Fars dili; Büyük, ebedi ve tarih boyunca yaşayan dil
Geçenlerde Culture adlı muteber bir dergi Fars dilini dünyada hâla konuşulan ilk 10 tarihi dilin arasında ilan etti.
Haberlerde Culture adlı muteber bir derginin Fars dilini dünyada hâla milyonlarca insan tarafından konuşulan ilk 10 tarihi dilin arasında ilan ettiği belirtildi.
Evet Fars dili dünyanın ilk on tarihi dilinden biridir. dergi Tamil, Litvanya, İzlanda, Makedonya, Bask, Finlandiya, Gürcistan ve İrlanda yörelerinde konuşulan dillerden başka Fars dilini de on tarihi dilin arasına yerleştirdi ve her dilin konuşulduğu ülkelerdeki durumu hakkında bir rapor sundu.
Culture adlı derginin hazırladığı raporun önsözünde şu ifadelere yer verildi: Dil değişimi biyolojik değişim gibidir ve büyük bir dikkatle ve kuşaktan kuşağı yaşanır. Dolaysıyla bir dil ile bu dilden daha sonra türeyen bir dilin arasında hiç bir ayırıcı nokta yoktur. bu yüzden bir dilin bir başka dilden daha eski olduğu söylenemez, zira tüm diller insanoğlu kadar eskidir. Bu sözlerden hareketle aşağında işaret edilen dillerin her biri özel bir şeye sahiptir, tarihi bir şeye, ki onları başka dillerden farklı kılmaktadır.
Culture dergisinin raporunda Fars dili coğrafi açıdan dağılımı ve bu dili konuşan insanların İran, Afganistan ve Tacikistan’da yaşaması ve ayrıca asırlar boyunca çok az değişime uğraması bu dili diğer dillerden farklı kılan özelliği olduğu ifade edilerek şöyle deniliyor:
Bugün yaşayan ve Fars dilini konuşan insanlar bundan 900 yıl önce yazılan bir yazıyı eline alarak Şekspiyer’in eserini okuyan bir İngilize kıyasla çok daha az zorlanarak okuyabilir.
İran milleti şeker gibi olduğu ifade edilen Fars dilini asırlar boyunca değerli bir mücevher ve inci gibi kucaklamış ve bu dili korumuş ve yetiştirmiş ve geliştirmiş ve her geçen gün biraz daha güzelleştirmiştir. Dil için kullanılan şeker tabiri ise çok eski bir tabirdir ve o dilin akıcılığını, yumuşaklığını ve inceliğini akıllara getirir. Buna göre Mani, Evesta, Pehlevi ve Part dönemlerine ait metinlerde Fars dilinin şeker gibi olduğu belirtilmiştir. Bu sıfat ta eski zamanlarda söz ve kelam için kullanılırken, daha sonraları İranlılar ve yabancı İran bilimcileri tarafından ancak Fars dili için kullanılmıştır. Bir başka ifade ile “Farsça tatlı dildir” veya “Farsça şekerdir” veya “Farsça şekeri” tabirleri bir tek Fars diline özgür tabirlerdir ve başka diller için kullanılmamıştır.
Gerçekte Fars dili epeyce uzun bir yol katederek bugünkü haline gelmiştir. Nitekim Fars dili tarihi, tarihî İran diyarının tarihi kadar çok eskilere dayanır ve bir kaç milenyum boyunca gelişen bir dildir.
Bfün Fars dili olarak adlandırdığımız dil ise Hint Avrupa terimi ile adlandırılan dillerin familyasından sayılır. Gerçekte Fars dili ile Hindistan halkının konuştuğu dil arasındaki benzerlikler yüzünden Hint İranlı dil familyası adında bir familya kurulmuştur.
Bundan binlerce yıl önce ve yeryüzünde insanların göç sürecinde Hindistan halkı Hindukoş yöresine doğru yola çıktı ve İranlılar da günümüzde İran olarak bilinen bölgeye yerleşti. İşte bu noktada İranlı dil grubu ortaya çıktı. Bu diller geniş bir alana yayıldı. Bu alan Mezopotamya’nın doğusundan Seyhun ve Ceyhun kıyılarına kadar geniş bir alanı kapsıyor ve kuzeyden Büyük Horasan ve Harezm ve kafkasya ve Hazar denizinin kıyılarını da içine alıyor ve Batı’da Rudan’a kadar uzanırken güneyden de Fars körfezi ve Umman denizinin kıyılarına kadar yayılıyordu.
