İranlı hacıların engellenmesi
Suud hanedanının bu yıl İranlı hacıların bu kutsal farizeyi yerine getirmesini engellemesi صد عن سبیل الله mısdakıdır ve manevi ve ruhani bir ziyaret, hiç bir devlete ait olmayan topraklarda büyük ilahi bir vecibenin yerine getirilmesi gerekirken, engellenmiştir.
Evet, bundan önce de tahmin edildiği üzere sonunda Suud hanedanı pratikte bu yıl Hac ibadetini yerine getirmek isteyen şevkli ve coşkulu İranlı hacı adaylarının bu manevi ibadetini engelledi.
İran Hac ve ziyaret kurumu 29 Mayıs tarihinde yayımladığı bir bildiride, İranlı hacı adaylarının Hac farizesini yerine getirebilmeleri için sarf ettikleri çabalara ve Suud hanedanının muhalefetine işaretle şu ifadelere yer verdi:
Şimdi İranlı hacı adaylarının bu manevi ziyareti için yapılması gereken planlama ve tedarikler için zaman elden gittiği ve İslam Cumhuriyeti nizamının haklı talepleri yerine getirilmediği bir sırada, Suud rejiminin sürekli sabotajları yüzünden İran İslam Cumhuriyeti’nin aziz hacı adayları bu yılki Hac farizesine katılmaktan mahrum kaldığı ve bunun sorumlusu Suud rejimi olduğu ilan edilir.
İran Hac ve ziyaret kurumunun bildirisinde belirtildiği üzere İranlı yetkililer geçen yıl düzenlenen Hac farizesinden bu yana cari yılın Hac merasiminin hazırlıkları için çalışmalara başladı. Ancak her yıl ve yaklaşık Ocak ayında İran ve Arabistan arasında koordinasyon sağlamak ve sözleşme imzalamak üzere gerçekleştirilen müzakereler bu yıl Suud rejiminin sabotajları ile Nisan ayına kadar ertelendi, ki sonunda bu müzakereler de sonuç vermedi.
Arabistan’da Hac Bakanı’nın değişmesi ve yeni bakanın İran heyetini 25 Mayıs günü için bu ülkeye davet etmesinin ardından İranlı 64 bin hacı adayı için bir umut kapısı açılmış gibi oldu. Ancak Suud yetkililerinin işbirliği yapmaması ve aralarında koordinasyon bulunmaması yüzünden İranlı hacıların güvenliği ve kerametinin korunmasıyla ilgili sorun ve ayrıca Suud yetkililerin dayattığı mantıksız şartlar sorunu çözümsüz kaldı.
Bilindiği üzere son yıllarda ve özellikle geçen yıl Hac sırasında Suud yetkililerin kifayetsizliği ve sorumsuzluğu yüzünden aralarında İranlı hacıların da bulunduğu çok sayıda hacı hayatını kaybetti. Geçen yıl Mescid-i Haram ve Mina facialarında en az 7 bin hacı mazlumane bir şekilde hayatını kaybetti ki bunlardan yaklaşık 500 kadarı İranlı hacılardı. Eğer bu hadiseleri Suud yetkililerin tedbirsizliği ve beceriksizliği olarak değerlendirsek bile, Suud güvenlik güçlerinin 1987 yılında, Suud rejimi ile koordine edildiği halde, Amerika ve siyonist rejim İsrail’den beraat etme merasimine katılan yüzlerce İranlı ve başka ülkelerin hacılarının barbarca katledilerek şehit edilme olayını kaza ile yaşanan ve hiç bir kasıt söz konusu olmayan bir cinayet niteleyemeyiz. Bu olay İranlı hacıların üç yıl boyunca Hac farizesinden mahrum bırakılmasına da yol açtı.
