Nisan 27, 2018 19:13 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde aslında geçen 25 bölümü gözden geçirmek istiyoruz. Buna göre ele aldığımız eserlerde beyazlarla siyahilerin arasındaki ilişkilerin değişim sürecini kısaca değerlendireceğiz.

Hollywood filmlerinde siyahilerle beyazların yüzleşme veya teamül biçimlerinde ana etken güçtür ve iki taraf arasındaki dostluk ve düşmanlık sınırlarını belirler. 1915 yapımı bir milletin doğuşu adlı film siyahilerden tamamen olumsuz ve beyazlardan tamamen olumlu bir imaj yaratarak iki kesim arasındaki sosyal ve siyasi eşitsizliği meşru göstermeye çalışıyor. Bu eserin unsurları medeni beyazlarla bedevi ve asi siyahilerin arasında mesafe koyarak beyazların siyahilerin üzerindeki üstünlüğünü doğal gösteriyor. Bir başka ifade ile eser muhataplarına beyazların siyahilerden daha üstün olması doğal bir durum olduğunu, aksi takdirde toplum kaosa sürükleneceğini, bu yüzden güç beyazların elinde olması gerektiğini telkin etmeye çalışıyor.

 

1927 yapımı Tom amcanın kulübesi adlı eserde güç hala beyazların elindedir. Bu eserde de 1915 yapımı bir milletin doğuşu adlı filmde olduğu gibi siyahileri aşağılama eğilimi göze çarpıyor, fakat burada beyazların gücü rakipsiz olduğu üzerinde durulmuyor, ya da siyahilerin itiraz etme ve daha yüksek mevkilere gelmeye hakkı olmadığını vurgulamak istiyor. Bir başka ifade ile beyazın üstünlüğü ve siyahinin zayıflığı bu filmde bir milletin doğuşunun aksine beyazın iyi zatı ve siyahinin kötü zatından kaynaklanmadığı, bilakis Amerika’da eşit olmayan zalim düzenden kaynaklandığı vurgulanıyor.

 

Hatırlanacağı üzere ele aldığımız üçüncü eser 1948 yapımı Pinky adlı eserdi. Bu eser beyazların ırkçılığını ve üstünlük taslamasını sorguluyordu. Eğer okuma yazma ve bilimi gücün unsurlarından biri sayacak olursak, pinky adlı filmde siyahi toplumunda okuma yazmayı bilen ve işi bilen insanlar da göze çarpıyor, nitekim filmin baş karakteri, yani Pinky, çok yetenekli bir hemşiredir. Ancak bundan önce Hollywood dünyasında yapılan iki eser, yani 1915 yapımı bir milletin doğuşu ve 1927 yapımı Tom amcanın kulübesi adlı filmlerde okuma yazma bilen ve uygun bir mesleği olan siyahilere rastlanılmıyor. Gerçi Pinky adlı eserde de başarılı siyahi şahsiyet başarısını beyazlara borçludur ve bağımsız değildir.

 

Sohbetimiz boyunca ele aldığımız dördüncü eser tahmin et kim akşam yemeğine geliyor adlı eserdi. 1967 yapımı olan bu eser, siyahilerin medeni hareketinin sonlarına doğru yapımı gerçekleşti. Amerikan toplumunun o günkü sosyal şartlarından esinlenen eserde filmin esas siyasi karakteri siyahilerin önünde yeni kapıları açıyor. Bu karakter tanınmış bir doktordur ve bir beyazla evlenmek istemektedir. Bu konu 1960’lı yıllarda Amerikan toplumunda kabul görmeyen bir durumdu ve bu yolun önünde de kültürel ve hatta yasal engeller vardı.

 

Gerçekte bu eserde siyahilerle beyazların evlenmesi iki ırkın eşit düzeyde olduklarını gösterme çabasıdır. Yani bu film siyahilerle beyazlar eşit düzeyde ve her ikisi birinci sınıf vatandaş olduğunu ve birlikte yaşayabileceklerini göstermeye çalışıyor.

 

Siyahilerin gücü 1998 yapımı Amerika’nın meçhul tarihi adlı eserde artmaya başlıyor. Bu eserde siyahilerle beyazlar eşit düzeyde etkili oluyor. Bu filmde siyahiler pasif değildir ve tam tersine beyazların sultacılığı ve üstünlük taslamasına karşı direniş gösteriyor. Amerikalı siyahi ve beyaz gençlerin arasında var olan nefret ise onların ölümüne ve helak olmalarına yol açıyor. Filmin ana teması ise beyazlarla siyahilerin arasında bir nevi dengenin ve teamülün kaçınılmaz olduğunu ve birbirini benimsemeleri gerektiğini, aksi durumun yıkım ve yok olmak olduğunu işliyor.

 

Sohbetimiz boyunca ele aldığımız on filmden beşi ABD’nin ilk siyahi Başkanı Barack Obama’nın başkanlık döneminde çekilen eserlerdi. Ancak ilginçtir ki Amerika’da hatta siyahi bir politikacının Başkan seçilmesi, Amerikan toplumunda ve devlet erkanlarına bir hastalık gibi yayılan ırkçılık ve ayrımcılık yüzünden siyahilerin taleplerinin karşılanmasında herhangi bir ilerleme sağlanmasına katkısı olmadı.