İranlı dillerin eski çağlarda yayılma süreci günümüzde de hala devam ediyor ve sadece şimdiki İran devletinin topraklarını değil, aynı zamanda İran’ın siyasi sınırlarının ötesini ve orta Asya, Kafkasya, Afganistan ve Ortadoğu ve Yakındoğu bölgelerinde yer alan diğer ülkeleri de kapsıyor.
Bu yüzden dil bilimcilerine göre bu denli geniş bir coğrafyada yer alan İranlı dillerin akraba diller sayıldığını ve anadil tabir edilen dilden türediğini belirtiyor. Nitekim bu geniş coğrafyada yaşayan insanların aynı soydan olması, temel sözcüklerin benzerliği ve yine bu dillerin gramerlerinin temel yapısının aynı olması akraba diller olduklarının ispatıdır.
Burada konuşulan dillerin İranlı diller grubuna isnat edilmesinin kriteri sadece İran’ın şimdiki coğrafi veya siyasi sınırları değildir. Bu dillerin akraba diller olduğunu belirleyen kriter dil biliminde belirlenen uluslararası kriterlerdir. Bu yüzden Kafkasya bölgesinde konuşulan ve Asi dili veya Yağnab vadilerinde konuşulan Yağnabi şivesi veya Afganistan’da yaygın olan Peştu dili bilimsel açıdan ve çağdaş dil bilimine göre İranlı dillerin kategorisinde yer alan dillerdir.
Fars dili için net olarak üç dönemden söz edilmektedir. Birinci dönemin adı olan eski dönem, elimizde İran dilleri ile ilgili ilk belirtileri bulunan dönemde başlar ve Hahameneşi döneminin sonuna kadar devam eder. Haklarında değerli eserlerin bulunduğu ve günümüze dek ulaşan bu dönemin iki önemli dili yani Hahameneşilerin taş üzerine yazdıkları eski Fars dili ve Zerdüştilerin dini kitabı Evesta’nın yazıldığı dildir. Bu iki dil bu döneme aittir. Bu dönemin dilleri dünyanın diğer tarihi dilleri gibi oldukça karmaşık bir grameri vardır ve isimler yedi veya sekiz şekilde sarf edilir ve fiillerin de çok karmaşık türevleri vardır. Bu dillerde cinsiyete uyulur, yani erkek, dişi ve nötr failler dil bilgisinde rol ifa eder ve sayılarda tekil ve çoğuldan başka üçüncü bir durum da söz konusudur ki buna tesniye denir.
İran dillerinin ikinci veya orta dönemi Hahameneşilerin sonunda başlar ve İslamî dönemin başına kadar devam eder. Bu dönemin dilleri geniş bir alanda konuşulur ve dil kuralları ve coğrafyaya göre Doğu ve Batı gruplarına ayrılır. Doğulu dil grubunda Sağdi, Harezmi, Sakai ve Balhi dilleri vardır. Batılı dil grubunda ise Part veya Eşkani Pehlevi dili ve Sasani Pehlevi dili ve Güney Pehlevi dili gibi diller yer alır. Bu dillerden de çok değerli eserler geriye kalmıştır. Bu eserlere Evesta çevirileri ve tefsirleri, din ve felsefe ve kelam üzerine yazılan eserleri, pehlevi rivayetleri ve diğer bir çok eseri örnek vermek mümkün.
İran dilleri bu dönemde müthiş bir değişim yaşadı. Bu dönemde dilin ahenk ve harmonisi çok sadeleşti, isim ve sıfat ve zamir sarfı ortadan kalktı ve fiillerin türevleri daha da kolay bir şekle kavuştu, ayrıca cinsiyet ve tesniye durumu da yok oldu ve zemin Deri dili incisi için hazırlandı. İşte bu noktadan sonra üçüncü dönem veya İranlı dillerin yeni dönemi başladı ve böylece pişkin ve güçlü bir dil yani şeker gibi tatlı Fars dili gelişmeye ve büyümeye başladı ve sonuçta şiir, edebiyat, kültür, bilim, din, aşk ve irfan dili oldu.
