Nevruz’un Hikmeti ve Felsefesi (Nevruz Bayramı Özel – 7 )
İlkbaharın insanlara mesajı,” sizler doğadan daha alçak konumda değilsiniz, hatta daha üstün konumdasınız; o zaman eğer ilkbahar gelince ve doğa uyanınca, bizler gaflet uykusunda olursa ve eski kinlerin ve ukdelerin yüzünden gönlümüz pas tutmuşsa, bu bayağı utanç verici bir durumdur” yönündedir. İşte bu yüzden İslam Peygamberi -s- şöyle buyurmakta: Kim dünyanın bir halden bir başka hale geçtiğini fark etmezse, en gafil insanlardandır.
Evet, değerli dostlar hş. takvimine göre 1400 yılı ve Nevruz bayramı dolayısıyla hazırladığımız özel programımızın bir başka bölümünde huzurlarınızdayız. Bugünkü sohbetimizde ise Nevruz’un felsefesini ve hikmetini açıklamaya ve doğanın yenilenmek ve yeniden canlanmakla bize verdiği dersleri paylaşmaya çalışacağız.
İlkbaharın nefesi Hz. İsa’nın -s- nefesi misali uyuyan doğayı yeniden diriltiyor ve Hz. Musa’nın -s- asası misali karanlığı delerek insanlara arzulanan Mısır’ı armağan ediyor. ilkbaharın gelmesi ile birlikte tomurcukların damarında kan akmaya başlıyor ve tohumlar ilkbaharın okşaması ile kışın gaflet uykusundan uyanıyor.
İlkbahar aslında insanın uyanması ve Allah tealayı tanıması bakımından oldukça değerli bir bahanedir. Yüce Allah bizi uyandırmak için binlerce saati ayarlamıştır. Her bebeğin doğuşu, her sevdiğimizin vefatı, yüzümüze düşen her çizgi, her kuvvetin yükselişi ve çöküşü, her var olmak ve yok olmakla duyulan neşe ve hüzün, her yılın hazanı ve baharı, hepsi ve hepsi insanı uyandırmak için ayarlanan saat gibidir.
İlkbaharın tecellisi, yegane yaratanın gücünün tecellisidir. İlkbahar ruhu, tevhit, düşünce ve tazeliğin ruhudur. İlkbahar insana Allah’ı tanıma, Maad’ı tanıma, değişim, gelişim ve kemale ermenin derslerini verir.
İlkbahar, muazzam gücü ile doğaya yeniden can veren Allah’ın gücü ve yaratanın tedbiridir. İlkbahar, insanın dikkatini her an yenilenen ve değişen aleme çekmek üzere ilahi büyük işaretlerden biridir; gücü, hikmeti ve şefkati ile tüm alemi kemale doğru hidayete erdiren yegane Allah’ın sonsuz gücünün işaretidir.
İlkbahar ve yeni yıl insanların ve doğanın yeniden yaşamına yönelik bir mesajı vardır; insan her yıl seyrettiği ilahi diriliş ve kıyametin küçük bir örneğidir. Doğada, kıyamet ve yeniden diriliş günü hakkında hiç bir kuşku geride bırakmayacak sayısız işareti bulmak mümkün. Kur'an'ı Kerim de birçok ayette yerin ölümünden sonra yeniden dirilişi hakkında canlanacağına işaret etmiştir. Örneğin ilkbaharı yaratan Allah teala Fatır suresinin 9.ayetinde doğanın yeniden dirilişi hakkında şöyle buyurmakta:
Rüzgârları gönderip de bulutu harekete geçiren Allah'tır. Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra toprağa onunla hayat veririz. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır.
Doğanın yeniden dirilişi hakkında Kur'an'ı Kerim’de yer alan ayetler görecede doğanın ilkbaharda, sonbahar ve kış mevsimlerinden sonra yeniden dirildiğine işaret ediyor; ancak aynı zamanda bu ayetlerin batını Allah tealanın doğanın yeniden dirilişine işaret ederek sınırsız gücünü hatırlatmak istediği ve müminlere ahlaki vaazda bulunarak ilkbaharı kıyamet gününü hatırlatma yönünde bir uyarı şeklinde telakki etmelerini tavsiye ettiği anlaşılıyor. Nitekim İslam Peygamberi -s- de şöyle buyuruyor: Ne zaman ilkbaharı görecek olursanız, kıyamet gününü ve öldükten sonra yeniden dirileceğinizi sık sık hatırlayın.
Evet, ilkbahar doğaya temizlik yapmaya geliyor ve çiçekleri, ağaçları ve ovaları nur ve aydınlığa doğru götürüyor. İlkbahar bizlere yaratılış düzeni kötülük ve çirkinlik ve pislikle bağdaşmadığını ve evlerimize ve çevremize temizlik yapmanın yanı sıra ruhumuzu ve kalbimizi de temizlememiz gerektiğini hatırlatmaya geliyor; zira her insanın batını ve içinin temizliği, topluma da iyilik ve huzur kazandırır. Buna göre gönüllerimizi her türlü kirden, kinden ve hüzünden arındırmalı ve ilkbaharın gelişini idrak etmeye hazır hale getirmeliyiz. İlkbahar bizi en iyi hallere davet ederek, hepimiz için en güzel anları armağan eder.
