El Kazımi'nin Tahran Ziyareti; İran'ın Amerika'ya Kesin Mesajı
Irak başbakanı Mustafa El Kazımi'nin yabancı ülkelere yaptığı ilk ziyaretinde 21 Temmuz Salı günü İran'da bulunması bağlamında sizlere özel bir sohbet hazırladık.
Bu ziyarette El Kazımi İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei dahil üst düzey makamlar ile görüştü. Bu bağlamda biz de bu ziyaretin farklı boyutlarını ele almaya çalışacağız. Mustafa El Kazımi geçmişte görev başında bulunan Irak başbakanları gibi Tahran ziyaretinde İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei ile de görüştü. El Kazımi'nin İslam İnkılabı Lideri ile görüşmesi önemli bir gelişme idi. Çünkü bir yandan İran İslam Cumhuriyeti'nin Irak'a yönelik mega siyasetleri yönetimin en üst makamı tarafından açıklandı ve diğer taraftan da Amerika'ya kesin bir mesaj gönderildi.
İran İslam Cumhuriyeti'nin Irak'a yönelik stratejilerinden biri de bu ülkenin istikrarı, bağımsızlığını desteklemek ve güçlü bir hükümetin kurulmasına yardımcı olmaktır. İslam İnkılabı Lideri ise bu hususta şöyle buyurdular:" İran, Irak'ın izzetini, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünün korunmasını istiyor. "
İran İslam Cumhuriyeti bu stratejisini pratikte de hayata geçirdi. Bu çerçevede Irak'a IŞİD terör örgütü ile mücadelede de yardımcı oldu. Bu husu ise Iraklı makamlar tarafından da vurgulanan bir gerçek olmuştur. Bu doğrultuda Mustafa El Kazımi de İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüşmesinde bu hususta şöyle bir açıklamada bulundu:" IŞİD ile mücadele sürecinde Irak'ın yanında bulunan ilk ülkelerden biri de İran'dı. Iraklılar ise bu hususu hiçbir zaman unutmayacaklardır. "
İran İslam Cumhuriyeti Irak ile coğrafi açıdan 1500 kilometre kadar sınır paylaşmakta ve Irak'ta güçlü ve istikrarlı bir hükümetin görevde olmasını kendi çıkarları doğrultusunda değerlendirmektedir. Bu yüzden kimi gerici Arap ülkeleri ve Batılı ülkelere karşı zayıf ve siyasi ve güvenlik sorunlar bataklığına saplanmış bir Irak'tan yana değildir.
İran İslam Cumhuriyeti'nin Irak'a yönelik stratejilerinden bir başkası da bu ülkenin içişlerine her türlü yabancı müdahaleye karşı çıkmasıdır. Bu gerçeği ise İslam İnkılabı Lideri'nin Irak başbakanı Mustafa El Kazımi görüşmesinde yaptıkları konuşmalardan anlamak mümkün. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei bu hususta bir kaç önemli ve stratejik ifadede bulunarak şöyle buyurdular:" İran, Irak ile Amerika ilişkileri konusunda müdahalede bulunmuyor..." " Amerikalılar, Saddam'ın devrildiği ilk başlardaki Amerikalı yönetici Paul Bremer yönetimi gibi bir iktidar peşindediler. "
Son yıllarda özellikle de Ekim 2019'un sonlarından itibaren iç itirazlar ve protestolar süreci ile uğraşan Irak şimdi de El Kazımi hükümetinin Irak'ta olduğu dönemde, kimi muhaliflerin sabotajları ile karşı karşıya kalmıştır. Bu çerçevede kimi muhalif gruplar Bağdat ve Tahran ilişkilerinin gelişmesini tehlike addederek İran'ın Irak'ın içişlerine müdahale ettiğini iddia ettiler.
Bu çerçevede İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei ise bu planlı iddiaları reddederek tam tersi Amerikalıların bir yandan Irak'ta hükümeti zayıflatmak istediklerini bir yandan da özünde Iraklı olmayan yöneticileri iktidara getirmek istediklerini vurguladı.
İran İslam Cumhuriyeti'nin Irak'a yönelik mega siyasetlerinden biri de dini merciliği ve Irak gönüllü güçleri Haşdi Şabi'yi desteklemektir. Bilindiği üzere dini mercilik, Irak'ın istikrarı ve bağımsızlığının korunmasına ve Haşdi Şabi örgütü de toprak bütünlüğü ve güvenliğin korunmasında belirgin rol oynadılar. Haşdi Şabi örgütü aslında Irak'taki dini merciliğinin Irak coğrafyasının büyük bir bölümünün IŞİD teröristleri tarafından işgalinin ardından verdiği fetvanın sonucu meydana geldi.
Günümüzde ise Irak Haşdi Şabi örgütü dış mihraklara bağlı Iraklı muhaliflerin de saldırılarının hedefi olarak seçilmiştir. Buna esasen İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei Mustafa El Kazımi ile görüşmesinde sözlerine şu şekilde açıklık getirdi:" Haşdi Şabi Irak'ta korunması gereken bir başka büyük nimettir. "
İslam İnkılabı Lideri'nin Irak başbakanı Mustafa El Kazımi ile görüşmesinin bir başka boyutu da Amerika'ya mesaj mahiyeti taşıyan açıklamalardı. İran'ın bu doğrultudaki önemli mesajı da İran'ın Amerika'dan Korgeneral Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi Mühendis'e suikastin intikamını almasının devam etmesidir. Bu çerçevede Irak'taki Amerikan üssü Aynel Esed üssüne yapılan saldırılar ise sırf ufacık bir tokattı. Bu da Irak'ta bulunan Amerikan askerlerinin panik ve dehşet içerisinde kalacaklarını gösteriyor.