İşte bu yüzden İran İslam Cumhuriyeti yetkilileri haklı olarak Suud rejiminden İranlı hacıların can güvenliği konusunda güvence istemektedir. Ancak Suud rejimi bu konuda güvence vermekten kaçınıyor. Kuşkusuz can güvenliğinden başka, hacıların psikolojik güvenliği de bir o kadar önemlidir. Suud rejiminin yaptığı propagandaların aksine, bu rejimin güvenlik güçleri İranlı hacılara İslamî ahlaka bağdaşmayan ve hakaret içeren davranışlarda bulunuyor. kutsal manevi Hac farizesini yerine getirmek üzere Arabistan’a gelen bu hacılar, şimdiye kadar bir çok kez İslam Peygamberi’nin –s– pak ehli beyti –s– fertlerinin mezarını ziyaret etmek ve dua okumak gibi mesnetsiz suçlamalarla tutuklanarak hapse atıldı.
Arabistan’a hakim olan Vahabiler bu amelleri yanlış biliyor ve başkaları da onların yanlış düşüncesini izlemeleri gerektiğine inanıyor. Oysa sadece Mekke ve Medine’de değil, tüm İslam ülkelerinde ve hatta gayri müslim ülkelerde müslümanlar hangi mezhepten olursa olsun, kendi inançlarına göre hareket etmekte serbesttir. Bu yüzden İranlı yetkililer Hac farizesi sırasında İranlı hacıların kerametine ve izzetine saygı gösterilmesini istiyor.
İran Hac ve ziyaret kurumunun bildirisinde de vurgulandığı üzere Suud rejimi her yıl binlerce İranlı hacı adayının kutsal toprakları ziyaret etmesi için imzalanan sözleşmeyi bu yıl değiştirerek içine mantıksız ve kısıtlayıcı niteliği olan 11 yeni şart ekledi. İran Hac ve ziyaret kurumu Başkanı Said Ohadi bu konuda yaptığı açıklamada, bu şartların arasında İranlı hacıların İran havayollarına ait uçakları kullanmalarının yasaklanması ve İranlı hacıların İran’da Hac için Arabistan vizesini alamaması gibi kısıtlayıcı şartların yer aldığını, gerçi bu iki şart yapılan müzakerelerin sonucunda kısmen halledildiğini, fakat Suud rejimi kendi elleriyle İran’a karşı oluşturduğu atmosferin etkisinde esasen İranlı hacı adaylarını bu yıl kabul etmek istemediği için sözleşmeye başka kısıtlayıcı şartlar eklediğini ifade etti.
Suud rejimi İranlı hacılarla sunulan sağlık hizmetlerine kısıtlama getirmenin yanında Hac sırasında dua merasimlerini ve yine yas merasimlerini yasak ilan ediyor. Oysa bu rejim yandaş ülkelerin hacı adaylarına böyle bir kısıtlama getirmiyor. bir başka ifade ile Suud rejimi Hac farizesini siyasileştirerek her ülke ile ilişkilerine göre karar veriyor.
İran Hac ve ziyaret kurumu konu ile ilgili bildirisinde, Suud rejimi Hac farizesi ve haremeyni şerifeynden siyasi rant sağlayarak İran milletinin kesin hakkı olan Hac ibadetini engellediğini ve bu da açıkça صد عن سبیل الله mısdakı olduğunu belirtti.
صد عن سبیل الله Kur'an'ı Kerim’de yer alan ve Allah’ın rızasını kazanmak üzere yerine getirilen Hac gibi amellerin engellenmesi için kullanılan bir terimdir. Bu terim Kur'an'ı Kerim’de 19 yerde kullanılmıştır. Örneğin Hac suresinin 25. Ayetinde şöyle okumaktayız:
İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.
Bu ayet adeta şimdiki zamanda nazil olan ve Suud hanedanının kaderini ifade eden bir ayet gibidir. Suud hanedanının ataları İslam Peygamberi’ni –s– ve sahabeyi kutsal Hac ibadetini yerine getirmelerini engelledi, fakat sonunda ağır bir şekilde hezimete uğradı ve Allah teala onlara çok ağır ve acı azap vadetti. Şimdi de Suud hanedanı türlü bahaneleri ileri sürerek İranlı hacıların Hac farizesini yerine getirmelerini engelliyor ve yüce Allah’ın vadettiği acı azap onları bekliyor.
