Ayetullah Hamanei’nin Fransız gençlere mektubu üzerine - 2
İfade özgürlüğü en önemli ve en değerli haklardan ve insanların taleplerinden biridir.
Ancak bu ilke doğru biçimde tanımlanmadığı takdirde yanlış yorumlandığı gibi bedeli ağır bir şekilde suiistifade edilebilir. Bu yüzden ifade özgürlüğünü doğru tanımlamak ve temellerini ve sınırlarını belirlemek büyük önem arz etmektedir. Bu konu özellikle Batı dünyası liberal demokrasi politikaları ve dünya genelinde iki milyara yakın Müslümanın mukaddesatına hakaret etmekle ahlaksızlığını haklı göstermeye çalıştığı için daha da önem kazanıyor.
Buna göre şimdi önceki bölümün devamında İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin Fransız gençlere gönderdiği mesajdan hareketle Batılı politikacıların ifade özgürlüğü ilkesini yanlış bildiklerini ve Fransa devleti İslam dinine karşı hasmane bir tutum sergilemek ve bu ilahi dinin izleyenlerinin mukaddesatına hakaret etmekle en temel insani ve ahlaki değerleri hiçe saydığını ve vatandaşlık hakları ve insan haklarını çiğnediğini göstermek istiyoruz.
Gerçi evrensel insan hakları bildirgesi görecede tüm beşeri toplumların haklarına saygı doğrultusunda tedvin edildi, ama maalesef gerçekte bu konu insanların temel haklarını savunmaktan ziyade, sultacı güçlerin gayri meşru çıkarlarını genişletmek ve yaygınlaştırmak için bir malzemeye dönüştü ve başta Amerika ve Avrupa olmak üzere Batılı devletler bu konuyu muhalif ülkelere karşı kullanmaya başladı. Bu ülkelere göre onların çıkarları doğrultusunda hareket etmeye ve fikri, iktisadi ve siyasi açılardan Batı’ya uymayan ülkeler düşman telakki ediliyor.
Öte yandan çağımız yumuşak savaş çağı olduğundan, Batılı devletler hakkı ve adaleti savunan muhaliflerini ortadan kaldırmak için uluslararası kamuoyunda meşru gözüken insan hakları ve demokrasi gibi ilkeleri savunmak ve terörle mücadele gibi içi boş iddiaları ileri sürerek muhalif ülkelere karşı harekete geçiyor ve böylece muhaliflerin kimliğini tahrip etmeye çalışıyor.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin Fransız gençlere ve diğer Batılı ülkelerin gençlerine mesajı, bu ülkenin gençleri arasında bilinçli ve basiretli vicdanları uyandırmak içindir. Ayetullah Hamanei bu gençlere şu tavsiyede bulunuyor:
Cumhurbaşkanınıza sorun; neden Allah’ın peygamberine hakareti destekliyor ve bunu ifade özgürlüğü sayıyor? Acaba ifade özgürlüğünün anlamı küfür ve hakaret etmek midir? Hem de parlak ve kutsal şahsiyetlere? Acaba bu ahmakça hareket, onu cumhurbaşkanları olarak seçen bir milletin şuuruna hakaret değil midir? Bir sonraki soru, neden Holokost hakkında kuşku duymak suçtur? Ve eğer biri bu konuda bir şey yazarsa hapse girmesi gerekir, fakat peygambere hakaret etmek serbesttir?
Yine ilginçtir ki kendini özgürlük ve demokrasi beşiği bilen Fransa, İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin Fransız gençlere hitaben mesajı yayımlandıktan sonra Ayetullah Hamanei’ye ait olan instagram sayfasını engelledi. Burada sorulması gereken soru şu ki, Fransa devleti nasıl kendi zararına gördükleri durumlara istediği kısıtlamaları uygulayabiliyor, fakat başta dinlerin mukaddesatına hakaret ve saygısızlık edilmesi için hiç bir çerçeve belirlemiyor?
İfade özgürlüğü, insan hakları çerçevesinde tanımlanan hukuki özgürlüklerden biridir. Ancak uluslararası belgelerde ifade özgürlüğünden verilen tanımların hiç birinden başka dinlere hakaret etmek veya alay etmenin serbest olduğu sonucu elde edilmiyor. İfade özgürlüğünün sınırı başka hakları ihlal etmediği yere kadardır. Dünyanın yaklaşık iki milyar Müslümanının duygularını incitmek ve bunu yaparken ifade özgürlüğünü bahane etmek hiç bir mantıkla bağdaşmadığı gibi, kabul edilemez bir konudur.
İfade özgürlüğü Fransa’nın insan hakları ve vatandaşlık bildirgesi, evrensel insan hakları bildirgesi, uluslararası medeni ve siyasi haklar misakı, uluslararası ırkçı ayrımcılıkla mücadele konvansiyonu, çocuk hakları konvansiyonu, Avrupa insan hakları ve temel özgürlükler konvansiyonu, ABD insan hakları konvansiyonu vee 1990 Kahire bildirgesi gibi birçok uluslararası belgede tanımlanmış ve üzerine vurgu yapılmış bir ilkedir. Ancak bu belgelerde yer alan ifade özgürlüğü tanımlarının hiç biri başka inançlara hakareti veya alay etmeyi haklı göstermiyor. Nitekim Avrupa insan hakları mahkemesi de birçok dosyada İslam dini başta olmak üzere başka dinlere hakaretin ifade özgürlüğü çerçevesinde yer alamayacağı yönünde karar verdiği anlaşılıyor.
