Türkiye'den köşe yazarları
Yeni Mesaj: Türkiye ile ilgili flaş iddia! F-35'leri unutun
Cumhuriyet:
İktidara yakın gazeteden bedelli askerlik kulisi: Yaş değişebilir
Milli gazete:
Başdanışmanlığa sürpriz isimler getirildi
Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:
...***
Nuray Sancar 25 Temmuz tarihli Evresenl gazetesinde, "Herkese kayyum... Kişiye özel"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" OHAL boyunca çıkarılan kararnamelerle kapatılan yayın organları, tutuklanan gazeteciler, görevlerinden uzaklaştırılan kamu emekçileri, açığa alınan akademisyenler, hakkında şu veya bu nedenle soruşturma açılanlar, iddianameleri hazırlanmadığı için niçin tutuklandıklarını bilmeden aylarca hapishanelerde tutuklu kalanlar… Herkes haklarını arayacakları yargı yolunun OHAL’den sonra açılabileceği söylenerek oyalandı. İki yıl süren OHAL kalktı. Ama kimsenin gözümüz aydın diyeceği bir haber değil bu. OHAL’in kaldırılışına denk gelen Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile OHAL’den çok daha ağır koşulların tesis edilmesinin yolu açılıyor. OHAL’de verilen bütün “karar”lar ağırlaştırılarak hükümsüz bırakılıyor."diyen yazar, yazısını devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Yeni olağan dönemin bir kayyumlaştırma dönemi olduğu söylenebilir. Böylece yerel yönetimlere tek tek kayyum atamayla başlatılan süreç, kurumları toptan bir üst kayyumun denetimine bırakmak suretiyle derinleştirilmek üzere. Ama kayyumlaştırma kurumlara yönelik bir müdahaleden ibaret değil.
Mustafa Ceceli ile boşandığı eşi Sinem Gedik’in çocuklarına kayyum atanmasıyla suyu çıkarılan bir müessese, neredeyse bireysel uzlaşmazlıklara, ailevi sorunlara kadar devlet müdahalesinin bir aracı haline getirilmek üzere. Herkese, bir kişiye özel bir Big Brother kulağa espri gibi gelebilir, ama değil. Devletin yurttaşı sıkı takibe alarak kuşattığı, ağırlaştırılmış müebbet bir OHAL rejimi bu.
Bir kente kimin girip girmeyeceğine, istenmeyen kişinin 15 gün kente sokulmayabileceğine karar verme yetkisi şimdi bir feodal yurtluk muamelesi gören kentlerin mülki amirine emanet.
“Büyük kapatma” kapsamında tek tek herkes gündelik hayat kayyumlarının nezareti altında. Devlet her yerde, her nefeste!
Herkes kurumsal veya şahsi olarak, artık nasıl denk gelirse Big Brotherlarla muhatap. Onun karşısında tek başına. İşten atıldım mı atılmadım mı korkusuyla resmi gazetede yayımlanan kararnameleri didik didik eden kamu çalışanları için iyi haber ise, muhtemelen infial dozunu artıracağı için, toplu isim listelerinin yayımlanmayacağı. Böylece kimse kimseyle dayanışmasın, kimse kimseyle kader ortaklığı yapamasın diye önlem de alınıyor!
Yeni Eğitim Bakanı eğitim sistemi hakkında konuşurken “Tuzluğu değil masayı toptan değiştireceğiz demiş” ve dezavantajlı çocuklar bahsinde adaleti eşitliğe öncelemişti. Bal tutanın parmağını yaladığı bir rejimin eşitlik diye bir mefhuma sahip olmadığı zaten açık. Adalet algısının ise, emekçi yurttaşların, talepkar kesimlerin kayyumlanmaktaki “fırsat eşitliği”nden ibaret olduğu görülüyor.
...***
Tuncay Mollaveisoğlu, 25 Temmuz tarhli Yeniçağ gazetesinde, " Akşener, siyaseti de öğretiyor..."başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" İyi Parti Lideri Meral Akşener'in istifa haberi gündeme bomba gibi düştü...Çünkü Türk siyaseti ilk kez, kurucusu olduğu partiden istifa eden bir lidere tanıklık ediyor!Üstelik partisini sekiz aylık bir zaman diliminde, ilk seçimlerde Meclis'e taşımayı başarmış bir liderden söz ediyorum.Yani başarısızlıktan söz etmek mümkün değil..."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Bakın seçimden 11 gün önce, "Akşener'in domino etkisi" başlıklı yazımda neleri anlatmışım; "Sonuç ne olursa olsun seçim sürecinin galibi Meral Akşener'dir... Tarih Akşener'i Türkiye'nin büyük dönüşümünü tetikleyen lider olarak yazacaktır.
Abartıyor muyum? Gelin birlikte bakalım...
Meral Akşener İyi Parti'yi kurmasaydı Erdoğan Saray'da ayaklarını uzatarak bu seçimi kazanacaktı. Akşener ve İYİ Parti olduğu için kamuoyu "ikinci turda Erdoğan kaybeder" senaryosunu konuşuyor... Giderek yükselen başarı grafiği ile siyasetin yeni dönemdeki en önemli aktörlerinden biri olacak Muharrem İnce'nin bu çıkışının altında da Meral Akşener'in yarattığı domino etkisi var.
Hem de iki şekilde;
1- CHP yönetimi kendi tabanında Akşener'e olan ilgi ve kaymayı önleyebilmek için Muharrem İnce'yi öne çıkarmak zorunda kaldı.
