Ağustos 13, 2018 13:41 Europe/Istanbul

Cumhuriyet: Kur 7 TL'yi gördü

Evrensel:

Erdoğan patronları uyardı: B ve C planını uygulamak zorunda kalırım

Yeniçağ:

Bedelli askerliğe rekor başvuru

Star:

Oyunu gördük, meydan okuyoruz

Şimdi ise hafta içi köşe yazıları:

...***

İhsan Çaralan, 12 Ağustos tarihli Evrensel gazetesinde, "Tartışılan, krizin faturasını kimin ödeyeceğidir"başlıklı yazısnını okuyucularla paylaşıyor.

" Doların, en karamsarların bile tahminlerini aşan bir hızla yükselişi sürüyor. Ama Cumhurbaşkanından, ekonominin “ikinci” tek sorumlu bakanına, ilgili ilgisiz bakanlardan AKP sözcülerine kadar etki yetkili zevat, olup biteni hem çok önemli hem de önemsiz göstermeye devam ediyor."diyen yazar, yazısının evamında şu ifadeler eyer veriyor:

 

...***

Bir yandan; “Bize dolar molar sökmez”, “Onların doları varsa bizim de milletimiz var, Allahımız var” çizgisinde durup günü kurtarmayı uman bu yetkililer, öte yandan “Türkiye’ye bir ekonomik savaş açıldığını” öne sürerek, “Yastık altındaki altınlarınızı, dolarlarınızı çıkarıp bozdurun, bu milli ekonomi savaşına dektek verin” çağrısı yapıyorlar.

Ancak cuma günü dolar, bir kez daha lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini göstermek istercesine yükseldi! Gün içinde yüzde 20 değer kazanarak 5.40’lardan 6.80 TL’ye vurdu ve 6.42’lerde haftayı tamamladı.

Bu, 2011 krizinden beri doların bir gündeki en büyük yükselişiydi!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cuma günü, 24 Haziran seçiminde en yüksek oy aldığı Gümüşhane ve Bayburta’ydı. Erdoğan halka  “yastık altındaki dolar ve altınları bozdurmaları” için hemen her gün yapmaya başladığı çağrıyı orada da yaptı; “büyüme”de de yeni rekorlar vaat etti!

Ama Erdoğan Gümüşhane ve Bayburt’tan, “Türkiye’ye yönelik ekonomik saldırıya daha da büyüyerek yanıt vereceğiz” şeklinde mesaj verirken, aynı saatlerde Bakan Albayrak en büyük patronlara OVP hedeflerini açıklıyor, Erdoğan’ı tekzip edercesine “2019’da büyümeyi yüzde 3-4’lerde tutacaklarını” söylüyordu.

Kuşkusuz ki, doların önlenemez yükselişi etrafındaki tartışma, bazen patronların kendi aralarında bazen patronlarla bakanlar arasındaymış gibi görünse de esas tartışma; AKP’nin 16 yıllık icraatının ekonomide yarattığı yıkımın faturasının işçi sınıfı ve halka hangi yollarla ve nasıl yıkılacağı üzerine yürümektedir.

Erdoğan, “yerli ve milli duruşumuzu hedef alıyorlar”, “Bize ekonomik savaş ilan ettiler”propagandası etrafında çağrılarını yinelerken, ekonomik yıkımın faturasının kimlere çıkarılacağının ilk işaretleri de ortaya çıkmış bulunuyor.

Bu işaretlerden ilki, Erdoğan’ın önceki gün Gümüşhane ve Bayburt ziyareti sırasında yinelediği “Yastık altındaki altınlarınızı ve dövizlerinizi çıkarın bozdurun” çağrısıdır.

Bu çağrı yeni değil. Bu çağrıyı Erdoğan, dolar üstünden bir finansal krizin tetiklenebileceğinin belirtilerinin ortaya çıktığı 2017’nin aralık aynın son günlerinde dolar henüz 4.40’lar seviyesindeyken de yaptı. Sonra nisan ayında tekrarladı.

