Sinema’da Nevruz
Nevruz bayramı, İran’da diğer birçok etkinlik gibi İran sinemasının eserlerinde yeri olan ve hatta başka bayramlara ve etkinliklere kıyasla rolü daha koyu sayılan bir bayramdır. Buna göre de İranlı film yapımcıları çeşitli senaryoları ile yeni yılın başlaması ve Nevruz üzerine eserler yapmaya veya mümkün mertebe senaryonun zemini olarak kullanmaya çalışmıştır.
Tarihî Nevruz bayramı ve İran sanatları ta eski çağlardan birbiriyle sıkı irtibatı olmuştur. Bu güzel bayramın en güzel görsel anlatımı olan sinema sanatı da bazı eserlerinde Nevruz bayramına yer vermiş ve bağlamda bazı eserler ekranlarda seyircileri ile buluşmuştur.
Nevruz bayramında doğanın renk değiştirmesi, sinema eserlerinde güzellik tanımında kullanılan bir meziyettir. Yine mevsimin kıştan ilkbahara doğru değişmesi ve bu değişikliğin insanlarda yarattığı coşku, Nevruz bayramını ön plana çıkaran bir başka özelliktir.
Öte yandan her yıl birçok yabancı filmin Ocak ayını veya Noel bayramını işleyerek yeni miladi yılın başlarında ekrana girmesi de yeni yıl ve bayramının muhataplara yeteri kadar cazip geldiğini göstermektedir.
İran sinemasında Nevruz bayramı bazen sadece bir eserde adının zikredilmesiyle yetinecek kadar az işlenmiştir. İslam inkılabından önce İran sinemasında Nevruz bayramını konu eden seçkin bir eser yoktur. İslam inkılabından sonra ise ilk eser Bahar adıyla savaş yıllarının yönetmeni Ebulfazl Celili tarafından yönetildi.
Dayatılan savaş yıllarında ebeveynini bombardımanlarda kaybeden Hamed, İran’ın kuzeyinde savaş mültecilerinin kampına götürülür. Burada yıllar önce eşini kaybeden yaşlı bir orman bekçisi Hamed’in bakımını üstlenir. Yakında iki karakter arasında duygusal bir ilişki kurulur ve çocuk ihtiyar bekçiye işlerinde yardımcı olur. Hamed hastadır, fakat doğduğu kentin kurtulduğu haberini radyodan duyunca sevinçle hasta yatağından kalkar. Doğanın yeniden doğduğu sırada savaşzede kentlerin kurtuluşu ve Baas ordusu geri püskürtülmesi filme çok güzel bir atmosfer kazandırır.
İranlı merhum yönetmen Ali Hatemi hemen hemen tüm eserlerinde İran kültürünü ve gelenek ve göreneklerini işleyen ve Nevruz bayramına da güzel bir tablo misali eserlerinden birinde yer veren bir yönetmendir.
Ali Hatemi yaklaşık otuz yıl boyunca İran sineması ve televizyon kurumunda çalıştı ve her iki sektörde İranlı kültürü ve kimliği işlediği için seyircilerin ilgi odağındaydı.
Kemalülmülk adlı filmde yeni yıla girildiğini ilan eden top sesi duyulunca yeni yıl duası İzzetullah Entezami’nın canlandırdığı kral Nasıreddin tarafından okunur ve 1313 yılına girildiği ilan edilir. Bu filmde İranlı ünlü ressam Kamalülmülk’ün Ayna salonu adlı ünlü tablosunun ilk kez görücüye çıkması Nevruz bayramına denk gelmiştir. Böylece bu eserde Heftsin sofrası ve yeni yıla giriş merasiminden unutulmaz bir görüntü yaratılmış oluyor. Gerçi bu irtibat, Kemalülmülk’le tarihî Nevruz bayramı arasında tek irtibat faslı oluyor ve filmin devamında başka bir irtibat bulunmuyor.
Aslında İran sinemasında Nevruz bayramı eski bir gelenek olarak ele alındığı söylenemez ve genellikle bu bayramın merasimleri ve gelenekleri senaryo ile bütünleşerek daha çok sosyal meseleler ele alındığı anlaşılıyor.
Ancak Asger Ferhadi’nin Çarşambasuri adlı filmi yapmasıyla beraber İran sinemasında Nevruz konulu önemli filmlerden birinin yapımı gerçekleşmiş oluyor. Filmin konusu yılın son Salı gecesinde geçiyor ve bayram öncesi ev temizliği, sebze ve kırmızı balık satışı işleniyor.
Filmin özeti şöyle: Nevruz bayramı yaklaşıyor ve herkes evine temizlik yaparak yeni yılı karşılamaya hazırlanıyor. Evlilik hazırlığı yapan genç bir kız Çarşambasuri merasimi yapıldığı gün temizlik işi için orta gelirli bir ailenin evine gidiyor. Evin gergin ve üzücü atmosferi, Çarşambasuri etkinliğinin gürültüsü ve diğer sesler oldukça huzursuz ve istikrarsız bir atmosfer yaratıyor. Temizlikçi kızın bu aile ile bir gün birlikteliği birçok muğlaklığa açıklık getirirken, aynı zamanda birçok soruya da cevap veriyor. Bu eser yönetmen Ferhadi’nin üçüncü sinema eseri olarak yurt içinde ve dışında yoğun ilgi ile karşılaştı ve günümüz yaşamı ve hatta Nevruz bayramını ekranlara taşımayı başardı.
Rıza Mirkerimi de iki önemli eserinde Nevruz bayramını işleyen ve bu etkinliği senaryonun ana çizgisi ile en iyi biçimde birleştiren bir yapımcıdır.