İlkbahar doğadan öğrenme fırsatıdır; insan ta baştan doğadan öğrendiği güzel adetler, cömertlik, sevgi ve muhabbet,...
İlkbahar sevgi meltemini her an ağaçlara ve çiçeklere sunar ve bir kez daha uyanarak tüm varlığını sevdiklerine hibe eder. Bağışlama ruhu Nevruz günlerinde genişler ve herkes başkalarını mutlu etmeye çalışır.
Tarihte belirtildiği üzere Habeşi Bilal Allah Resulü’nün -s- emri üzerine Ramazan bayramında kadınların sadakalarını, irili ufaklı küpelerini ve bileziklerini toplar ve yoksullara ve fukaraya dağıtırdı.
Allah yolunda başkalarını nimetlere ortak etmek ve infakta bulunmak, ilahi nimetlere şükretmek ve artmasını güvence altına almaktır. Nitekim Allah teala İbrahim suresinin 7. ayetinde şöyle buyurmakta:
"Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti."
Bundan başka Kur'an'ı Kerim mümin insan hakiki ihsana kavuşmak için infakta bulunması gerektiğini buyurmakta; nitekim Al-i İmran suresinin
92. ayetinde şöyle okumaktayız:
Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça "iyi" ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.
İlkbaharın insanlara mesajı şöyledir:
Siz doğadan daha alçak değilsiniz, nitekim daha üstün konumda olabilirsiniz. O zaman eğer ilkbahar gelip de uyuyan doğa uyanır, fakat biz halâ gaflet uykusunda isek, yazıklar olsun. Sakın ölü dağlar ve ovalar yeniden canlanıp herkese gülümserken, bizler eski kinlerin ve ayıp ukdelerimizin ötesinde gönlümüz pas tutmasın, kalbimizden nefret fışkırmasın. İşte bu yüzden İslam Peygamberi -s- şöyle buyurmakta:
Kim dünyanın bir halden bir başka hale geçtiğini fark etmezse, en gafil insanlardandır.
İnsan cömertliği, hediye vermesi, sıla-i Rahimi, yakınları ile muaşereti ve günahları terk etme başarısı ile her gününü Nevruz gibi yapabilir ve her gününü bayram ilan edebilir. Nitekim İmam Ali -s- da bayram sözcüğünü şöyle tanımlıyor: Allah’a itaatsizlik edilmeyen her gün, bayramdır.
Gerçekte İmam Ali’nin -s- bu sözü, insan her zaman günahtan uzak durmakla gönlünün karanlık olmasını engelleyebileceğini ve Allah tealaya yaklaşarak kalbini ve ruhunu aydınlatabileceğini ortaya koyuyor.
İlkbahar mevsimi en güzel ve en sevilen mevsimdir, ancak doğanın ilkbaharı, hakiki ilkbaharın sahibi olmadan hiç de neşeli olmayacağı açıkça ortadadır. Hakiki, daimi ve neşeli ilkbahar ancak İmam Zaman -s- çağında gerçekleşebilir. Nitekim o hazretin ziyaretnamesinde kendisini “halkın bahari ve devrenin neşesi” şeklinde hitap ediyoruz.
Yine birçok rivayette Şia Müslümanlara, Nevruz günlerinde Hz. Mehdi’yi -s- yad etmeleri ve o hazretin zuhur etmesini Allah tealadan talep etmeleri tavsiye edilmiştir. Örneğin İmam Cafer Sadık -s- şöyle buyurur:
Bizim Hz. Mehdi’nin -s- zuhur etmesini beklemediğimiz hiç bir Nevruz yoktur; zira Nevruz bizim ve Şialarımızın günüdür.
İmam Sadık -s- bir başka rivayette de şöyle buyurur:
Nevruz bizim Ehl-i Beyt kaimimiz ve başımız o günde zuhur edeceği gündür.
Evet, ilkbaharın parlaklığı her tarafı sarmıştır. İlkbahar gönüllerde aşk, sevgi ve dostlukları ebedileştirmek için gelmiştir. Şimdi her şey el ele vermiş ve eskilerin yerini yenilere bırakmasını sağlamıştır.
Ne güzel olurdu, biz de gönüllerimize temizlik yapsak, ruhumuzu ve kalbimizi kinlerden ve hasetlerden arındırabilirsek ... keşke ilkbahardan ilham alarak biz de gönlümüzden tozları silebilseydik ve ona yeni kıyafetler uydurabilseydik ....
Değerli dostlar, gelin ne titreten kış, ne yakan yaz olalım. Gelin, yeşerten ilkbahar olmaya çalışalım. Gelin yeni yılı ve yeni baharı yenilenmek ve nasıl yaşayacağımı gözden geçirmek üzere yeni bir fırsat bilelim ve ilkbaharla el ele, en güzel güvercinleri kanatlandıralım ve birbirimiz için Allah’tan en iyi arzuları dileyelim.