Erdoğan, son günlerde bu çağrıyı hemen her konuşmasında yinelese de vatandaşın kılını bile kıpırdatmadığı görülüyor. Çünkü birincisi vatandaşın büyük çoğunluğunun “yastık altında” doları, altını kalmadı! İkincisi ise, hala bir miktar doları altını olanlar için de onları bozdurmak akıl karı değil!

...***

Orhan Uğuroğlu 12 Ağustos tarihli Yeniçağ gazetesinde, " 80 Bakanlı hükümet"başlıklı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

"24 Haziran 2018 seçim sonuçları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejim değiştirdi. Demokratik Parlamenter Rejim kalktı, Başkan rejimi geldi.Dün, Türkiye Büyük Millet Meclis'inden "güvenoyu" alarak göreve başlayan 1'i Başbakan 5'i başbakan yardımcısı, 21'i Bakan olmak üzere toplam 27 kişiden oluşan 66. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti vardı. Bugün, 1 Başkan, 1 Başkan yardımcısı, 16 Bakan olmak üzere toplam 18 kişilik Recep Tayyip Erdoğan hükümeti var."diyen yazar, yazısının devamınd aşu ifadelere yer veriyor: 

...***

Dün, Başbakanlığın ve tüm bakanlıkların birer tane olmak üzere toplam 27 Müsteşarı vardı ve 95 yıldır tüm bürokrasiyi yönetirlerdi. Bugün yeni Türkiye'de artık Müsteşar ve Müsteşar yardımcıları yok. Ne var peki? Bakan yardımcıları var. Her Bakana 4 Bakan yardımcısı atandı, atanıyor. Önce şu bakanlık ve bakan sayısını azaltmayı izah edeyim, sonra da müsteşarlarla aralarındaki farkı anlatayım. Dün 27 Bakan 27 Müsteşar vardı. 

Bugün her bakanlıkta 16'sı bakan 4'ü Bakan yardımcısı olmak üzere 5 bakan var. Bürokrasiyi bilmeyenler için açıklayayım Başkan Yardımcısına; Başkan, Müsteşar yardımcısına; Müsteşar, Genel Müdür Yardımcısına; Genel Müdür denir.  Müsteşar ve Müsteşar yardımcılarının sayısı belki 80 belki de daha fazla idi ama konu o değil ki. Çünkü Bakan Yardımcıları ile bürokrasinin zirvesinde yer alırken makamları ve görevleri iptal edilen müsteşar ve yardımcıları arasında büyük fark var. Müsteşar ve Yardımcıları 657 sayılı Devlet Memurları idi, Memurluktan başlar, yıllar içinde bürokrasinin her kademesinde görev yaparak yükselir ve kariyer sahibi olurlardı,  Yasal mevzuatı en ince detaylarına kadar öğrenirlerdi,  657 sayılı devlet memurlarına yasasına göre tüm bakanlık bürokrasisinden sorumlu ita amiri olurlardı, Büyük hukuki sorumluluk taşırlardı. Üniversite mezunu olurlar ve 657 sayılı yasaya göre maaş alırlardı,Hükümetler değişse de birçoğu görevlerine devam ederlerdi,Siyasi bir görevleri yoktu, siyaseten atanan bakan ile bürokrasi arasından sağlam köprülerdi

Bakan yardımcıları ise;Anayasa'da olmayan bir görevdir,

Kanun ile değil, 643 sayılı KHK yani Kanun Hükmünde Kararname ile 2011 yılında oluşturuldu,Sadece Bakan'a karşı sorumludurlar,