Gerçekte Fars dili yapı ve hece bakımından dil bilimcilerin hayran bırakan eşsiz özelliklere sahiptir. Harflerin sade telaffüzü, sözcüklerin güzel ahenk ve harmonisi, sade dil bilgisi ve yeni sözcükleri üretme gücü, Fars dilinin eşsiz bazı özellikleridir. Fars dili ekleme özelliği ile sayısız yeni sözcük üretebilir ki bu kabiliyet seyrek sayıda dilde vardır. Ekleme özelliğinden maksat, her kelimenin önüne veya ardına ekler ekleyerek çeşitli manalarda yeni sözcükler üretmektir.
Ancak Fars dilini ebedileştiren sırrı, sadece bunlarla sınırlı değildir. Aslında Fars dilini günümüze dek ayakta tutan şey, bu dille beyan edilen düşüncelerdir ve gerçekte Fars dili zemininde ifade edilen İranlı düşüncesi bu dili ebedileştirmiştir. Örneğin İran’da çok eski zamanlardan beri Evesta şiirleri vardır ve bu şiirlerin arasında Zerdüşt’ün insani mesajları yer almaktadır. Fars dili Sasaniler döneminde zengin bir kültür ve gelişen bilimden söz etmektedir. Yunan ve hint bilimi ve felsefesi de o yörelerin bilginleri ile kurulan irtibat sayesinde ve ayrıca onların yazdıkları eserlerle Fars dilini ve kültürünü daha da zenginleştirmiştir.
Sasaniler döneminin edebiyatı İslamî dönemin ilk yüzyıllarında tedvin edilen oldukça zengin bir edebiyattır. Bu dönemden geriye kalan eserlerde en karmaşık dini ve felsefi konular yer almaktadır. Bu eserler biraz araştırıldığında Fars dilinin gücü daha da iyi anlaşılır. Yine bu döneme ait bazı eserlerde dinlerin karşılaştırılması yapılırken eserin muhatapları Fars dilinin anlatım gücü karşısında hayrete düşüyor. Bu döneme ait hamaset eserlerinde kullanılan dil ise aynı şekilde bu dilin gücünü yansıtıyor.
Sasaniler döneminin sonu ve İslamî döneminin başlaması ile beraber Fars dili geçmişteki zenginliği ile Arap dili gibi yeni bir dille karşı karşıya geldiği halde geri adım atmıyor ve bu dilin sözcüklerini bilinçli bir şekilde alarak kendi kalıplarına sığdırıp yeniden sunuyor, öyle ki on asır geçmesine rağmen o dönemin Fars dili İranlılar için yabancı bir dil sayılmıyor. Örneğin İranlılar o dönemde yazılan şiirleri anlamak için sözlüğe ihtiyaç duymuyor ve o yazıları okuduğu gibi anlayabiliyor. Bu dil artık İran milletinin kimliğine dönüşmüş ve Sistanlı kral Yakub Leys sarayındaki şairlere resmen beni benim dilimle medhedin, dediği zaman artık iyice resmiyet kazanmıştır. Bundan sonra Samaniler döneminin hükümdarları Farsça konuşmayı ve Farsça yazmayı iktidarlarının temel ilkesi olarak benimsemeye başlamıştır ve Kur'an'ı Kerim’in Farsçaya çevrilmesi de bu dönemde başlar ve böylece Farsçanın zengin hazinesi zamanla yok olma tehlikesinden korunur ve zemin, Firdevsi'nin Şahname adlı şaheserini yazması için hazır hale gelir. Bu eser günümüze dek ve tarih boyunca İran milletinin kimlik belgesi olmuş ve olmaya da devam edecektir.
Evet, Fars dili şekerdir. Bu dil kalıcı ve ebedidir ve temeli asla sarsılmayacaktır. Fars dili bir köşktür ve hiç bir rüzgar ve fırtına ona zarar veremez. Zira bu dilin kökleri İran diyarında her tarafa yayılmış ve İran sınırlarının ötesinde Fars dilini konuşanlarla bütünleşerek daha da güç kazanmıştır. Fars dili çiçek açmaya ve tatlı meyveler vermeye devam edecektir.