Turizm; Mana alemine açılan pencere - 3
Üniversite öğretim üyesi Dr. Muhammed Hasan İmani Hoşhu şöyle diyor:
Eğer turizm meselesinde manevi eğilim gözetilmeyecek olursa, turizm tamamen maddi temele dayanır, ki bu da gerçi iktisadi açıdan iyi getirisi olur, fakat bu yolda sadece turizmin maddi değeri gözetilmiş olur ve insanın da sadece yarısı göz önünde bulundurulmuştur. Turizmde maddi bakıştan başka, maddi olmayan bakış da hakim olmalıdır. Eğer turizmi insan eksenli temelde ele alacak olursak, cisimin yanında ruhu da gözetlemeliyiz. Turizmde bu tanım maneviyat alanına giriyor. Yani insan seyahat ederken, cismi huzura kavuşmanın yanında ruhi huzura da kavuşmuş olur.
Günümüz gürültülü ve monoton dünyasında seyahat, huzur ve neşeye ulaşmanın yollarından biridir. Maneviyat, çağdaş dünya insanının kaybettiği ve yaşamın ızdıraplarına galip gelebilmek için ihtiyaç duyduğu şeydir. Turizm, maneviyat arayışında olan insanlar için bundan yararlanarak huzura kavuşmalarına zemin oluşturur.
Her insan kendi kültürü, dini ve fikri açıdan sahip oldukları varlıkları çerçevesinde maneviyattan bir tanım sunar. Kimileri maneviyatı genel anlamında, yani huzur, ruhun takviye edilmesi ve güncel yaşamın yorgunluğundan kurtuluşu gibi çerçevelerde mahsur ve sınırlı kalır. Kimileri ise bakışını ve marifetini daha genişletir ve kainat ve varlık alemi üzerinde düşünerek ruhunu irdelemeye başlar. Bu arayışların ardından insan ruhu ancak ihtiyaçlarına uygun cevap bulunca hakiki huzura kavuşur. Alemleri yaratan Allah insanın manevi ihtiyacının karşılığını O’nu anmakta yer aldığını buyuruyor. Allah teala Rad suresinin 28. Ayetinin bir bölümünde gönüllerin Allah’ı anarak huzura kavuştuğunu hatırlatarak şöyle buyurur: Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.
Son yıllarda bir çok ülkede manevi turizm çeşitli biçimlerde şekillenmiştir. Her yıl çok sayıda turist farklı ülkelerden ruhi ihtiyaçlarını karşılamak için Hindistan, Nepal, Çin, Tibet, Bolivya, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Romanya ve Portekiz’e seyahat ediyor. Bu tür ülkeleri seçen insanların amacı çeşitli dini merasimlere ve ayinlere katılmaktan türlü hareketleri icra etmeye kadar farklı konuları kapsıyor. Günümüzde sağlık turizmi başlığı altında bazı turistler doğal ve ruhani ortamlarda yoga ve meditasyon gibi faaliyetlerle cismi ve ruhi sağlığa aynı anda kavuşmaya çalışıyor.
Sinagog, kilise ve camiler dünya genelinde tevhidi dinleri izleyenlerin huzur ve Allah ile fısıldaşmakla ruhunu tazelemek üzere uğradıkları mekanlardır. Kutsal mekanların arasında Filistin toprakları her üç büyük semavi dinin izleyenleri arasında özel yeri ve konumu bulunan mekanlardan biridir. İbrahimi dinler tarihi boyunca bir çok insan bireysel veya grup olarak Beytumukaddes’e geliyor ve bu kutsal toprakların her yerinde bulunan ilahi enbiyanın yadigar bıraktığı işaretleri ziyaret ediyor.
Bundan başka Hristiyanlar dünyanın çeşitli ülkelerinde bulunan San Pietro kilisesi, Noterdam kilisesi ve Aparseida kilisesi gibi kiliseleri ziyaret etmek için İtalya, Fransa ve Brezilya’ya geliyor.
Öte yandan dünyanın dört bir yanında yaşayan milyonlarca Müslümanın en büyük arzusu bir gün Mekke ve Medine kentlerine gelmek ve Mecsid-i Haram ve Mescid-i Nebi’yi ziyaret etmektir. Yine her yıl milyonlarca Müslüman ve çeşitli dinlerin izleyenleri Kerbela’ya geliyor ve İmam Hüseyin’in -s- mutahhar türbesini ziyaret ediyor veya her yıl yaklaşık 300 milyon ziyaretçi İmam Rıza’nın -s- kutsal türbesini ziyaret etmek şevki ile İran ve başka ülkelerden kutsal Meşhed kentine akın ediyor. Bu ziyaretçilerin amacı, maneviyatını takviye etmek ve basiret bulmaktır.
Bu arada İmam Hüseyin’in -s- Kerbela’daki kutsal türbesini ziyaret etmek basit bir ziyaret olmadığı belirtilmelidir. Her yıl Aşura olayının kırkıncı günü dolaysıyla Irak’ın Kerbela kentine doğru düzenlenen büyük Erbain yürüyüşü, farklı bir yürüyüştür ve bu etkinliğe katılan insanlarda bir çok değişime vesile olur. Dünyanın bir çok ülkesine seyahat eden İranlı turist Mehdi Yusufi şöyle diyor: insanlar çok seyahat eder, fakat nasıl ve hangi amaçla seyahat ettikleri çok önemlidir. Kur'an'ı Kerim bizden yeryüzünü gezerek başka kavimlerin akibetinden haberdar olmamızı ve onlardan ibret almaması istiyor veya yaşamda bir açılış yolu olarak hicret ve göç etmekten söz ediyor. Masumlardan -s- kalan bir hadiste şöyle buyurmakta: Ey yüce Rabbim, benim yolumu ibret aracı, sessizliğimi düşünme vesilesi ve sözümü zikir eyle.
İranlı turist Mehdi Yusufi şöyle devam ediyor:
Kerbela hadisesi İmam Hüseyin’in -s- Medine kentinden yola çıkması ile başladı. O hazret uzun bir yolda çeşitli menzillerde durarak halkla irtibata geçti ve mesajını onlara iletti. Erbain ziyaretinin diğer seyahatlere kıyasla özelliklerinden biri, dünyanın onlarca ülkesinden insanların bir kaç haftalık bir süre içinde ilahi ve güzel bir hedef ekseninde bir araya gelmeleridir, üstelik kalpleri birbirine yakınlaşmış ve birbirine karşı daha mihriban olmuştur. Avrupalı bir ziyaretçi ile yürümek, latin Amerikalı bir ziyaretçi ile yemek yemek veya Iraklı birinin evinde kalmak, çok güzel deneyimlerdir.
Yusufi gelecek yıllarda da İmam Hüseyin -s- bereketi sayesinde Kerbela seyahati ve Erbain yürüyüşüne katılarak özgürlük ve fedakarlık gibi daha büyük hedeflere nail olmayı umuyor.