Kur'an'ı Kerim diğer bazı ayetlerinde de insanları Allah’ın yolunu izlemekten men edenleri zalim ve sapkın olarak tanımlıyor.
Bu arada Suud hanedanı yalan ve mesnetsiz propagandaları ile İranlı hacı adaylarını kabul etmeye hazır olduğunu fakat İran devleti bu bağlamda işbirliği yapmadığını ileri sürüyor. Oysa Suud elebaşılarının engellemeleri ve mantıksız tutumu, bu zümrenin Hac farizesinden dış politika alanında baskı aracı olarak yararlanmak istediklerini gösteriyor. Nitekim Suud hanedanı hangi ülke ile siyasi sorun yaşayacak olursa hemen o ülkenin hacılarını engelliyor veya ziyaretlerini aksatıyor. Örneğin Suriye yönetimi bir kaç yıldır hacılarını kutsal topraklara gönderemiyor ve şimdi Yemen’in de Suriye ile aynı kaderi paylaştığı anlaşılıyor. Hatta geçen gün Suud rejimi, 40 yaşın altındaki Afgan vatandaşların Hac farizesini yerine getiremeyeceklerini açıkladı. Bu tür uygulamalar biraz önce de belirtildiği üzere صد عن سبیل الله mısdakıdır ve manevi ve ruhani bir ziyaret, hiç bir devlete ait olmayan topraklarda büyük ilahi bir vecibenin yerine getirilmesi gerekirken, engellenmiştir.
Suud rejiminin propagandalarında Arabistan yetkilileri ve özellikle kralları, haremeyni şerifeyn, yani Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebi’nin hademeleri olarak açıklanır. Bu tür propagandalarda bu iki kutsal mekanın etrafında yürütülen ve bazen kudsiyetine zarar veren bazı inşaat projelerine de işaret edilmektedir. Oysa yüce Allah Tevbe suresinin 19. Ayetinde şöyle buyurur:
(Ey müşrikler!) Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz?
Bir başka ifade ile, Kur'an'ı Kerim açısından Allah’a iman etmek ve İslam’a en üstün destek biçimi olan O’nun yolunda cihat yapmak, Mescid-i Haram’ı imarlı hale getirmekten daha önemlidir.
Öte yandan Suud prensleri ve krallarının Arabistan’ın petrol dolarları ile sürdürdükleri müreffeh hayat ve fıskı fücur dolu yaşamları bu sapkınların İslam dininden ne denli uzaklaştığını açıkça ortaya koymaktadır. Bundan başka Suud hanedanının İslam düşmanları sayılan Amerika ve korsan İsrail gibi rejimlerle sıkı ve yakın ilişkileri de Kur'an'ı Kerim’in kelamına aykırıdır, çünkü Kur'an'ı Kerim İslam düşmanları ile her türlü yakın ilişkiyi yasaklamıştır.
Suud hanedanı nasıl hacıların can güvenliği ve insani kerametini temin edemediği halde kendini haremeyni şerifeynin hademesi olduğunu iddia edebiliyor? Her yıl çok sayıda hacı Hac merasimi sırasında hayatını kaybediyor veya yaralanıyor veya saygısızlığa uğruyor veya sapkın Vahabi tarikatının alimlerinin düşünceleri ile örtüşmeyen ibadetleri yerine getirdikleri için tutuklanıyor.
Tüm bunlar, Suud hanedanı geçmişte de sahip olmadığı gibi şimdi de haremeyni şerifeyni yönetme liyakatından yoksun olduğunu gösteriyor. Suud hanedanı bu manevi ve muhteşem merasimden siyasi amaçları uğruna yararlanmaya çalışıyor ve bu yüzden binlerce İranlı hacı adayının kutsal Hac farizesini yerine getirmelerini engelliyor.015