Bugün Fransa devletinin insan haklarını savundukları yönündeki tüm iddialarına karşın bu devletin en büyük insan hakları ihlalcilerinden biri olduğu açıkça ortadadır. Fransa’da 2004 yılında onaylanan başörtüsü yasağı kanunu Fransa toplumunda Müslümanlara uygulanan ciddi bir kısıtlamaydı. Bu kanuna göre Avrupa’da en büyük Müslüman topluluğunu oluşturan ve nüfusu 6 milyondan fazla olan Fransa Müslümanları okullarda, kamu alanlarında ve devlet dairelerinde başörtüsü kullanmaktan men edildi.
Fransa’da hakimiyetin seküler mahiyeti itibarı ile Müslümanlar gibi dini azınlıklar ve Arap veya siyahiler gibi etnik azınlıklar tanınmıyor. Bu insanlar Fransa parlamentosunda ve diğer karar merkezlerinde temsil edilmediği gibi, bu ülkenin ırkçı ve radikal örgütlerinin şiddet uygulamalarına da maruz kalıyorlar ve hatta zaman zaman Fransa’nın üst düzey yetkilileri tarafından aleni bir şekilde aşağılanıyorlar. Fransa’da bu sosyal gruplar hiç bir siyasi partide daha temsil edilmeyecek kadar dışlanıyor ve hiç bir siyasi veya aydın güç tarafından desteklenmiyor.
Öte yandan Fransa’da hükümetin Charlie Hebdo dergisinin rahmet ve sevgi peygamberi Hz. Muhammed’e -s- açıkça hakaret etmesine destek vermesi de bu ülkede İslamofobi sadece hicapla sınırlı olmadığını ve Paris yönetimi ve Fransa medyasının temel politikası Müslümanlardan nefret uyandırmaya yönelik olduğunu açıkça ortaya koydu. Nitekim bu yüzden Fransa’da camilere ve Müslümanlara yapılan saldırılar medyaya pek yansımıyor. Örneğin 18 Ekim 2020’de iki Müslüman kadın Paris’te bir ırkçının bıçaklı saldırısına uğradığında bu olay Fransa medyasında yankı uyandırmadı. Yine Bordo ve Beziers’te camilere yapılan saldırıları pek duyan olmadı.
Gerçekte Fransa devleti özgürlük iddiası ve dinlere hakareti ifade özgürlüğü ile haklı göstermesine karşın hükümetin nefret saçan politikalarını eleştiren şahsiyetleri de dışlıyor. Örneğin Fransa’da sekülerizmi gözetleme komisyonu Başkanı Nikolas Kaden Paris yönetiminin Müslümanları damgalama davranışını eleştirmesi üzerine Paris yönetiminden sert tepkilerle karşılaştı ve bazıları istifa etmesini istedi.Dünyanın neresinde ve hangi ülkeye veya millete karşı olursa olsun terör saldırıları güvensizliği körüklediği ve krize yol açtığı ve İslam dünyasına karşı baskı ve karalama aracı olarak kullanıldığı için kınanmalıdır. Fransız devlet adamları İslami camianın mukaddesatına insani ve ahlaki değerleri gözardı ederek hakaret etmeleri teröristlerin saldırılarından pek farklı olmadığını bilmeleri gerekir. ilahi dinlerin değerlerine hakaret, teröristlerin cinayetleri kadar kötü ve kınanması gereken bir davranıştı. Gerçekte başkalarına karşı haksız şiddet uygulamak ve saldırmak tenkit edilen bir konudur ve hiç bir ilahi din bunu onaylamadığı açıkça ortadadır.
Kuşkusuz bugünkü durumdan Müslümanları teselli etme ve Charlie Hebdo gibi dergilerin çirkin hakaretlerini önleme çabasının yerine hasmane tutumları üzerine ısrar eden ve Müslümanların duygularını tahrik eden Fransız yetkililer sorumludur. Bu tutum hiç kuşkusuz bu ülkenin ekonomisini de olumsuz etkileyecektir; zira son günlerde Fransız ürünlerine boykot kararları alınmaya başladı. Son günlerde Fransız ürünlerine boykot hashtegi Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un sözlerinden sonra trend haline geldi ve ardından Fransız ürünleri Kuveyt, Katar, Ürdün, Irak ve diğer birçok Arap ülkelerinde boykot edildi.Böylece İslamofobi ifade özgürlüğü ile haklı gösterildiği ve Müslümanların duyguları tahrik edildiği bir ortamda Fransa devleti kendi zararına çalışıyor. Oysa unutmamak gerekir ki bu durumdan en çok radikal gruplar gelecek seçimlerde siyasi amaçları doğrultusunda yararlanacak ve mevcut ihtilafları körükleyerek nemalanmaya çalışacaktır. Sonuçta Fransa’da sosyal birliktelik ve medeni huzur zamanla azalacak ve Fransa camiası dini gerginlikler, şiddet ve kopmalara sahne olacaktır.Sohbetimizin sonunda bir değerlendirme yapacak olursak, Batılı devletlerin demokrasi jesti ile sürekli ifade ve inanç özgürlüğü gibi özgürlükten dem vurdukları, fakat yaklaşık iki milyar Müslümanın inancına hakaret edildiğinde, sustukları söylenebilir. İfade özgürlüğü kuşkusuz başka inançlara hakaret ve ahlaki değerleri yok etmek anlamına gelmez. Maden öyle, neden Fransız yetkililer Fransa’nın milli değerleri ve cumhurbaşkanına hakaret eden bu dergiyi kapatmıyor?