 

Sinema aleminde gerçi beyazlarla siyahilerin teamülleri artmaya başladı, ama yine de bir çok filmde nihai sözü söyleyenler yine beyazlardı. Hatta siyahilerin büyük güce kavuştuğu filmlerde, bu gücü beyazların yardımı ile kazanıyordu. Örneğin 2009 yapımı kör nokta adlı eserde bazı beyazlar sahip oldukları güçle zayıf olan siyahiye yardımcı oluyor ve onun yeteneklerini ve gücünü kullanmasına katkı sağlıyor.

 

2013 yapımı 12 yıllık esaret adlı eser ise açıkça Amerikan toplumunda kölelik döneminde ırkçıların gücünü eleştiriyor. Bu eserde siyahi karakteri zayıflığı ve alçaklığı siyahi ırkı ile alakalı zati bir durumdan değil de, asıl Amerika’da ırk bakımından eşit olmayan haksız bir düzende iş ve ilerleme fırsatlarının engellenmesinden kaynaklanıyor.

 

2013 yapımı başkanların hizmetkarı adlı film ise siyahilerin eşitlik mücadelelerinde güç kazanma sürecini gözler önüne seriyor. Bu süreçte alçak konumda olan siyahiler daha önce beyazların tekelinde olan sosyal ve siyasi mevkilere ulaşıyor.

 

2013 yapımı Frotvile durağı adlı eser ise bir kez daha beyazların üstün olduğu söyleminin yetersizliğini ortaya koyuyor. Toplumda kanunu temsil eden ve toplumun düzenini ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olan beyaz polis kölelik döneminin elinde kırbaçı olan patronları gibi suçlu olmaktan zanlı olan siyahiye karşı sert ve aşağılamakla beraber olan davranışı ile suçsuz siyahinin ölümüne neden oluyor. Dolaysıyla beyaz polis bu mevkiyi haketmiyor.

 

2015 yapımı Eight Hateful  adlı eserde siyahilerle beyazların güç konumundan farklı bir kalıp sunuluyor ve eski klasik yaklaşımın izine rastlanılmıyor. Bu film siyahiyi daha üstün ve beyazı daha alçak gösteriyor. Bu filmde ayrıca siyahilerin beyazlardan intikam alma duygusu göze çarpıyor.

 

Gerçekte Hollywood sinemasının siyahilerden imaj yaratma eğitimi, Amerikan toplumunda yaşanan siyasi, sosyal, iktisadi ve kültürel değişimlerden etkilendiği söylenebilir.

Bugün Amerikan toplumunda hala siyahiler zulme uğradığı gibi, Hollywood filmlerinde de siyahiler hala birinci sınıf vatandaşı değildir ve onlara farklı bir gözle bakılıyor. Gerçi yeni eserlerde siyahiler artık birinci dereceden düşman değildir, fakat toplumun bir parçası da sayılmamaktadır. Bu filmlerde siyahiler beyazların gözünden ele alınıyor ve siyahilerin siyahilerin gözüyle bakıldığı eserlere pek rastlanılmıyor.

 

Hollywood filmlerinden siyahiler beyazların açısından tanımlanarak kimlik kazanıyor. Gerçi bu durum zamanla düzeltildiği anlaşılıyor, ama yine de bazı izlerine rastlandığı gözleniyor. Hollywood eserlerinde siyahiler hala kimlik kazanmak için beyazların yardımına muhtaçtır, yani eserlerde kimlik kazanmaları hala bağımsız değildir ve ancak beyazların onayı ile kimliğe kavuşabilir.

 

Hollywood eserlerinde olayların ve rivayetlerin kaynağı beyazlardır. Beyazlar siyahileri kendi rivayetlerine yerleştiriyor ve böylece üstün olduklarını gösteriyor. İlginçtir ki çoğu siyahi kadın bu eserlerde ailevi ve cinsiyetleri bakımından rolleri çok koyu, fakat sosyal ve vatandaşlık rolleri çok renksizdir. Oysa beyaz kadınlar her iki konumda eşzamanlı rol ifa ediyor.

 

Tarihi açıdan siyahilerin Amerika’da medeni hareketlerinde zafere ve Obama’nın Başkan seçilmesi, Hollywood sinemasında siyahilerin imajını etkileyen iki dönüm noktasıydı. Amerikan toplumunda siyahi söylemlerinin sınırlarının genişlemesine paralel olarak siyahilerin Hollywood filmlerinde beyazların üstünlük taslamalarını geriletme çabaları da arttığı gözleniyor. Bu arada siyahilerin Hollywood filmlerinde beyazlarla eşit olma çabaları gerçek toplumda eşit olma çabalarına kıyasla daha başarılı olduğu söylenebilir. Gerçekte Hollywood siyahilerin medeni ve siyasi haklarının tanınması alanında Amerikan toplumundan daha önde hareket etmiştir. Örneğin tahmin et kim akşam yemeğine geliyor adlı eser Amerika’nın 17 eyaletinde ırkların arasında izdivacı yasaklayan kanunun feshedilmesinde etkili oldu ve gerçekte toplumdan daha önde hareket etti.

 

Hollywood filmlerinin tarihi analizinde son nokta ise şöyle ki Hollywood eserleri son onyıllarda siyahilerin lehine bazı değişikliklere katkıları olmasına rağmen, siyahilerin Hollywood dünyasında yaşam izlerini tam anlamı ile pekiştiremedi. Nitekim Amerikan toplumunda da hala beyazlarla siyahilerin eşit olduğu söylenemez. Siyahiler beyazların söylemlerindeki düzeni yıkmaya çalışan unsurlar şeklinde algılanırken, beyazlar da güç ve sultacı özellikleri ile siyahileri marjinalleştirmeye ve kendilerini güçlü göstermeye çalışan kesimdir.