Nisan 22, 2018 22:44 Europe/Istanbul

Dünyada çağdaş insanın karşı karşıya bulunduğu en ciddi krizlerden biri maneviyat krizidir.

Avrupalı turist Radu Diaconescu 2014 yılında bisikletle dünya turuna çıkmaya karar verdi. Diaconescu kendini meraklı biri olarak tanıtarak şöyle diyor: her şeyin iyi veya kötü oluşu sizin deneyimlerinize bağlıdır ve bir şeyi tecrübe etmeden hakkında kesin karar veremezsiniz. Dolaysıyla gidip gezmek ve her şeyi tecrübe etmek gerekir.

Diaconescu dünya turu çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’ni de gezdi ve gezisini çok güzel görüntülerle kalıcı yaptı.

Avrupalı turist Radu Diaconescu İran seyahati hakkında şöyle yazıyor:

Kalabalık Tahran kentini geçtikten sonra tam bir hafta boyunca soğuk havada bisikletimle ilerledim ta ki Miyane kentinin yeşil tarlaları ve güzel akşamlarıyla karşılaştım. Gece vakti birden kendimi evleri ilkel tuğlalardan yapılan bir köyde buldum. Burada Haşim bey, ev sahibi beni görünce çok şaşırdı. İran’a seyahat etmeden önce İranlıların çok konuksever insanlar olduğu hakkında çok şeyler duymuştum ve şimdi sadece bir ay ikametin ardından bu konuyu doğrulayabilirim. Aslında en çok da İranlıların konukseverliği ve insanseverliği benim kafamı meşgul etmiştir. Eğer İranlılar birinin yardım talebi ile karşılaşacak olurlarsa, mutlaka ellerinden geldiğince yardım ederler, hatta konu mali yardım olsa bile. Gerçi İran ve İranlılardan uluslararası çevrelerde kötü bir imaj sunuluyor, ama ben şahsen İran’ı gezdikten sonra görüşüm değişti. Tabi bu, İran’da her şey iyi ve mükemmel olduğu anlamına gelmiyor, ama İranlıların kişiliği dünyanın bir çok ülkesinin insanlara nazaran daha üstün ve daha seçkindir.

Dünyada çağdaş insanın karşı karşıya bulunduğu en ciddi krizlerden biri maneviyat krizidir. Batı dünyasında bilim ve deneyimciliğin hakimiyeti ve humanist düşüncelerin türemesinin ardından insan bilim ve teknoloji sayesinde tüm ihtiyaçlarını karşılayabileceği düşüncesi oluştu. Lakin son yıllarda insanların manevi ihtiyaçlarına cevap arayışına şahit oluyoruz. Bu iddianın en somut ispatı dünya halkının yaşamlarında yeni manalar bulma eğilimlerinin artışıdır. Bu yeni dalgının somut şahitlerini ise bir seyyahın kendini tanımak için zemin oluşturmak üzere bazı yerlere seyahat etmesi veya dünyanın manevi mekanlarını ziyaret etmesidir. Örneğin çeşitli ülkelerin turistlerinin İran’ı gezmelerini düşünün. Bu insanların yazılarından ve anılarından anlaşıldığı üzere İran’ı gezmenin fiziksel yer değiştirmekle beraber kültürel bir seyahat olduğu anlaşılıyor. Bu insanlar seyahatlerinde geldikleri yerden kafalarında oluşan algılardan çok farklı şeylerle karşılaşıyor ve duydukları ile gördükleri çeliştiğini fark ediyor ve bu durum onları coğrafi sınırlar ve kalıplarla kısıtlı ve sınırlı kalmayan yeni kavramlara ve manalara götürüyor. Bu durum aynı zamanda onların seyahatine kimlik kazandırıyor ve başka seyahatlerden farklı hale getiriyor. Örneğin İran’ın Meşhed kentine gelen ve şii müslümanların sekizinci imamı Hz. Rıza’nın –s– mutahhar türbesini yakından gören çoğu turist bu deneyimlerinin farklı olduğundan söz ediyor.

Avrupalı turistlerden biri kutsal Meşhed kentinde İslam Peygamberi’nin –s– pak torunu ve Şii Müslümanların sekizinci imamı Hz. Rıza’nın –s– mutahhar türbesini yakından ziyaret ettikten sonra Müslümanların kutsal bir mekanını ziyaret etme deneyimini şöyle anlatıyor:

Benim için yepyeni bir deneyimdi. Bu kadar aydın ve yeni bir mekanı ziyaret etmeyi beklemiyordum. Bu durumdan çok etkilendim. Buradan hoşlandım. Ben buraya gelmeden önce hakkında hiç bir düşüncem yoktu, çünkü daha önce başka kutsal mekanlarını görmüştüm. Asya’da Budistlerin ve Avrupa’da Hristiyanların kutsal mekanlarını gezdim. Şimdi ilk kez Müslümanların bir kutsal mekanını ziyarete geliyordum. Bu yüzden beni neyin beklediğini bilmiyordum.

Gerçekte bu tür seyahatleri farklı seyahatler nitelemek mümkün. Zira eğer seyahatten maksat bir yatağı kiralamak ve bir kaç gün ikamet etmek ise bu, herhangi bir kentte veya herhangi bir ülkede olabilir. Ancak turistlerin bu tür mekanlara seyahatini başka yerlere yaptıkları seyahatlerden farklı kılan şey, çevrelerine yönelik bakışlarıdır. Bu bakış manevi değerler cinsinden bir bakıştır ve onları düşünmeye yöneltir. Turist insan burada ev sahibi toplumun davranış biçimi maddiyatçı ve çıkarcı bakışla asla bağdaşmadığını ve her türlü çıkarcılıktan bağımsız bir şekilde misafirine en iyi hizmetleri sunmaya çalıştığını ve misafirinin rahatı için elinden geleni yaptığını görür ve işte bu noktada turizmde maneviyat kavramı ön plana çıkar.

Polonyalı turist Marisia dünyanın çeşitli ülkelerini ve İran’ı gezen ve deneyimlerini yazan bir turisttir. Marisia İran milleti hakkında şöyle yazıyor: Ben bu konuyu defalarca söylüyorum ki İranlılar çok iyi insanlardır. İran’da insanlar çok cana yakın, konuksever ve yardımseverdir, hem de düşündüğünüzden çok fazlasıyla öyledir. İranlıların kültüründe misafir, Allah’ın dostu olarak bilinir. Ben bir çok bölgeye seyahat ettim ve kendimi dünyanın en şanslı kızı biliyorum, çünkü bir çok insanla tanıştım, ama bu arada İranlılar beni çok şaşırttı. Ben bu yörenin insanlarının konuksever olduklarını biliyordum, ama Umman halkından daha konuksever bir millet bulamayacağımı düşünürken, buldum. Evet, İranlılar şimdiye kadar gördüğüm en konuksever millettir.