Irak başbakanı El Kazımi ise İran'a ziyaretinden belli başlı hedefler de güdüyordu. Bu çerçevede El Kazım İran ve Suudi Arabistan arasında hatta İran ve Amerika arasında da arabuluculuk yapmak istiyordu. Buna rağmen bu ziyaretin en önemli hedefinin de Irak ve İran ilişkilerinin BAAS rejiminin düşmesinin ardından daha da geliştirilmesi olduğunu söylemek mümkün. Bu çerçevede mevcut gidişatın devam etmesi ve iki ülke ticaret hacminin de 12 milyar dolara ulaştırılması istendi.
İran ve Irak ilişkileri ancak gerici Arap ve Batı ekseninin öfkelenmesine yol açmıştır. El Kazımi'nin Irak başbakanlığı görevine atanmasının ardından Batı Asya'daki gerici Arap ülkeleri özellikle de Suudi Arabistan'a bağlı medya organları sürekli Tahran-Bağdat ilişkilerini zedelemeye ve baltalamaya çalıştılar. Örneğin bu medya organlarından bazıları Irak başbakanının etrafında bulunan danışmanlarından bazılarının Tahran ile ikili anlaşmaların tekrar gözden geçirilmesini gündeme aldıklarını öne sürdüler.
Buna rağmen El Kazımi'nin ilk yabancı ziyareti çerçevesinde İran'ı seçmesi tüm bu karalayıcı çalışmaları reddeden ve Bağdat ve Tahran'ın ikili ilişkileri geliştirmekte kararlı olduğunu gösteren bir gelişme idi. Irak başbakanı İran'a gelmesinin ardından İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile de görüştü ve şöyle bir açıklamada bulundu:" Ben, İran ile tüm alanlarda ikili ilişkileri güçlendirmek istiyorum. Özellikle de mevcutta baş gösteren koronavirüs gibi sorunların devam ettiği ve petrol fiyatının düşmesi ile karşılaştığımız dönemde. "
Bu doğrultuda Irak başbakanı El Kazımi beraberinde üst düzey ekonomi heyeti ile İran'a geldi. Irak başbakanına, Tahran ziyaretinde Irak petrol bakanı ve enerji bakanı da eşlik etti. Bu mesele ise Bağdat'ın El Kazımi döneminde Amerika'nın tüm baskılarına rağmen Tahran ile petrol, doğalgaz ve elektrik alanındaki işbirliklerini sürdürmek istediğini gösterdi.
El Kazımi'nin Tahran ziyareti sırasında ikili ticari hacminin 20 milyar dolara kadar yükseltmesi kararlaştırıldı. Ayrıca İranlı ve Iraklı taraflar 2 yıl önceye kadar imzalanan ekonomik anlaşmalar ve sözleşmelerin de uygulanması etrafında anlaşmaya vardılar.
Bu ziyarette ekonomik hususlara ilaveten askeri ve güvenlik alanında da ikili ilişkilerin güçlendirilmesine vurgu yapıldı.
Bu bağlamda Irak savunma bakanı Cuma İnad ise Irak başbakanı ile beraber Tahran'a geldi. Böylece Mustafa El Kazımi hükümetinin İran İslam Cumhuriyeti ile ekonomik ilişkilerine paralel olarak askeri ve güvenlik ilişkileri de genişletmek istediği belirginleşti.
Uluslararası meseleler uzmanı Pir Muhammed Mollazehi ise bu hususta şöyle diyor:" Irak başbakanı Tahran ziyaretinde İran ile ekonomik ve siyasi ilişkileri geliştirmeyi Bağdat hükümetinin önceliği olarak göstermeye çalıştı. "
Irak başbakanının İran İslam Cumhuriyeti ziyaretinin önemli sonuçları da vardı. Bunlardan birisi Batı ve Gerici Arap eksenine bağlı medya imparatorluğunun yenilgiye uğratılması idi. El Kazımi'nin işbaşına gelişinden hemen sonra Batılı-Gerici Arap ekseni medya organları bu Iraklı makamı İran karşıtı, Batı yanlısı bir isim olarak tanıtmaya çalıştılar.
Irak başbakanı ise İran ziyaretinde açık ve şeffaf tutumlar sergileyerek şu açıklamada da bulundu:" Bağdat, hiçbir zaman Tahran'ın tekfirci teröristler ile mücadelede Irak'a verdiği destekleri unutmayacaktır. İranlılar ve Iraklıların IŞİD ile mücadelede kanlarının harmanlandığı, bir gerçektir. İran ve Irak ilişkileri derinliğe sahip olan Ehlibeyti sevip saymak ve onlara sevgi beslemeye dayanan tarihi, kültürel ve dini geçmişe sahip ilişkilerdir. "
Irak başbakanının bu açık ve net tavır koyması ise onun İran İslam Cumhuriyeti'nin bölgesel konumu ve ağırlığını kavradığını hem de Bağdat-Tahran ilişkilerinin zayıflatılmasını kendi hükümeti lehine olmadığını bildiğini gösteriyor.