -s- ve pak Ehl-i Beyt’ine -s- olan aşırı ilgisi en çok yazdığı şiirlerde kendini gösteriyor. Şehriyar’ın İslam Peygamberi’nin -s- pak Ehl-i Beyt’i -s- hakkında yazdığı şiirler bu tarzda yazılan şiirlerin en güzel örnekleri sayılıyor ve şiir ve edebiyat meraklılarının asla unutamadıkları kalıcı şiirlerin arasında yer alıyor.

Edebiyat uzmanlarına göre Şehriyar “Muhammed’in -s- kıyamı”, “Münacat”, “Gece ve Ali -s-” gibi şiirleri ve yine Aşura hakkında yazdığı şiirleri çağdaş dini şiirlerin ilk sıralarında yer alıyor. Şairin İmam Ali -s- ve İmam Hüseyin’e -s- olan aşkı sınırsızdır. Şehriyar’ın bu iki büyük İmam hakkında yazdığı şiirler, yazdığı şiirlerin zirvesinde yer alıyor.

Şehriyar İmam Ali’ye -s- aşıktır. İmam Ali -s- Şehriyar için hak aynası, adalet terazisi, şecaat abidesi ve diğer birçok faziletlerin simgesidir. İmam Ali -s- Şehriyar için İslam’ın simgesidir. Bir Müslümanın sahip olması gereken tüm özellikler İmam Ali’de -s- bir arada toplanmıştır ve bu yüzden Ali -s- ve onun yadı ve ona saygı ve zikri Şehriyar’ın birçok şiirinin ana temasıdır.

Ali, o Allah’ın arslanı, Arap şahı

Bu gece ile bir yakınlığı vardır

Gece Ali’nin sırlarından haberdar

Muharrem gecesi Allah’ın sırrıdır

Gece Ali münacatına hayrandır

Ezeli aşk pınarının kaynamasıdır

Gece karanlığında o bilinmeyen adam

Arap yetimlerine yiyecek götürüyor

Gece vakti maske takan o padişah

Yoksullara yiyecek götürüyor

Şehit olup sır perdesi düşene kadar

Bu adamın Ali olduğu da bilinmedi

Aşura şiirleri de Şehriyar’ın onu halk arasında ebedileştiren şiirlerinden sayılır. Şehriyar İmam Hüseyin -s- için yazdığı gazel ve iki beytlik şiirlerden başka “Hüseyni hamaset”, “Kerbela kervanı” ve “Hüseyin’in yarası” adlı üç uzun kaside de yazarak Aşura olayını acıklı ve duygusal bir şekilde anlatmış ve Ninova çölünde susamış dudakları hatırlatarak okurlarını gözyaşına boğmuştur.

Fırat ırmağının yanı başında susamışların anısına

Gözlerim ağlamaktan Karun ırmağına dönüştü.

Şehriyar Aşura şiirlerinde en acıklı ve en üzücü sahneleri şairane bir dille anlatıyor. Şairin şiirleri İmam Hüseyin’in -s- acımasız düşmanlarını ve cefakar dostlarını rivayet ediyor. Bu şiirler İmam Hüseyin -s- ve hanedanı ve seyrek sayıdaki arkadaşının Kerbela çölünde düşman ordusu arasında mertlik ve yiğitliğin beş para etmediği bir ortamda izzet ve hürriyet ve fedakarlıklarını anlatıyor.

Şehriyar bu kanlı kıyamın her anını görüntüleyerek Hüseyni kerametten, münacatlardan ve o hazretin Allah’ın tüm kulları hakkında ve hatta düşmanları için hayır duada bulunmasından söz ediyor. Şair Aşura şiirlerinde Aşura kıyamı ve İmam Hüseyin’in -s- toplumu ıslah etmek üzere gerçekleştirdiği inkılabın kıyamının felsefesini beyan ediyor. bu yüzden İmam Hüseyin -s- melun Şimr ile yüzleşmesinin son anlarında bile ona lanet okumak yerine dua ediyor.

Düşmanları amansız, dostları vefasız

Hüseyin bu iki sorunun hangisi ile baş etsin

Suyunu susamış düşmanlar paylaşıyor

Hüseyin’in izzeti ve hürlüğü nereye kadar

Düşmanı ise suyu kesiyor ehli beytine

Hüseyin bu utanmaz kavme ne etsin

Şimr diyor dinledim Allah’tan ne istiyor diye

Hüseyin lanet yerine dua ettiğini duydum012