Şafak’ta On Gün; Küresel istikbarla mücadele, Kuranî model - 4
(last modified Mon, 24 Feb 2020 17:38:42 GMT )
Şubat 24, 2020 19:38 Europe/Istanbul

İran İslam inkılabının parlayan güneşi, üzerinden kırk yıl geçmesine rağmen halâ ilk günkü gibi zafer zirvesinin doruğunda parlamaya devam ediyor.

Bu inkılap gerçekleştiği çağda en büyük ve en derin ideolojik ve değersel değişime yol açtı ve büyük mimarı İmam Humeyni -ks- sosyal platformlarda ve küresel istikbarla mücadelede Öz Muhammedi -s- İslam’ı gözler önüne serdi.Günümüzde küresel istikbar ve sulta düzeni ile mücadele dünyanın hür milletleri arasında yaygın bir taleptir ve İran İslam Cumhuriyeti de bu mücadelenin bayraktarı bilinir. İran İslam Cumhuriyeti nizamının en büyük onuru, İslam inkılabının üzerinden zaman geçtikçe, komplocu simaları gün yüzüne çıkarması ve İslami ve inkılapçı değerleri daha da belirgin hale getirmesidir. Kuşkusuz bu inkılap İslami düşüncenin ilk çıkış noktasıdır ve hem İran’da ve hem bölgede ve hem de dünya genelinde birçok getirileri olmuştur. İslam inkılabının en önemli getirilerinden biri, küresel istikbar karşısında İslam tealiminde yer alan mücadele modeli çerçevesinde İslami direniş cephesini takviye etmektir.

Allah teala Kur'an'ı Kerim’da şöyle buyurur:

Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.

İstikbar tabiri Kur'an'ı Kerim tabiridir ve şeytanın yüce Allah’ın Hz. Adem’e secde etme fermanına uymadan isyan etme macerasında şeytan hakkında kullanılmıştır. Şeytan yüce Allah’ın emrine karşı çıkarak kullarını doğru yoldan saptırmaya yemin etti ve hikmetli Allah bu yüzden onu insanların en bariz düşmanı niteledi. Biraz önce belirtilen Bakara suresinin 34.ayetinde vurgulandığı üzere şeytan büyüklük taslayan ve kendini insandan üstün sayan ve daha da önemlisi Allah’ın emrine itaat etmeyen ve bu yüzden ilahi kattan kovulan ilk mahluktur.

İran İslam inkılabının büyük önderi İmam Humeyni -ks- Amerika’yı küresel istikbar ve büyük şeytan olarak adlandırıyor ve bu devleti, onu izleyen ve onunla uzlaşma yolunu tutan her ümmeti bedbaht eden bir devlet niteliyor. Nitekim bugün bütün dünya Amerika ile dostluğun zillete ve horluğa sebebiyet verdiğine inanıyor ve tüm ülkeler ve hatta Amerika’nın en yakın dostları bile artık bu ülkeye güvenmiyor, zira Amerika’nın istikbar huyu, zorbalığı, sömürücü özelliği, zulüm, savaş çığırtanlığı ve sahtekarlığı asla değişmiyor. İşte bu yüzden İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei de Amerika’yı istikbarın en bariz örneği olduğunu vurguladı.

Müstekbir insan veya müstekbir devlet ve bir başka ifade ile başka insanların ve başka milletlerin işlerine karışan devlet, kendi çıkarları doğrultusunda başkalarını tüm işlerine müdahale ediyor, fakat kendini her şeyi yapmakta özgür sayıyor ve hiç kimseye de hesap vermiyor.

İstikbar hangi ülkeye ayak basarsa bassın o ülkeyi talan etmeye çalışıyor, yani elinden geldiğince o ülkenin her şeyine el koyuyor.

Bu zalim ve zorba cephenin karşı noktasında istikbarla mücadele eden ve zorbalığa boyun eğmeyen kesim yer alıyor.

İstikbar karşıtlığı, bir milletin istikbar devleti veya müstekbirlerin zorbalığına ve müdahalelerine karşı boyun eğmemesi demektir ve İran milleti kendini istikbar karşıtı bilen bir millettir, zira hiç bir zaman Amerika devletinin dayatmalarına boyun eğmemiştir.

Yüce Allah Kur'an'ı Kerim’in Fatır suresinin 43. ayetinde şöyle buyurur:

Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Halbuki kişi kazdığı kuyuya kendi düşer. Onlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah'ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın.