Hükümetin görevi sona erdiğinde onların da görevi sona erer,

En yüksek devlet memuru maaşından %50 oranında fazla maaş alırlar, Atanma şartları, vasıfları, eğitim durumları, yetkileri, alt sorumlulukları ve disiplin amirliği konularına KHK'da yer verilmemiştir. Altlarındaki bürokratlarla aralarındaki hukuki ilişkiler belli değildir, 18 yaşını bitiren İlkokul mezunu dahi "istisnai" olarak tanımlanan Bakan Yardımcılığı kadrosuna atanabilir, Bu görevleri sona ererse 657 sayılı yasaya göre istedikleri bir göreve de atanabilirler,

Yeni başkanlık Rejiminde Bakanların Meclis'e karşı sorumluluğu yoktur ki bakan yardımcıları ne 657 sayılı yasaya, ne Meclis'e karşı sorumludur. Sadece görev yaptıkları Bakan'a karşı sorumludurlar. Sadece bakanın kendilerine verdiği yetki konusunda bürokratik karar alabilirler, Hukuki, idari ve mali sorumlulukları yoktur. İşte 1 Başkan, 1 Yardımcısı, 16 Bakanlık ve 80 Bakan ile oluşturulan yeni Erdoğan Hükümeti budur. 

...***

Murat Muratoğlu, 12 Ağustos tarihli Sözcü gazetesinde, "ekonomi dersine bedenci mi girdi?"başlılı yazısını okuyucularla paylaşıyor.

" Piyasalar yangın yeri, elimizde çökmüş bir ekonomi, saat 14:30'da açıklanacaktı Yeni Ekonomi Modeli… Televizyon başında umutsuzca bekliyorum. Televizyon Bayburt'a bağlandı, kayınpederi yol-köprü-tünel havaalanı anlattı. Önem sırası bu! Bayburt stadı, kapalı spor salonu… Sonra ülke ekonomisinin durumu… Başkan'ın Bayburt konuşmasını özetlersek; Yol yaptık, köprü yaptık diye başladı. Yol yaptık, köprü yaptık diye devam etti. Yol yaptık, köprü yaptık diye bitirdi."diyen yazar, yazısının devamında şu ifadeler eyer veriyor:

...***

Unutmadan bir de; “Ekonomik savaşı kaybetmeyeceğiz” dedi… Ne zamandan beri savaş oldu varımız yoğumuzu betona gömmenin adı? Ekonomik savaşta batanlar şehit sayılacak mı? Ortada savaş olabilmesi için denk güçlerin kapışıyor olması gerekir. Bizim dengimiz dolar değil… Olsa olsa buna katliam denir! Ekonomi yönetimi daha söylediği saatte toplantı dahi yapamıyor. Bu ekonomiden neden cacık olmaz insan daha iyi anlıyor! Bakan Berat çıktı, konuşmanın başında “liyakat” dedi… Kendisi “damat” kontenjanından değil miydi? Sahi bütün yıl “yaz saati” uygulamasını getirip sabahın alacakaranlığında insanları, çocukları sokaklara çıkarma modelinin mimarından ne beklendi ki? Konuşmasında; “‘yeni ekonomi programımız kararlı olacak”' dedi… Sonra “eskisi kararsız mıydı?” diye sordu. “Hayır” diye kendine cevap verdi. Yani eski, yeni aynıya getirdi. Sahi ne dedi? Dinlerken uykum geldi. Ekonomi dersine bedencinin girmesi gibi… “Bu üçüncü adım çok önemli” dedi… Yahu ilk ikisi neydi ki? Bir anda üçüncüye geçti. Acaba ben mi kaçırdım, söylemedi mi? Galiba büyümeden falan bahsetti! Karambolde paydaş, prensip, inovasyon, değişim, dinamik, sürdürülebilirlik, sistem, aktif, pasif dedi. Niye dedi? Hatta “küresel ekosistem” bile dedi. Acaba küresel ısınma sorunundan mı konuya girdi? Size konuşmayı özetleyeyim. Devamlı, “Burası çok önemli” diyerek ekonomik modeli tarif etti.