Çocuk ve asker, Rıza Mirkerimi’nin ilk eseridir ve konusu bayram öncesi günlerde yaşanır. Behmen, Horasan eyaletinin köylerinden birinde bir karakolda vatani görevini yapmakta ve yeni yıl ve Nevruz bayramı tatilinde kendi köyüne giderek evlilik hazırlığını yapmak istemekte, fakat komutanı ona izin vermemektedir. Bayram gecesi bir çocuk hırsızlık suçundan karakola getirilir. Komutan Behmen’i söz konusu çocuğu Tahran’da suçlu çocuklarla ilgilenen merkeze teslim etmekle görevlendirir. Asker Behmen yeni yılla beraber hayatında yepyeni bir macera olan ve değişmesine yol açan bir yolculuğa başlar.
Rıza Mirkerimi’nin Çok uzak, çok yakın adlı eseri de yeni yıla girerken başlıyor ve Nevruz bayramının ilanı ile birlikte çölde devam ediyor. Mirkerimi bu eserinde bayram gecesinin kalabalığını ve Heftsin sofrasının bazı bölümlerini anlatıyor. Dr. Alem beyin ve nöroloji uzmanı ve kendini işine kaptıran ve oğlu Saman’ı unutan bir babadır. Çölün dipsiz gökyüzü milyarlarca yıldızıyla Saman’ın karşısındadır ve o da kendini bu yıldızlara kaptırmıştır. Dr. Alem birden oğlunun tedavisi mümkün olmayan hastalığını öğrenir ve bu yüzden her şeyi bırakıp çölün ortasından geçerek oğluna yakınlaşmaya çalışır. Mirkerimi Dr. Alem’in hayatının dönüm noktasını Nevruz bayramına denk getiriyor. Dr. Alem’in yolculuğuna başlaması ve çölü aşması onu bir başka dünyaya taşıyor ve yönetmen Nevruz bayramını bu geçiş anı için seçiyor.
Nevruz bayramı balığı, İranlı yönetmenlerin sevdiği nesnelerden biridir. Bunu, bu yönetmenlerin eserlerinde bu nesneyi diğer Nevruz nesnelerine kıyasla daha fazla kullanmış olmamalarından anlamak mümkün.
Menuçehr Asgerineseb’in eseri olan Sis’in ötesi adlı filmin senaryosu iki kırmızı balığın kaderi üzerine yazılmıştır. Yönetmen maceranın anlatımı için Nevruz bayramının son günlerini seçmiştir. Bu iki balığın kaderi yaşam tarzında bazı noktaları anlatıyor. Buna göre iki balıktan biri ölüyor ve öteki yaşamına devam etme şansı buluyor ve bu hayat ve memat durumu iki balığın kaderinden daha ötesinde bir mesaj iletiyor. Filmde yönetmen, senaryosunun karakterinin yolculuğu bahanesi ile ilkbahar doğasını ve Nevruz bayramı havasını seyircileri ile paylaşıyor.
İranlı bir başka yönetmen Kambuzia Pertovi de Balık adlı eserinde eski yılın son saatlerini çok doğru biçimde değerlendiriyor. Yönetmen filminde yer alan üç çocuğu Tahran’ın ara sokaklarında muhatabını öykünün başında kaygılandırdığı balıkların hayatını sürdürmeleri için bazı imkanlar yaratmakla görevlendiriyor. Seyirci de balıkların hayatta kalıp Heftsin sofrasının başında konulan kaplarda yüzüp yüzemeyeceklerini merak ediyor. Ancak yönetmenin balıkların öyküsünü anlatırken gizli kaygıları bu bekleyişi daha da zorlaştırıyor.
Ancak İranlı ünlü yönetmen İbrahim Hatemikia’nın Nevruz’dan rivayeti, bu bayramın felsefesi ve gelenek ve görenekler ile pek ilgisi bulunmuyor ve sadece yılın son günlerinde halkın yoğunluğu ve uğraşlarının artmasına vurgu yapıyor. Bu eserin senaryosuna göre Nevruz bayramına bir gün kala bir savaş gazisi tedavi için yurt dışına sevk ediliyor. Bayram tatili para tedarikini zorlaştırması stresi ve baskıları arttırıyor ve nihayetinde macera beklenmedik bir şekilde devam ediyor. film, savaş gazisinin şehit düşmesi ve yeni yılın kutlanması ile son buluyor, oysa yapımcının tabiri ile şartlar hiç değişmemiş ve Nevruz, değişim yaratma özelliğini kaybetmiştir.
Bu arada İran sinemasında Nevruz bayramına yeni bir açıdan bakabilen yapımcıların da bulunduğu ve seyircilerine Nevruz tatilini geçirmek üzere kenti dolaşmayı ve bilinmeyenlerini keşfetmeyi öneren yönetmenlerin de var olduğunu belirtmek gerekir.
Yönetmen Daryuş Mehrcuyi Tahran, Tahran adlı eserinde bu öneriyi doğrudan gündeme getirerek Nevruz bayramını başka bir açıdan anlatıyor. Bir aile eski evlerinde yeni yıla girmeyi beklerken birden çatı eskimişlik ve yağmur yüzünden çöküyor aile bu krizi atlatmak ve Nevruz bayramını boş geçirmemek için Tahran’ı dolaşmaya karar veriyor. Aile fertleri yaşlıları dolaştıran otobüse biniyor ve böylece Tahran’ı dolaşma faslı başlıyor. İçinde yaşadıkları kentin insanlarını ve bilinmeyen yerlerini tanımak, yönetmene göre Nevruz’un önemli getirileridir ve sinemada geleneksel Nevruz tabirlerinden farklı bir tanım ve görüntü sunmaktadır.012