Allah teala bu ayette sapkınların haktan sapmalarını iki gerekçe ile açıklıyor. İlkin bu zümre yeryüzünde istikbar yolunu tuttular ve asla Hak karşısında teslim olmak istemediler. İkincisi bu zümre kötü tuzaklara yöneldiler ve çirkin amellerde bulundular.  Oysa Allah onların tuzaklarını ve hilelerini kendilerine çevirdi ve onları rezil rüsva etti ve şimdiki müstekbirler de geçmişlerinin şom kaderini paylaşacak ve her biri muazzam azaplarla cezalandırılacaktır.

Günümüz istikbarın asi ve isyankar ruhu karşısında onu dize getirecek ve isyanını bastıracak tek etken vardır, ki o da milletlerin uyanması ve iradesini ortaya koymasıdır. Bir millet uyandığı zaman haklarını tanır, düşmanlarını tanır, hedeflerini bilir ve ona karşı koymaya karar verir, böylece ne ABD, ne istikbar ve ne de askeri teçhizatları bir işe yarar. Bu konu, İslam inkılabı ta baştan üzerinde durduğu ve İslami nizamı bu sağlam temel üzerinde inşa ettiği noktadır.

Allah teala Fussilet suresinin 30. ayetinde O’na dayanarak zalimlere ve müstekbirlere karşı direnen kullarına şu vaatte bulunuyor:

Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.

Gerçekte müstekbir güçlerin İran İslam Cumhuriyeti ile ihtilafı, İslam Cumhuriyeti nizamı saygın ve bağımsız ve halkın oylarına dayanan bir İran istemesi ve müstekbirlerin ve zorbaların istediği bir İran’a hayır demesinden kaynaklanır. Allah teala Saf suresinin 8. ayetinde şöyle buyurur: Onlar ağızlarıyla Allah'ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır.

Bu yüzden hepimiz ilahi vaatlere inanmalı ve zorbalara karşı direnmeli ve Kur'an'ı Kerim’in Al-i İmran suresinin 139. ayetinde belirtildiği üzere davranmalıyız. Ayet şöyle buyurmakta:

Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.

Yüce Allah Maide suresinin 56.ayetinde de Hizbullah galip geleceğini ve izzet onların olacağını ve Hizbi şeytan ve orduları sürekli mağlup olacağını belirterek şöyle buyurur:

Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.

Bu öğretilerden hareketle İmam Humeyni -ks- şöyle buyururdu: Her ne kadar haykırışınız varsa Amerika’nın başına haykırın.

Bugün İran İslam Cumhuriyeti yüksek sesle ve hiç korkmadan ve düşman tehditlerinden çekinmeden veya paniğe kapılmadan zulüm, sulta, sömürü ve istikbarın başına haykırıyor ve milletleri bu şekilde etkiliyor. İran milleti Kur'an'ı Kerim öğretilerinden esinlenerek her daim ülkenin izzetine ve istiklaline vurgu yapıyor ve asla batılın hakkın üzerinde sultasını kabul etmiyor. Kur'an'ı Kerim’de belirtildiği üzere, hak galip gelir ve batıl yok olur. Nitekim peygamberlerin ve mümin insanların izzet sırrı Allah’a olan bağlılıkları ve ancak O’ndan izzet talep etmeleridir. İzzetin kaynağı Allah tealadır ve onu elde etmenin yolu da pak düşünce ve inanç ve salih ameldir. Zira salih amel doğru inancı takviye eder ve yüce Allah’a doğru yükselmesini sağlar ve yükseldikçe izzet merkezine yaklaşmış olur ve bu merkeze yaklaşmak ve onunla bütünleşmenin sonucu zafer ve üstünlüktür.

Evet, istikbarla mücadelenin sonu yoktur ve her daim devam etmektedir, zira batıl var olduğu sürece ona karşı koyacak hak da vardır. Bu yüzden İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei şöyle buyurur:

Eğer istikbarla mücadele olmazsa, biz Kur'an'ı Kerim’e tabi olanlardan sayılmayız.

Bugün İran toplumu dünyanın tüm hür milletleri için istikbar karşıtlığı konusunda başarılı bir örnektir. Bugün dünya her zamankinden daha çok yüce Allah’a dayanmak ve Kur'an'ı Kerim öğretilerini örnek almak ve akılcı ve tedbirli bir liderin hidayetinden yararlanmakla her türlü zulüm ve istikbarla mücadeleye ve müstekbirlerden beraat etmeye muhtaçtır. Kuşkusuz istikbarla mücadele için toplumun izzetini ve iktidarını ve özgüven duygusunu koruması ve geliştirmesi zaruridir, nitekim bu durumda insan daha sağlam adımlarla ilerler ve zafere daha çabuk kavuşur.