2- CHP yönetiminin de kabul ettiği anlaşılan Abdullah Gül'ün çatı adaylığı faciasını, yine Meral Akşener'in kararlı duruşu engelledi.
Türk demokrasisi İyi Parti'nin en kritik zamanda ortaya çıkışına ve Akşener'in kararlı duruşuna şimdiden çok şey borçlu..."
Akşener bu süreçte imkansızı başarmıştır...
Yolculuğa çıktığı ilk günlerde, Muğla'da bir otel lobisinde TV programına konuk olmuştu. Partinin ilk adımları atılıyordu. Kurulan tuzakları, atılan iftiraları ve Türkiye'yi konuşmuştuk...Sonrasında yoğunlaştı, kendisine ulaşmak mümkün olmadı.Söyleyeceğim şudur; Mesele; "koltuk", "para", "güç" olsaydı Meral Akşener Saray'ın en büyük "iltifatlarına" kavuşabilirdi... Örnekleri ortada! Akşener sahici, samimi duygularla; memleket, çocuklar ve gençlerin geleceği için bir umut hareketi yarattı... Bu hareketi ondan bağımsız düşünmek mümkün değildir...Türkiye Cumhuriyeti artık "başka bir Türkiye"ye dönüşmüştür. Mücadele her zamankinden zor ve tehlikeli... Akşener, cesurlar hareketinin lideri olarak yola devam etmelidir...
...***
Emin Çölaşan, 25 Temmuz tarihli Sözcü gazetesinde, "Son hedef İYİ parti" başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.
" İYİ Parti'nin başına gelenler neredeyse pişmiş tavuğun başına gelmedi! Seçimden birkaç ay önce kurulan bir parti… Çoğunluğu MHP'den kopanlar oluşturuyor. Parti seçime girecek ama beş kuruş parası yok… Hem de iki seçime birden girecek. Meclis seçimine ve cumhurbaşkanlığı seçimine… Sonrasını hep birlikte izledik."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor:
...***
Seçimlere katılabilsin diye CHP'nin 15 milletvekili İYİ Parti'ye transfer edildi. Türk siyaseti açısından çok olumlu bir davranıştı. İşin içinde para dönmedi, şike yapılmadı… Ancak Meral Akşener ısrar ediyordu: “Ben cumhurbaşkanlığı adaylığım için bununla yetinmem. Halka gidip 100 bin imza toplayacağım…” Ve zoru başardı, topladı. Partinin bir numaralı amacı seçimlerde merkez sağı temsil edebilmekti… Zira Türkiye'de çok önemli bir boşluk vardı. Merkez sağ yıllardan beri yok olmuştu… Ve merkez sağdaki seçmenler ister istemez AKP'ye kaptırılmış, büyük bir boşluk ortaya çıkmıştı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP'nin adayı Muharrem İnce iyi bir performans sergiledi ve Recep Bey'den sonra en yüksek oyu almayı başardı. Oysa bazı kesimlerin düşüncesi farklıydı: “Recep Bey'le Akşener baş eder. İkinci tura kalındığı takdirde Recep Bey doğal olarak karşısında CHP adayının olmasını isteyecektir. Merkez sağ'dan bir aday onun işine gelmez…” Seçim ne yazık ki ikinci tura kalmadı! Milletvekili seçimlerinde İYİ Parti'nin aldığı sonuç hiç de fena değildi. Yeni kurulmuş, parası olmayan, örgütlenmesi eksik kalmış bir parti idi. Yine de (bence) başarılı oldu. Bir sürü olanaksızlıkla boğuşurken yüzde 10 dolaylarında oy aldı ve Meclis'e 43 milletvekili ile girdi. Ancak parti içinden ve dışından çatlak sesler hemen devreye sokuldu. Son Afyon toplantısında bu çatlak sesler iyice boy verdi, Akşener rest çekti ve yeni bir kurultay toplantısı yapılmasına karar verildi. Kısacası, işler biraz karıştı.
Şimdi yandaş iktidar medyasının boy hedefinde İYİ Parti var. Dünkü gazete manşetlerinden birkaç örnek vereyim, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır: Star Gazetesi: “İYİ Parti'de Akşener tiyatrosu. 24 Haziran seçiminden ağır bir yenilgiyle çıkan İYİ Parti'de kriz büyürken, partisi için ‘Ölü doğmuştu, şimdi cenazesi kaldırılıyor' yorumları yapılıyor. Kulislerde partinin çok başlı bir döneme girdiği konuşuluyor.” Türkiye Gazetesi: “İYİ Parti'de dağılma tehlikesi kapıda. Dağılmaya çözüm arayışı…” Yeni Şafak Gazetesi; “Siyaseti yeniden dizayn etmek isteyen proje sahipleri, Akşener'in İYİ Parti'nin başında kalması için harekete geçti. Akşener ve partisinin doğal olarak sıkıntıları var. Örnek: Akşener cumhurbaşkanlığı seçiminde partisinin Meclis seçiminde aldığı oylara göre daha düşük oy almış olmasından rahatsız.
Ama bir şeyi unutmayalım: Geçtiğimiz seçimler öncesinde medya kendisine yeterince yer vermedi. Özellikle televizyonlarda yer bulamadı. Cumhurbaşkanlığı seçimi Erdoğan-İnce arasında gerçekleşti. Hepimiz o rüzgara kapıldık. Yani Akşener bir anlamda Tayyip Erdoğan'la Muharrem İnce'nin arasında kaynayıp gitti! Şimdi Akşener bu sıkıntıyı yaşarken, partisinden daha yüksek oy almayı başaran Muharrem İnce, anında genel başkan adaylığına soyundu ve kurultay istiyor.